Gazze Saldırısının Gerçek Nedeni |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
İsrail’in Gazze’ye saldırısı boşuna değil.
1948 yılından beri Araplarla yaptığı ve kazandığı her savaş İsrail’e toprak ve bölgede üstünlük kazandırırken, Araplara da bir gün İsrail’i nasıl yeneceklerinin yöntemini öğretiyor. Elbet bir gün bunu başaracaklar.
İsrail’in, 4. Başbakan Golda Meir’in öngördüğü gibi bir kez savaş kaybetme hakkı var. Zaten savaşı kaybettiği gün de haritadan silinecek. Başka bir seçeneği yok. Kendisini bekleyen kaçınılmaz akıbet de bu.
Bölgede bir tek dostu yok. Tüm komşuları kendisine diş biliyor. Başbakan Netanyahu’nun iç tribünlere oynama hevesinden dolayı 1948 yılında İsrail bağımsızlığını ilan ettiği vakit kendisini ilk tanıyan ülkeler arasında yer alan Müslüman Türkiye ile neredeyse 62 sene sürmüş olan dostluğu da bozuldu. Bu müttefikini kaybetmek İsrail’e pahalıya mal oldu ve uzun vadede daha da olacak.
Netanyahu’nun tekrar seçilme stratejisinden dolayı şimdi İsrail hem bölgede yalnız kaldı, hem de bölgesel varlığını sıkıntıya soktu. Şu anda tek güvencesi sadece Amerika Birleşik Devletleri’ndeki derin devlet ve ABD siyasetinde belli bir ağırlığı olan Evangelistler. “İncil’de yeri olan Kutsal devlet” gözü ile baktıkları İsrail’e adeta tapıyorlar Amerikalı Evangelistler.
İsrail’in bu güne değin bölgedeki Arap devletleri ile yaptığı “İsrail Devletinin ilanı” nedeni ile 1948’deki Savaşı, 1967’deki Altı Gün savaşını ve 1973’de Yom Kippur savaşlarını kazanmasının arkasında ABD’nin sınırsız miktarda verdiği, o yıllara göre son derece gelişmiş ve hiçbir ülkede bulunmayan silahlar, deneyimli askerler, subaylar ve son iki büyük savaştaki uydu kaynaklı istihbarat bilgileri bulunmakta. ABD’nin bu sınırsız desteği olmasaydı İsrail’in bu savaşları kazanması olanaksızdı.
Günümüzde İsrail’in, düşmanları konumunda olan etrafındaki Arap ülkeleri ile arasındaki silah üstünlük farkı iyice kapanmaya başladı. Son kozu ambarlarında bulunan nükleer başlıklı füzeler. İran’ın nükleer bomba yapması ve uzun menzilli karadan karaya taşıyıcı füze geliştirmesi boşuna değil. Gerekçesi de İsrail’in silah envanteri içinde nükleer silahların da yer alması.
Artık yavaş yavaş İsrail için sıkıntılı günler yaklaşıyor. İsrailli yöneticilerde bunun farkında. Tek başlarına önümüzdeki yıllar içinde çok kapsamlı ve çok taraflı mücadeleden veya da savaştan sağlam ve muzaffer çıkabileceklerine inanmadıklarından yanlarında fiilen ve etkin olarak ABD’yi istiyorlar.
ABD’nin ordusunu bekçi olarak İsrail topraklarında konuşlandırması politik olarak olanaksız ancak dünyanın kaynayan politika kazanı içinde de çareler tükenmiyor. Her şeyin bir yolu var. ABD ordusunun bölgede konuşlanabilmesi için bulunan yol Gazze’den geçiyor.
Gazze’ye son İsrail’in yaptığı 8 günlük saldırıdan sonra ortaya çıkan sonuç beklenenin aksine Filistinli direnişçilerin lehinde. Zaten oyunun ikinci perdesi içinde sonucun böyle olması gerekiyordu.
Saldırının gerçekleştiği Gazze’deki Filistinlileri kontrol etmek için İsrail kuzeyde ve doğuda karadan, Batıda ise denizden korkunç bir abluka uyguluyor ama güney de yer alan Sina yarım adasında bu tecrit çok etkili değil. Sina Yarım adası İsrail ile Mısır arasında yer alıyor ve Gazze topraklarının en güneyinde yer alan Rafah kenti tam sınırın üstünde. Yarısı Filistin topraklarında, diğer yarısı da Mısır’da.
İsrail’in gerekçesine göre Filistin direnişinin temelini oluşturan İran yapısı füzeler ve silahlar, Libya ve Mısır üzerinden Sina yarımadasına, oradan da Gazze’ye ulaşıyor.
ABD, sözde ‘Ateşkes’i İsrail’e kabul ettirmek için Sina’ya ABD askeri yerleştirmeye ve İranlılar tarafından gönderilen silah akışını durdurmaya söz vermiş. Bu hem bölgede ABD askerinin yasal olarak bulunmasına yol açacak, hem de İran’ın Gazze’ye ve İsrail’e yönelik askeri çıkarlarına müdahale teşkil edecek. Asıl gerekçe ise İsrail’i çevredeki Arap ülkelerin olası toplu bir saldırısından korumak. ABD Sina’ya asker yerleştirmekle ilk kez İsrail’i doğrudan koruma altına alıyor.
Açıkçası durum bu denli vahim Ortadoğu’da.
Ata ATUN
e-mail: ata@kk.tc
http://www.ataatun.org
28 Kasım 2012