Yunanistan’ın Rumlara desteği mi azalıyor

Yunanistan’ın Rumlara desteği mi azalıyor

Ben yazımı sadece İngiltere Dış İşleri Bakanı Straw okuyor zannediyordum, meğer adadaşım Papadopulos’da okuyormuş.

Hayret her ikisi de ben ne yazdımsa aynen onu yaptılar.

Yani olacak gibi değil.

 

Papadopulos’a, Straw adaya gelince, KKTC Cumhurbaşkanını nasıl olsa makamında ziyaret edecek, sen sakın Straw Talat’la makamında görüştü diye onu kabul etmem, konuşmam deme, gel o günlerde ya hasta ol Atina’ya falan git, ya da acele yurt dışından bir resmi davet al ve kaybol buralardan demiştik. Hatta istersen ne yapar eder, Türkiye Başbakanı Erdoğan’dan sana bir randevu bile ayarlarız diye de yazmıştık.

Benim arabuluculuğuma gerek kalmadan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, acele bir davet yapıp, aynı günler içine rast gelecek şekilde Papadopulos’u Moskova’ya çağırdı ve çıkmaz bu şekilde çözüldü.

 

Aslında Papadopulos’un ve Kıbrıs Rum Yönetiminin olaya yaklaşımı ve dünyaya vermek istedikleri mesaj çok açık ve çok nettir.

Papadopulos’un ısrarlı tutumu ve Straw’ın KKTC Cumhurbaşkanı M. A. Talat ile makamında görüşmesini önlemek için gösterdiği bitmek bilmeyen çabaların politik çevirisi (tercümesi) bence aynen aşağıdaki gibidir.

  • Kıbrıs’ın sahibi biz Rumlarız. Türkler bizim azınlığımızdır ve hep azınlık olarak  kalacaklardır.
  • Bu adada sadece biz ne istersek o yapılabilir. Bize sorulmadan ve bizden izin alınmadan Türklere hiçbir ilişki kurulamaz ve temas yapılamaz.
  • Adada kimi ve nereyi, ne zaman ve nasıl ziyaret edeceğinizi sadece bize soracaksınız.

 

Bu çeviriden de anlaşılacağı gibi, Rum Yönetimi başkanı Papadopulos ve avanesi, her zaman değişmez bir biçimde hakimiyetçi bir anlayışa sahiptirler ve olumsuz davranışlarının kökeninde de bu hakimiyetçi duygu yatmaktadır. Bu nedenle de Kıbrıs sorununun çözümü konusundaki politikalarını da esnemeden sürdürmek eğilimindedirler.

Tabi esnemeyen bir nesne de belli bir noktaya kadar dimdik kalabildikten sonra aniden kırılmaktadır. Neredeyse bir asırdır hafızalardan silinmeyen Titanic faciasının kökeninde, direnci normalden daha yüksek olacak şekilde üretilen saçların, sertlik yüzünden esneyemeden kırılması yatmaktadır.

 

Politikada da değişen bir şey yoktur. Rum Yönetimi de, Straw’ın adayı ziyareti gibi, Avrupa Parlamentosu Kıbrıs Türkleriyle Üst Düzey Temas Grubunun, Kıbrıs Türklerinin izolasyonunun kaldırılması ve iki AB tüzüğünün (Mali ve Doğrudan Ticaret) geçirilmesi için elinden geleni yapma çağrısında bulunması gibi, UNDP’nin KKTC’nin kalkınması için bir fon yaratması gibi baskılar altında esneklik göstermezse, gelişmelerin bir yerde artık Kıbrıs’lı  Rumların aleyhine döneceği kesindir.

 

İşin ilginç yanı, Jacques Straw’un KKTC’ye gelerek Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’la Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda görüşmesine, Yunanistan hükümetinin yaklaşımının Rumlarınki kadar sert ve tepkisel olmaması ve tam aksine yumuşak ve anlayış dolu olmasıdır.

Yunan hükümeti sözcü vekili Evangelos Andonaros’ın, konu ile ilgili olarak “Kıbrıs (Rum) hükümetinin BM kararlarına dayanan hassasiyetlerini tamamen anlıyoruz. İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na göre ziyaretin hedefi İngiltere-Kıbrıs ilişkilerinin ileri götürülmesidir. Bu hedeflerin başarılması için gerekenlerin yapılacağını diliyoruz.” demesi, Straw’ın Talat’ı makamında ziyaret etmesi konusunu hiç abartmadıklarını ve eskiden, ne olursa olsun kayıtsız şartsız gösterdikleri tepkiden de artık vazgeçtiklerini göstermektedir.

