Tavizin ilk adımı belli oldu

Tavizin ilk adımı belli oldu

Türkiye’deki AKP hükümetinin tezgâhladığı iddialarının halkımız tarafından büyük kabul gördüğü, KKTC’nin siyasi yapısına yapılan müdahaleler sonucu kurulan yeni KKTC hükümetinin Kıbrıs’ta masum görünecek bir tavize nereden başlayacağı çok merak edilen bir konu idi,  ama artık belli oldu.

AKP hükümeti son birkaç aydır “Kıbrıs’ta taviz yok” cümlesini çok sık kullanmaya başladığından, tavizin verileceğinden emindim ama bir türlü nereden başlanacağını kestiremiyordum. Bu taviz öyle bir adım olmalıydı ki, görünümü Kıbrıslı Türklere, (dikkatinizi çekerim “KKTC’ye değil”),  fayda sağlıyor olmalıydı ama gerçekte hem taviz olmalıydı hem de açtığı kapıdan, Mayıs ayındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ve Ekim ayındaki Milletvekilliği seçimlerinde AKP’ye zarar vermeyecek bir şekilde diğer tavizler geçebilmeliydi.

Nihayet, büyük tavizlerin başlangıcı olacak olan ve ardı arkası kesilmeyecek tavizlere kapı açacak olan bu “Masum görünümlü”           adım belli oldu.

 

Taviz, iki yıldır raflarda bekleyen Mali yardım Tüzüğü ve bu tüzük uyarınca AB’nin Kıbrıs’lı Türklere vereceği Mali Yardım ile başlıyor.

 

İnanın bana bu “Ölümcül” taviz, tam tersine bir sunumla halkımıza yutturulmaya çalışılacak. Kıbrıs Türklerine çok faydalı olacağı, gelişmelere kapı açacağı, AB ile ilişkileri geliştireceği iddiası ile ortaya atılacak ve halkımıza, kendi iyiliklerine olacağı iddiası ile pespembe gösterilecek.

Buradaki küçücük nüans farkı bu AB girişiminin “Kıbrıs’lı Türkler için çok yararlı olacağı” iddiası olacak ama ne AB,  ne KKTC’de yeni Kurulan CTP-ÖRP hükümeti, ne Cumhurbaşkanı M.A. Talat ve ne de Türkiye’deki AKP hükümeti asla KKTC’den bahsetmeyecek ve KKTC adını ağzına almayacak. Daha doğrusu almak istemeyecek veya alamayacak. Dengeler o denli hassas ve yapacağı çağrışım o denli önemli.

 

Eurlings’in Türkiye raporunu şimdi “Taviz nerede” mantığı ile okuyorum ve bu rapor bile bana aynı kelimeleri söylüyor, aynı mesajı veriyor.

Avrupa Birliği, Eurlings raporunun açıklanmasından sonra Türkiye’deki hükümetin iç tribünlere oynamasını sağlayabilmek ve çaktırmadan taviz kapısını aralayabilmek için,  Mali Yardım Tüzüğü konusunda somut bir adım attı.

Avrupa Komisyonu ile Birliğin üye devletleri arasında Brüksel’de hemen ertesi gün yapılan toplantıda, Komisyon “Mali Yardım”ın serbest bırakılması konusunda ilerleme kararı aldı ve büyük bir olasılıkla çok kısa bir zaman içinde Mali Yardımın ilk ayağı iki hafta gibi kısacık bir zaman dilimi içinde serbest bırakılacak.

Biliyorsunuz AB’de “Rüşvet”in adı “Hibe” veya “Aracı Komisyon”udur.

 

Türkiye kamu oyunun gözünü boyamak ve KKTC’deki yapay CTP+ÖRP hükümeti için de, şimdi artık ölmüş olan Annan Planı döneminde estirdikleri sahte rüzgarların aynısı estirmek için “Mali Yardımı” kullanmaya karar verdiler.

Güya AB, Kıbrıs’lı Türkleri kucaklıyor olacak ve karşılığında da Türkiye’den Maraş’ın iadesi, Mağusa limanını ortak çalıştırılması veya Türkiye limanlarının Rum gemilerine açılması istenecek.

Türk halkı yüksek sesle itiraz ederse, tüm limanların değil ama İzmir ile Hopa limanının açılması ile yetinilecek veya artık geminin sahiplerinin kim olduğuna ve gemi sahibi şirketin ofisinin nerede bulunduğuna bakılmayacak.

Böylesi bir adımın atılması bu fikri savunanlara göre Türkiye limanları Rum gemilerine açıldı manasını da taşımayacak tabi. İşin içine Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlarla iyi ilişkiler, insancıl kavramlar, insani davranışlar gibi kulağa hoş gelen açıklamalar girecek.

