Vakıfların Maraş’taki Mallarına Sahip Çıkma Zamanı Geldi |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Bu gün AİHM’nin önüne, Kıbrıs’taki Rum mülkleri ile ilgili 36 adet dava dosyası daha son aşamaya girmek üzere geliyor.
AİHM, Rumların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye aleyhine açtığı davaların önüne geçilmesi amacıyla kurulmasını talep ettiği “Mal Tazmin Komisyonu”nun kısa bir zaman dilimi içinde kurulması ve birçok dosyayı davacıları tatmin edecek şekilde çözmesi nedeniyle, koşulların ve olguların değiştiğine inanıyor.
Bu nedenle de son birleşiminde; daha önce dondurduğu bu 36 başvuruyu yeniden ele almaya karar verdi ve Rum davacılardan taleplerini revize edilmiş şekilde en son bu gün iletmelerini istedi.
Söz konusu bu 36 dava dosyasının 11 tanesinin talepleri, geçen haftalar içinde revize edildi ve AİHM’ye sunuldu. Bu 11 dosyada talep edilen tazminat miktarı yüz milyon avro’nun epeyi üzerinde.
İsteyenin yüzü bir kara, vermeyenin iki.
AİHM tarafından kabul aşamasını geçen geri kalan 25 davayla ilgili revize edilmiş tazminat talepleri de bugün sunulacak.
İlk etap da ele alınacak olan bu 11 davanın arasında Maraş’ta, Rumların belgelerde sahtecilik yaparak gasp ettikleri ata topraklarımız da var.
İddialara göre Maraş’ta bulunan mülklerle ilgili davaların Ksenidi-Aresti davası kararı doğrultusunda yürütülecek ve Aresti davası emsal alınacak
Aresti’nin dedesi Mavrodi Haji Hambi Mavreli, 15.09.1913 tarihinde Mülhak Vakıf olarak kayıtlara geçmiş Abdullah Paşa Vakfının söz konusu malını evraklarda sahteleme yaparak hile ile tapuda adına kaydetmiş. Bu malı da 35 yıl sonra 5.10.1949 tarihinde kızı Anna Mavroudi Haji Hambi’ye bağışlamış. Bayan Anna da söz konusu malı kızı Mira Xenidu’ya yani Mira Xsenti-Arestis’e 28.02.1974 tarihinde hibe etmiş.
İşte dolandırıcılığın ve Türk Vakıf Mallarını gasp edilmesinin kısa hikâyesi bu şekilde. Ama biz bunu bir türlü bizim Vakıflar İdaremiz ile üst düzey yöneticilere anlatamadık. Aslında anlattık da anlamak istemediler.
Bütün uyarılırımız ve çağrılarımıza rağmen Vakıflar idaremiz ile üst düzey yöneticilerimizin konuyu ciddiyetle ele almadılar ve söz konusu dava AİHM’de görüşülürken Aresti’ye ait olduğu iddia edilen taşınmazın Abdullah Paşa Vakfına ait olduğu hususunda yeterli veriler her nedense zamanında Mahkemeye sunulamadı. Bu ihmalden dolayı da Aresti davasında, ata mallarımız sahtecilikle gasp edilmiş olmasına rağmen haksız bulunduk ve tazminat ödemeye mahkûm edildik.
AİHM, bu Aresti davasını örnek almak niyetinde. Yöneticilerimizin Aresti davasındaki ihmalleri başımıza çok işler açabilir. AİHM gene bu söz konusu davaları, mülkiyet sahipliliği açısından değil, tasarruf ve kullanamama açısından ele alacak ve tazminata bağlayacak.
Aynı ihmalkârlığı gene gösterirsek, hem tazminat ödeyeceğiz hem de mülkü kaybedeceğiz.
Bu davaları yeni bir fırsat olarak görmeliyiz ve “Karşı Dava açarak” ata yadigârı mülklerimize tekrar sahip olabilmek için elden gelen her yolu denemeliyiz. Bence bunu yapmanın zamanı geldi geçiyor bile.
Söz konusu 11 davanın içinde benim tespit edebildiğim birkaç dosyadaki taşınmaz mal Maraş’taki ata yadigarı “Abdullah Paşa Vakfı ile Lala Mustafa Paşa Vakfı”na ait. Bu mallar evrakta sahteleme yapılarak 1913-1930 yılları arasında hile ile gasp edilmiş.
Gazi Mağusa Kaza Mahkemesinin 271/2000 ve 272/2000 sayılı Davalarında verilen “Tespit Kararları” ile Maraş’ın %90’ı Lala Mustafa Paşa Vakfı ile Abdullah Paşa Vakfı’na aittir.
Bu gün AİHM’nin önüne gelecek olan dosyalar arasındaki söz konusu bu birkaç mülk de de, Lala Mustafa Paşa Vakfı ile Abdullah Paşa Vakıflarının sahibi oldukları ve sahtecilikle gasp edilen malların arasında.
KKTC Vakıflar İdaresinin, KKTC Devleti ile Xenides-Arestis aleyhine KKTC Magosa Kaza Mahkemesinde bir “dava açması” ve tapu kütüklerinin düzeltilmesini talep etmesi gerekmektedir. Halen de geç kalınmış değildir. Düzeltme sonrasında da söz konusu taşınmaz malların Vakıflar İdaresine veya varislerine teslimini öngören Hüküm ve Emir almasının da zamanı gelmiştir.
Mağusa Mahkemesinin tespit kararlarına tuta, Vakıflar İdaremiz veya söz konusu Abdullah Paşa ve Lala Mustafa Paşa Vakıflarının varisleri, ki şu anda Türkiye’de yasal varis olduklarına dair dava açmışlardır, Maraş’ta 1913-30 yılları arasında hile ile gasp edilen tüm mülklerinin tekrar sahibi olabilecek ve Rum kesiminde dahi tapu iptal davası açabileceklerdir.
Bu Hüküm ve Emir’den sonra da gerek bayan Arestis’den gerekse de mal sahibi olduklarını iddia eden diğer kişilerden faizleri ile birlikte milyonlarca Avro tazminat talep edilmelidir. Ödemezlerse de, hem Avrupa Tutukluluk Emri çıkarılmalı, hem de güneydeki mallarına el koymak için haciz davası açılmalıdır.
Şimdi tam zamanı. Hem AİHM’de bekleyen diğer 1364 davaya da örnek olur ve Rumlar kimlerle dans ettiklerini iyice öğrenirler, hem de Kıbrıs davasının gidişatı değişir.