Anlaşılan Kıbrıs Rum Yönetiminin esneme ve gerçekleri kabullenme zamanı çok yakınlarda.

21 Ocak 2006
Yunanistan’ın Rumlara desteği mi azalıyor için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk

Kıbrıs Rum Yönetimi ile işbirliği

Kıbrıs Rum Yönetimi ile işbirliği

Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Başkanı Papadopulos’u çoğu zaman eleştiririm. Kıbrıs’lı Türklere azınlık gözü ile baktığı ve üniter bir devlet içinde Türkleri “Osmosis” yöntemi ile eritmeyi hedeflediği için.

Bu sefer kararını takdir etmem gerekiyor.

 

Elimizdeki santraların bakım istemesinden ziyade, 10 yıl hiç durmadan çalışmaları nedeni ile “Ahristo” olmalarından dolayı gene müthiş bir enerji darboğazına girdik. Dün gece hem soğuktu hem de karanlık. Ve de bu kötü geceyi kışın en amansız zamanında yaşadık.

 

İşin ciddiyetini kavrayan Başbakan yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş yanına Elektrik Kurumunun bağlı olduğu Tarım ve Orman Bakanı Hüseyin Öztoprak’ı da alarak güneye geçti ve Papadopulos’un başkanı olduğu DIKO’nun başkan vekili Nikos Kleanthus ve diğer tanıdık yetkililerle ile bir seri görüşmeler yaparak Rum Hükümetini ve AIK’i (Kıbrıs Elektrik Kurumu) devreye sokmaya başardı.

 

Konuya yapıcı yaklaşan Papadopulos, kuzeye enerji verilmesi emriyle AİK’e talebi incelemesi için yeşil ışık yaktı.

 

Durumun incelenmesi için AİK’te derhal olağanüstü toplantı gerçekleştirildi. Toplantının bir bölümüne Kıbrıslı Türk teknisyenler de katıldı ve AİK uzmanlarıyla, kuzeydeki santraların süratli ve güvenli bağlantı yöntemlerini ortaklaşa incelediler. Vasiliko Elektrik Santrali Müdürü’nün de katıldığı bu toplantıda Athalassa-SOPAZ ve Orunda istasyonlarından 80 megavat elektrik enerjisi verilmesi uygun görülerek kararlaştırıldı.

 

Yapılan ortak çalışmalardan sonra, Serdar Denktaş, şalteri indirerek elektrik akımının kuzeye akmasını sağlayan kişi oldu.

 

Burada benim en çok dikkatimi çeken,  Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Başkanı Papadopulos’un kuzeydeki Türklerin elektrik isteklerine derhal olumlu yanıt vermesi ve “Bizi üçüncü ülke olarak değil, vatandaşları olarak görmelerini istiyoruz. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir bölümüne yardım ediyoruz mantığıyla Türklere yardım edeceğiz” sözleri oldu.

Burada iki gönderme var.

Bu cümlede saklı olan iki dilek, iki düşünce var.

Birincisi, Türkler bizi, üçüncü ülke insanı olarak görmesin vurgulaması.

İkincisi de, halen Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinin kuzeyi de kapsadığını ve hala daha Türkleri, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinin bir parçası olarak gördüğüdür.

 

Aslında bu düşünceleri çok geç kalınmış bir aşama olarak değerlendiriyorum. Dış İşleri  Bakanı Yakovu, yaptıkları işi için her ne kadar “Elektrik enerjisi verilmesinde siyasi bir taraf yoktur” demişse de, gene de çok iyi niyetle yaklaşılmış bir konudur bu.

 

Ben bu işbirliğini yıllardır bekliyorum gerçekte.

 

Özellikle “Elmas Güzelyurtlu” konusunda bir işbirliği yapılabilmiş olsaydı, belki de katiller şimdi ellerini kollarını sallayarak dolaşamazlardı.

Ne kadar acıdır ki, adı “Elmas Güzelyurtlu vakası” olan bu çoklu öldürme olayının güneydeki emareleri, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti polisinde, kuzeydeki emareleri de KKTC polisinde kalmış ve bir araya getirilememiştir. Rumların olaya siyasi boyut vermelerinden dolayı da ne dava açılabilmiş ne de tutuklanmış olan zanlıklar yargılanabilmiştir.  Şimdi hepsi serbest. Ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar.