Bu gün geçerli olan “Hükümet Kararına” göre bir gemi Kıbrıs Rum bayrağı dışında başka bir bayrak taşısa dahi, sahibi Kıbrıslı Rum ise veya gemiyi işleten şirketin ofisi Güney Kıbrıs’ta ise veya kalkış limanı güney Kıbrıs limanları ise, bayrağına bakılmaksızın bu geminin Türk limanlarına girmesi olanaksızdır.

 

İlk taviz, bu küçücük detayların değiştirilmesi ile başlayacak. Zaten Yolcu gemilerinde bu kural çoktan delindi bile. Güney Kıbrıs Limanlarından kalkan bir yolcu gemisi, dosdoğru bir Türk limanına gidip giriş yapabiliyor.

 

Parayı direkt olarak Kıbrıs’taki büroya göndermek için, limanların bir şekilde açılacağı teminatının da Rumlara verildiği söyleniyor. Rumlar paranın direkt olarak gönderilmesine biraz mırın kırın edecekler ama felik koymayacaklar. Bunun karşılığı da limanların açılması garantisi veya Maraş olacak.

On beş gün içinde serbest bırakılması planlanan Mali Yardımın, Komisyon tarafından bu yıl sonuna doğru onaylanması ve 2007 yılı başında da uygulanmaya başlanacak projelerin finanse edilmesinde kullanılması programlandı, daha doğrusu tezgahlandı.

 

Lefkoşa’nın Türk bölgesinde ofis açan “Alman Teknik İşbirliği Kurumu (GTZ) Ltd. Şirketi” Mali Yardım ihalesini açacak, hukuki işlemlerini yapacak, parasını ödeyecek ve kontrolünü de kendisi yapacak. AB adına tüm işlemlerden bu GTZ şirketi sorumlu olacak.

Hani AB, Lefkoşa’nın Türk bölgesinde direk Ofis açacaktı… Ne yalandı ama.. Bizim AP’daki gözlemcimiz olan parlamenterlerimizde bunu kuyruksuz yutmuştu.

Ofiste, tüzükte öngörülüğü gibi, Kıbrıslı Türklerin kalkınmasını desteklemek ve böylelikle adadaki iki toplum arasındaki birleşmeye katkı koymak amacıyla, enerji, ulaşım, telekomünikasyon, çevre gibi farklı alanlarında projeler hazırlanacak ve uygulamaya konulacak.

Konmaya konacak ta, hem “Egemenlik” elden gidecek hem de “KKTC Devleti”nin otoritesi ayaklar altına alınıp pas pas edilecek.

 

Mali Yardım Tüzüğü çerçevesinde verilecek yardım ile Kıbrıs’ın kuzeyinde yapılacak yatırımlarda 1974 sonrası terk edilen Kıbrıs’lı Rumlara ait taşınmazların kullanılması gereğinin doğması durumunda, Rum mal sahibinin rızasının isteneceğini ve bunun gerçekleşmemesi halinde ise söz konusu alt yapı yatırımın yapılmayacağını veya bir başka yerde yapılacağı da var bu Tüzüğünün içinde, ama “Egemenlik haklarımız” yok.

 

Mali Yardım Tüzüğü ile Kıbrıs’lı Türklere verilecek parayla Kıbrısın kuzeyinde yapılacak yatırımlarda kullanılacak malzemelerin hangi limandan adaya gireceği, Kıbrıs’taki mevcut hangi devletin kontrolü altındaki gümrüklerden geçeceği ve gümrüğünün kime ödeneceği konusu da açık değil. Ama açık olan başka bir şey var o da KKTC’nin tanımı.

Bu tanım aynen şöyle “Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümetinin etkili bir denetime sahip olmadığı Kıbrıs Cumhuriyeti bölgeleri”.  Tanıma bak, hizaya gel….

Sizce bu mallar nereden girecek. Tabi ki AB’nin var olduğunu kabul ettiği devletin limanlarından. Aksi olabilirmi?

 

Ve tüm bunlar bize “Zafer” nidaları” ile pazarlanmaya ve yutturulmaya çalışılacak…..

1 Ekim 2006
Tavizin ilk adımı belli oldu için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk

Annan Rüzgarı Bitti

Annan Rüzgarı Bitti

CTP hala daha 24 Nisan 2004’de yaşıyor ve o günlerde AB’nin gazlaması ile arkasına aldığı rüzgarı yaşatmak ve unutturmamak istiyor.

Bu güne kadar hep o oyları kendi oyları sandı ama bu herkesin de bildiği gibi doğru değil.

Zaten Annan’lı günleri yaşatmaktan ve canlı tutmaktan başka çaresi de yok. Annan rüzgarı durursa, CTP’nin balonu da söneceğinden hep o günlerden bahsediyorlar ve sanki o rüzgar hala daha esiyormuş havasını vermek istiyorlar.