 

Gönül isterdi ki bu olayda, hemen yeşil hatta geçici ortak bir mahkeme kurulsun veya BM tarafsız bir mahkeme kursun ve her iki tarafın polisleri, ya kendileri şahsen ya da BM’nin ilgili memurlarına emareleri verip, mahkemeye şahadet sunsunlar.

Biri Türk diğeri Rum, iki yargıcın davayı inceleyip karara bağlaması bence iki toplum arasındaki işbirliğini arttıracak ve güveni sağlayacak bir adım olurdu.

 

Hala daha geç kalınmış değildir.

Lütfen kurun bu ortak mahkemeyi ve davayı ortaklaşa ele alın.

20 Ocak 2006
Kıbrıs Rum Yönetimi ile işbirliği için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk

Rumlar üç cephede savaşıyor

Rumlar üç cephede savaşıyor

Evvelki günkü yazımı okuyan İngiltere Dış İşleri Bakanı Jacques Straw benim önerdiğim planı çok uygun buldu ve “Vallahi”nin de İngilizcesini bulup yerli yerinde kullandıktan sonra “Kıbrıs’a gidiyorum” diyerek personeline gerekli hazırlıkları yapmaları talimatını verdi.

Talimatı alan İngiltere Dışişleri Bakanlığı personeli gerekli tüm  hazırlıkları yaptıktan sonra, sözcüleri kanalı ile Dışişleri Bakanları Jacques Straw’un Kıbrıs ziyaretinin aynen programlandığı gibi gerçekleşeceğini ve Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’la da KKTC Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda görüşme yapmasının resmi gezi programında yer aldığını açıkladı.

Buna karşın Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Papadopulos, hala daha yüksekten uçmaya devam ediyor ve Straw’ın Cumhurbaşkanı Talat ile KKTC Cumhurbaşkanlığı Saray’ında görüşmesi halinde kendisini kabul etmeyeceğini resmi dille söylüyor.

Aslında söylemiyor da, işittiriyor.  Hani bir laf vardır, “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” türünden konuşuyor.

Gerçeklerin farkında ama sanki ne olup bittiğinin ve niçin böyle yapıldığının farkında değilmiş havasında. Şimdi bütün yaptığı kartondan horoz gibi ötmek ve horozlanmak.

Güneye resmi bir ziyaret yapacak olan İngiliz Dış İşleri Bakanı Straw’ı, Papadopulos’un kabul etmemesi demek, hayatı boyunca bir daha İngiltere Başbakanı ile resmi görüşmeler yapamayacak demektir. Buna ilaveten İngiltere’den yiyeceği politik kazıklar da cabası olacak ve  İngiltere Başbakanı ile görüşememek uygulaması yanında bu kazıklar da kendisine bu uygulamanın “hediyesi” olarak takdim edilecektir.

Papadopulos’un bu çıkmazdan saygınlığını yitirmeden çıkabilmesinin bir tek kurtuluş yolu var. Straw’ın KKTC Cumhurbaşkanı Talat ile KKTC Cumhurbaşkanlığı Sarayında görüşmesini sineye çekmek ve bu ziyaret döneminde ve de özellikle politik sürtüşme içine girdiği İngiliz Dış İşleri Bakanı Jacques Straw daha adaya gelmeden evvel  ya hasta olup yurt dışına tedavi için çıkması veya çok acele yurt dışı bir resmi ziyaret düzenleyip dışarı gitmesi gerekmektedir.

Ben aslında Rum Yönetimi Başkanı  Papadopulos’a bir iyilik yapabilirim ve istesin, hemen ve derhal bu ziyaret dönemi içinde Türkiye Başbakanı Sn. R. T. Erdoğan’dan kendisine acil bir davet koparayım. (Yalandan kim öldü!!)

Tabi şimdi Rumların sırtında İngiliz Dış İşleri Bakanı Jacques Straw’ın gezisine ilaveten bir de Birleşmiş Milletler’in  Kalkınma Programı’nın (UNDP) KKTC için bir kalkınma fonu tahsis etme kararı var.

İkisi de aynı anda ortaya çıktı.

Üstüne üstlük bir de Avrupa Parlamentosu’nun kurduğu ve Kıbrıslı Türklerin içinde bulunduğu izolasyonlara son verilmesini hedefleyen bir “Kıbrıs Türk Toplumuyla Üst Düzeyli Temas Grubu” var.

Ölürmüsün öldürürmüsün. Rumlar ne güzel Kıbrıs’lı Türkleri dünyadan izole etmiş ve pres altında canlarını çıkarıyorken, şimdi başlarına bir de bu grup çıktı. Rumlar artık üç cephede savaş vermek zorundalar. İngiliz cephesi, BM cephesi ve AB cephesi.

AB cephesinde işler pek parlak değil. Bu grubun başı olan Halk Partili Fransız Avrupa Milletvekili Françoise Grossetete resmi olarak yaptığı açıklamada “Temas Grubu”nun faaliyet planının temel politika istikametinin “Kıbrıslı Türklere Mali Yardım ve Doğrudan Ticaret Tüzüklerinin yeniden gündeme getirilmesi ve onaylanması” olduğunu söyledi. Üstelik bir de “Kıbrıs’lı Türklere yaptığımız vaatlerimiz boş değildir’ diyerek Rumların bütün ümitlerini suya düşürdü.

BM cephesinde ise, BM Genel Sekreteri’nin yeni Kıbrıs Özel Temsilcisi ve UNFICYP Başkanı Michael Moller, dün Rum Dış İşleri Yakovu ile yaptığı görüşmede,  Birleşmiş Milletler’in  Kalkınma Programı’nın (UNDP) KKTC için bir kalkınma fonu tahsis etme kararını yalanlamadı. Sadece ve sadece BM Kalkınma Programı’ndan (UNDP)  Rum Yönetimi’yle istişare etmeden Kıbrıslı Türklere özel fon tahsis edilmesi konusunda özür diler göründü. Moller’in bu tavrı çok doğal. Gerçekte karar alınmış ve uygulamaya da konmuş durumdadır.

Artık Rumların 24 Nisan 2004 Referandumundan sonra Kıbrıs konusu ile ilgili olarak dünyanın yaklaşımında ve genel Kıbrıs konjonktüründe çok değişikler olduğunu görmesi ve kabul etmesi gerekmektedir.

Kıbrıs’ta gidişat, Rum egemenliğinde üniter bir devlete doğru değil, Kıbrıs Türk ve Rum devletlerinden oluşacak bir Konfederasyon’a doğrudur. Belli ki dünyadaki Kıbrıs sorunun ile ilgili ülkeler de aynı düşüncedeler ve onun için uğraşıyorlar.

19 Ocak 2006
Rumlar üç cephede savaşıyor için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk

İngiltere, Rumların başını ağrıtıyor

İngiltere, Rumların başını ağrıtıyor

Rum Dişişleri Bakanı Yorgos Yakovu, İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw’un ziyareti konusunda açıkça papatya falından medet bekliyor.

Gelecek, gelmeyecek, gelecek, gelmeyecek, gel….

Bütün istediği Cumhurbaşkanı Talat ile görüşme yapacağı yer konusunda ortaya çıkan soruna çözüm bulunamaması durumunda, Straw’un ziyaretini ertelemesi.

Benim tanıdığım İngiliz Dış İşleri bu ziyareti ertelemeyecek ve her şeyi göze alıp Bakanları Jacques Straw’ı adaya gönderecek.

Bence ne olursa olsun, Rumlarla ne kadar politik kriz yaratırlarsa yaratsın, Straw adaya gelecek ve İngiliz Dış İşleri Bakanlığı tarafından belirlenmiş bir program çerçevesinde her iki tarafa ziyaretlerini yapacak ve buradan da Ankara’ya gidecek.

Bu programı biraz Rumları gücendirecek ama Rumlar ABD’nin ve AB içindeki bazı ileri gelen ülkelerin baskısı ile seslerini çıkaramayacaklar.

Kuzeye yapılan ziyaret Türkleri sevindirecek ve bir adım öne itecek düzeyde olacak. Bunun arkası da kesinlikle gelecek.

ABD, kuzeydeki Türklerin statüsünde yükseltme ve ekonomisinde de iyileştirme yapmak kararını aldı ve uyguluyor.

Rumlar ellerindeki, Türklere uyguladıkları ambargo iplerini kaçırmak üzereler. İplerin bir kısmını ABD, Rumların elinden almak çabasında. Geri kalanını da, Kıbrıs’tan Ankara’ya gidecek olan Straw, Ankara’dan bu ipleri kesecek makası çantasına koyarak ayrılacak ve Brüksel’de bu ipleri kesecek.

Kısasa Kısas” tanımı benzeri Türkiye’nin teklifi olan “Limanlara liman” önerisi, ambargoların iplerini koparacak. ABD, İngiltere ve AB içindeki İngiltere’nin baryaları (sıkı dostları) bu konuda bu sefer çok kararlılar.