 

Ama rüzgar durdu, deniz bitti.

Koltuk tatlı geldi ve orada oturabilmek için 36 yıllık prensiplere bile sırt dönüldü. Dün “Ak” denilene bu gün “Kara” dendi, zamanında başkası yaptığında CTP’nin protesto ettiği davranışları şimdi CTP kendisi yapar oldu.

 

Sayın Cumhurbaşkanının da saati 24 Nisan 2004’de durmuş. Sabah akşam Annan planını sayıklıyor.

Sayıklıyor sayıklamasına da, hem AB hem de AB’nin buçuk bile olsa üyesi Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti, Annan planını yok sayıyorlar ve artık duymak bile istemiyorlar.

Bu gerçeği nihayet kağıt üstüne de yazdılar ve Avrupa parlamentosu Türkiye rapörtörü Camiel Eurlings’in Türkiye Değerlendirme Raporuna koydular.

 

Artık Annan Planı yok, Annan Planının çıkardığı rüzgar da yok.

KKTC halkına yaşatılan yapay fırtına durdu ve pompalanan umutların boş olduğu ortaya çıktı. Taşlar gene eski yerine oturdu. Geriye kala kala AB’nin yarattığı hüsran ve AB’ye duyulan güvensizlik kaldı.

Ve tabiî ki güneydeki adadaşlarımızın da gerçek yüzleri ortaya çıktı. Ne istedikleri, bize nasıl baktıkları ve ele geçirseler, bizi nasıl bir kaşık suda boğacakları çıktı ortaya.

 

Hele AB içindeki (İlerleme Raporu taslağı) Türkiye Değerlendirme Raporunun hazırlanış tartışmaları ise tam bir yüzkarası.

Önce Türkiye’ye “Ermeni Soykırımı’nı tanımazsan ilerleme Yok” denildi. Sonra da tamam bu koşulu biraz hafifletelim ama sende karşılığında “Limanlarını Kıbrıs (Rum) Bandıralı gemi ve uçaklara aç, Gazimağusa limanını AB’ye devret ve Maraş’ı BM kontrolüne ver” dendi.

28 Eylül 2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, T.C. Bakanlar Kurulu’nun Türkiye ile Avrupa Topluluğu Arasında Oluşturulan Gümrük Birliği’nin Uygulanmasına İlişkin Esaslar Hakkında Kararıtavizin verildiğini, limanların Kıbrıs (Rum) Bandıralı gemilere açılacağının alt yapısının oluşturulmaya başlandığının haberini veriyor.

 

AB Dönem Başkanı Finlandiya’nın, KKTC’ye izo­lasyonun kaldırılması, bu çerçevede Rumları da tatmin edecek bir planın benimsenmesi için yeni bir girişim başlattı haberi ise tam bir sol gösterip sağ vurma. Gerçeklerle alakası bile yok.

İşin sonunda izolasyonlar kalkmayacak ama elden Gazimağusa limanı ile Maraş gidecek ve Türkiye’de de limanlar Kıbrıs (Rum) bandıralı gemilere açılmış olacak.

Tam bir AB kazığı.

 

Finladinya dönem başkanının girişimi, Türkiye limanlarını Rum bandıralı gemi ve uçaklara açarken, Gazi Mağusa limanını AB’ye, Maraş’ı BM’ye bırakılması şeklinde.

Bunun karşılığında da güya Kıbrıs Türklerine “Direkt Ticaret Tüzüğü” uygula­ması başlayacakmış. “Mış” diyorum çünkü tam bir hikaye.

Bu girişim gerçekleşirse, içinde bulunduğumuz durum daha da kötüleşecek ve eldeki kozlarımızdan birkaç tanesini de yitirmiş olacağız.

AB’de son zamanlarda gelişen ve “Direkt Ticaret Tüzüğü” ile “KKTC’ye uygulanan İzolasyon­lar”ı ilişkilendiren yaklaşım son derece tehlikeli bir şekil almaya başladı.

Direkt Ticaret Tüzüğü”nün uygulanması halinde bile hiçbir şek­ilde izolasyonlar kalkmıyor. Sadece siz öyle zannediyorsunuz.

KKTC’den izolasyonların, ambargoların kalk­ması demek, “Direkt uçuşları, seyahat, iletişim özgürlüklerini,  kültürel ve sportif engellemeleri” ortadan kaldırmak demektir.

Ben “Direkt Ticaret Tüzüğü” içinde böyle bir şey okumadım. Okuyan varsa bana söylesin.

1 Ekim 2006
Annan Rüzgarı Bitti için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk
  • Sayfa 3 ile 3
  • <
  • 1
  • 2
  • 3
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-3

Arşivler

Son Yorumlar