Eğer ABD ve İngiltere bu girişimlerinde bunu gene başaramazlarsa, ellerindeki son koz olan KKTC ile direk temasa geçmeyi, uygun bir ortamda uygulamaya koyacaklar. Zaten Rumların taşkınlık yapmalarına da ellerindeki bu koz mani olmaktadır. Ne vakit Rumlar ayağa kalksalar, “Otur yerine, Beğenmezsen KKTC ile direk temasa geçeriz” baskısı ile Rumun sesini soluğunu kesiyorlar.

Kıbrıs Rum hükümeti, Straw’ın Kıbrıs ziyareti konusunda iyice geri adım attı. İstenirse 24 saatte gezi programını tertip edebiliriz, Talat’ı Cumhurbaşkanlığında ziyaret etmenin doğuracağı kötü sonuçlara katlanmaktansa, ziyaretin iptal edilmesini tercih ederiz demeye başladılar.

Zaten bu sözlerin kendisi ziyaretin istense de istenmese de yapılacağını ortaya koymaktadır.

Bence, İngiltere hükümeti resmi bir dille, KKTC Cumhurbaşkanı Talat ile KKTC Cumhurbaşkanlığında yapılacak Talat-Straw görüşmesinin, hiçbir şekilde İngiltere hükümetinin KKTC’yi tanıdığı anlamına gelmeyeceğini adaya gelmeden önce açıklayacak. Sonra da adanın güneyine ayak basarak önce Yakovu ile sonra da Papadopulos ile görüşmeler yapacak, arkasından da kuzeye geçerek, KKTC Cumhurbaşkanı Talat ile KKTC cumhurbaşkanlığında görüşecek ve sonra da RAF’a ait bir helikopterle Ağrotur’a geçip oradan da Ankara’ya İngiliz hükümetine ait bir uçakla gidecek.

Bu tam bir Kıbrıs’lı Türk senaryosu ve temennisi. Ümit ederim bu ziyaret gerçekleşir ve düşündüğüm şekilde olur.

Böylesi bir ziyaretin KKTC’nin varlığına ve Kıbrıs sorunun kısa vadede hakça  çözülmesine büyük bir katkısı olacağı kesindir.

Kim bilir belki Bay Straw bu gezi planımı okur ve “Vallahi çok güzel.. Hemen uygulayalım” der. Tabi İngilizcede “Vallahi” kelimesi olmadığından onun yerine ne der onu bilemem.

18 Ocak 2006
İngiltere, Rumların başını ağrıtıyor için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk

BM’nin KKTC Kalkınma Kredisine Rum itirazı

BM’nin KKTC Kalkınma Kredisine Rum itirazı

Bu güne kadar KKTC’ye kalkınabilmesi için tüm olanakları sağlayan ve elinden gelen her katkıyı yapan Türkiye Cumhuriyeti oldu. Her konuda olduğu gibi, bu konuda da Ana vatana minnettarız.

En azından Kalkınmayı programlayan ve yöneten bir kurumun, KKTC Kalkınma Bankası’nın Yönetim Kurulu Başkanı olmam nedeni ile bu konuyu en iyi bilenlerden ve en çok takdir eden kişilerden birisiyim.

BM’nin KKTC’ye Kalkınma fonu ayırması Rumların çok tepkisini çekti ama gerçekte de çok geç kalınmış bir karardı bu.

BM acımasız bir şekilde, KKTC’nin hayat borusunu kesen 541 ve 550 numaralı kararları alırken zil takıp oynayan Rumların, aynı BM’nin Kalkınma Programı’nın (UNDP) KKTC için bir kalkınma fonu tahsis etme kararını duyunca tepki göstermesi ve protesto etmesi çok doğal.

Kıbrıs’lı Türkleri kendi azınlık tabaları olarak gören ve hiçbir  hakka sahip olmasını istemeyen Rumların, dünyadaki diğer ülkelerin kendileri ile birlikte daha da artan bir şekilde ekonomik ambargoyu sürdürmelerini beklerken aniden UNDP’nin Kalkınma Programı içinde KKTC için fon kurmasını kabullenmelerini beklemek çok safdillik olur.

UNDP Paris sözcüsünün geçen gün, KKTC’yi kalkındırmak için kurulan fonun amacının, “Kıbrıs Türklerinin ekonomik açıdan kalkındırılması, Kıbrıs Rumlarının ekonomisiyle kendilerini ayıran uçurumun ortadan kalkmasına yardımcı olması ve Kıbrıs sorununa bulunacak bir çözümde üzerlerine düşecek bedeli karşılayabilmeleri” olduğunu söyleyerek bu konudaki kararlılıklarını bir kere daha ortaya koydu.

Zaten kararlılık demek de çok yanlış olur. Konu Genel Sekreterlik düzeyinde ele alınmış ve ilgili komisyonların KKTC’ye gönderdiği araştırma (fact finding) ekibinin hazırladıkları raporlar doğrultusunda da Fon kurulmasına karar verilmiştir.

Ben artık, Rumlar ne kadar itiraz ederlerse etsinler bu kararın değişeceğini pek sanmıyorum.

24 Nisan 2004 Referandumunda “Hayır” diyen Rumlara karşı duyulan tepkiler bazen diplomatik yolla bazen de bu tür uygulamalarla ortaya konmaktadır.

BM Kalkınma Programının (UNDP), Kıbrıslı Türkler ile Rumlar arasındaki ekonomik dengesizliği ortadan kaldırmak amacıyla kurduğu bu fon Avrupa Birliği ile ortaklaşa alınan bir karar ile tam bir uyum içinde ve bir ortaklık şeklinde oluşturuldu. Bu Kalkınma Fonu, AB kurumlarının da katkılarıyla oluşturulacak ve Kıbrıslı Türklere doğrudan ve belirlenmiş konularda teknik destek verecek. Bunun için BM’ye üye ülkeler ve özel kurum ve kuruluşlara da mali yardım çağrısı yaptılar.

Tabi geçmiş tarihimizi çok iyi bildiğim için Rumların böyle bir fona itiraz etmeleri bana çok garip geliyor. Yıllarca bize ait paraları bize tek bir kuruş dahi vermeden tepe tepe kullandıktan sonra nasıl olur da hala daha itiraz ederler bir türlü anlamıyorum.

1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduktan sonra, yeni ve genç bir devlet olan ve sömürge idaresinden, kendi kendini yönetmeye ve yeterli olmaya geçiş yapmış bulunan Kıbrıs Cumhuriyeti, kalkınmak amacı ile baş vurduğu Birleşmiş Milletler’den ve Dünya (Kalkınma) bankasından aldığı kredileri, Kıbrıs anayasası uyarınca yüzde yetmişini Rum yatırımcıya ve yüzde otuzunu da Türk yatırımcıya vermesi gerekirken bu kurala bilerek ve isteyerek uymamış ve 1974 yılına kadar tüm bu kredileri sadece ve sadece Rum yatırımcılara vermiştir.

Hele özellikle uygulamaya koydukları Akritas Planı uyarınca 1963 yılında Kıbrıs’lı Türkleri gettolara tıkıştırdıktan ve korkunç bir ambargo altına soktuktan sonra Kıbrıs Cumhuriyetine verilen bu kredilerin Türklere ait olan yüzde otuzluk dilimini, Rum yatırımcılara yüzde sıfır faizle, yanlış duymadınız rakam ile yazılımı %0 şeklinde olan faiz ile 20 yıl vadeli olarak vermiş ve Maraş’ın bir anda oteller ve turizm şehri olmasını sağlamıştır. Bize ait ve bize verilmesi gereken paralardı bunlar.

O dönemde yanlarında İnşaat Mühendisi olarak çalıştığım şirketlerin Rum sahipleri bu ayrıcalığı böbürlene böbürlene anlatmakta ve Türklerin hakkını yemekten çok büyük ve tarif edilmez bir zevk almaktaydılar. Adeta bunu milli bir görev addediyorlardı.

Aradan sadece ve sadece 31 yıl geçti ve şimdi 1961 yılında planlanan ve 1963 yılında yürürlüğe konan AKRİTAS planının mimarı olan Tasos Papadopulos Rum Yönetiminin Cumhurbaşkanı ve BM’nin bir kuruluşu olan UNDP’nin bu girişimini kışkırtıcı buluyor ve Kıbrıs adasının tek ve yegane ağası olmaları hasebi ile böyle bir karar için kendilerinden izin alınması gerektiğini söylüyor.

Peki, bizim yakın tarihimizde 14 yıl boyunca bize ait kredileri kendi yatırımcılarına tepe tepe kullandıran bu aynı insanlara ve bu mentaliteye biz artık nasıl güvenelim. Lütfen biri çıksın ve bana söylesin.

17 Ocak 2006
BM’nin KKTC Kalkınma Kredisine Rum itirazı için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar