SİYASİ KAN DAVASI FELAKETE DÖNÜŞTÜ

SİYASİ KAN DAVASI FELAKETE DÖNÜŞTÜ

Annan Planının masada olduğu, ABD ile AB’nin büyük bir kepçe gibi KKTC’yi karıştırdığı, daha hiç uygulaması yapılmamış “Building Public Perception” yani “Halkın Algılamasını Oluşturmak” veya bir başka deyimle “İstenilen Yönde Kamuoyu Yaratmak”  teorisinin doludizgin Kıbrıs Türk halkı üzerinde denendiği, “Birleşik Kıbrıs” zokasının hayalleri işgal ettiği, her yerde “Yes be Annem” naralarını atıldığı, “Rum Hayranlığı”nın pompalanarak doruğa çıkarıldığı günlerde, “KKTC”, “Türkiye”, “Milliyetçilik”, “Vatanseverlik”, “Denktaş” ve “Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)” düşmanı kişilerin büyük baskısı altında kalan dönemin muhalefet lideri tarafından açılan “Vatandaşlık Davası”nın birkaç gün önce açıklanan kararı, KKTC Dış Politikası için çok yıkıcı ve felaket yaratıcı oldu.

 

Türkiye, senin paranı, memurunu ve askerini” istemiyoruz diyebilecek kadar gözleri kararmış gerçeklerden bihaber kişilerin, dünya politikasının inceliklerini bilmeyen kendi büyük ama ufku küçük milletvekili adayları ile siyasi parti üyelerinin, politika dünyasında ağızdan çıkan sözün nereye kadar gidebileceğini bilmeyen küçük politikacıların hep birlikte yarattıkları fırtına sonrasında o günlerin muhalefet liderine adeta zorla açtırılan dava, KKTC’nin yüzüne adeta kara çaldı.

Bir taraftan, Orta Doğu’da tartışılmaz bir rolü olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı, adeta ayağına kadar gelen “Dünya Yahudilerinin” Cumhurbaşkanı Dr. Şimon Perez’e, İsrail’de KKTC temsilciliğinin açılması için ricada bulunuyor, diğer taraftan biz, “Dünya Yahudilerinin” Cumhurbaşkanı Dr. Şimon Perez’i evinde ağırlayan, Fransa’nın “Legion d”Honneur” ve “Commandeur dans l”Ordre National du Merite” nişanları ile  İspanya’nın “Commander of the Order of the Spanish Civil Merit” nişanına layık görülen,  17 Ağustos 2007 tarihinde Çankaya köşkünde, Cumhurbaşkanı Ahmed Necdet Sezer tarafından “Devlet Üstün Hizmet” madalyasıyla ödüllendirilen Jak V. Kamhi’yi vatandaşlıktan atıyoruz.

Vatan ve Alman hastanelerinin sahibi, Universal Hospitals Group Başkanı Dr. Azmi Ofluoğlu’nu da vatandaşlıktan atıyoruz.

Yılların ATO Başkanı Sinan Aygün’ü ve benzeri statüde 123 kişiyi de vatandaşlıktan atıyoruz.

Tam bir yüz karası uygulama.

 

Bizim hangimizde böylesi vasıflar, nişanlar ve madalyalar var.

ABD, kendi ülkesinde sivrilmiş sanayici, iş adamı, akademisyen ve benzeri başarılı kişilere kayıtsız şartsız vatandaşlık teklif ederken, biz has bel kader vatandaşımız olmuş kalbur üstü insanları vatandaşlıktan atıyoruz.

Sonra da Profilo’ya, Alman Hastanesine gel ülkemize yatırım yap, ATO’ya üyelerine çağrı yap, KKTC’ye yatırım yapsınlar ricasında bulunuyoruz, T.C. Cumhurbaşkanı da İsrail Devleti Cumhurbaşkanına Tel Aviv’de bize temsilcilik açmak izni ver diyor.

 

NET Holding’in sahibi Besim Tibuk da dava edilenler arasındaydı ama KKTC’de turizm ve otelcilik alanında büyük yatırımlar yapıyor olması nedeni ile işbaşındaki hükümet yani davayı açanlar tarafından yaptıkları yanlış fark edilmiş ve 2 yıl önce söz konusu vatandaşlık iptal davası geri çekilmiş.

 

Madem Besim Tibuk için dava geri çekilebiliyordu, Jak Kamhi, Tüli Kamhi, Şinasi Kerim Kamhi, Hayati Kamhi, Sinan Aygün, Dr. Azmi Ofluoğlu, Murat Göğebakan ve diğerleri için de davalar geri çekilemez miydi?.

Elbette çekilebilirdi. 15 ayrı Bakanlar Kurulu kararını içeren davanın içinden ilgili kararlar çekilebilirdi. Aslında boşu boşuna açılmış ve hiçbir kazanıma yol açmayan bir dava bu.

 

Ne oldu bu davaların sonucunda.

Ne elde edildi bu davaları açmakla.

Vatandaşlıkları iptal edilen söz konusu 156 kişi ile bu davaları açan kişilerin başları göğemi erdi, yoksa KKTC büyük bir kazanım mı elde etti. Yoksa biz bilmiyoruz da KKTC’nin bütün sorunları mı çözüldü?

 

Şimdi sıra kimlere geldi.

Aynı statüde ve aynı koşulda, KKTC Bakanlar Kurulu’nun 22 Ağustos 2007 tarihli toplantısında, 25/1993 sayılı Yurttaşlık Yasası uyarınca herhangi bir koşul aranmaksızın vatandaşlığa alınarak KKTC vatandaşı yapılan İtalyan parlamenter Maurizio Turco ile İtalyan uyruklu Perduca Marco’mu var sırada.

 

Jak Kamhi, Sinan Aygün, Dr. Azmi Ofluoğlu ve listedeki diğer kişiler de 25/1993 sayılı Yurttaşlık Yasası uyarınca Bakanlar Kurulunun aldığı kararla vatandaş yapılmışlardı.

 

Ne olacak şimdi?

Bu 25/1993 sayılı Yurttaşlık Yasası Jak Kamhi ve diğerleri için geçersiz ve uygulaması olanaksızken, İtalyan parlamenter Maurizio Turco ile İtalyan uyruklu Perduca Marco için geçerli ve uygulanabilir mi olacak?

Nasıl bir devletçilik bu.

Jak Kamhi, Sinan Aygün, Dr. Azmi Ofluoğlu ve diğer vatandaşlarımız, hangi gerekçe ile tekrar vatandaş yapılacaklar.

Ya Jak Kamhi, Sinan Aygün, Dr. Azmi Ofluoğlu ve diğerleri “Canınız Cehenneme” deyip vatandaşımız olmayı kabul etmezlerse, bunun hesabını kim verecek?

 

 

 

 

1925 yılında İstanbul”da doğdu. Saint Michel Fransız Lisesi ve Yıldız Teknik”ten mezun olduktan sonra Fransa”da “çelik konstrüksiyon” konusunda ihtisas yaptı. Çelik inşaat, metal eşya ve elektronikte birçok ilklerin Türkiye”de üretilmesine öncü oldu. Profilo Holding Yönetim Kurulu Başkanı olan Kamhi, İstanbul Sanayi Odası, İktisadi Kalkınma Vakfı, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu, Türk-Fransız İş Konseyi ve Metal Eşya İşverenleri Sendikası’nın kurucusudur.

 

TÜSİAD”da uzun yıllar yönetim kurulu üyeliği yapan Kamhi, Avrupa Sanayicileri Yuvarlak Masası”nın (ERT) ilk ve tek Türk üyesi olarak 12 yıl hizmet verdi. 1991 yılında Dışişleri Bakanlığı “Üstün Hizmet Ödülü”ne, 1992″de İstanbul Üniversitesi tarafından “Fahri Mühendislik Doktorluğu” unvanına layık görüldü. Uluslararası alanda yaptığı çalışmalar nedeniyle Fransa hükümeti tarafından 1991 yılında “Legion d”Honneur”, 1997″de de Fransa Cumhurbaşkanı tarafından “Commandeur dans l”Ordre National du Merite”, 2003 yılında İspanya Kralı tarafından “Commander of the Order of the Spanish Civil Merit” nişanlarına layık görüldü. Ödülleri arasında; 1992 yılında Türk-Amerikan Dostluk Konseyi tarafından verilen liderlik ödülü, 2003 yılında Türkiye Hahambaşılığı-Türk Musevi Cemaati”nin “Takdir ve Teşekkür” plaketi bulunmaktadır. Fransızca, İngilizce ve İspanyolca bilen Jak Kamhi, 3 çocuk ve 5 torun sahibidir.

 

 

KKTC lideri Mehmet Ali Talat’ın 4 yıl önce muhalefet lideriyken açtığı çok tartışılan vatandaşlık davası sonuçlandı. ATO Başkanı Sinan Aygün ile işadamı Jak Kamhi’nin de aralarında bulunduğu 156 kişinin KKTC vatandaşlığı iptal edildi.

Yüksek İdare Mahkemesi, KKTC Bakanlar Kurulu’nun 2002-2003 döneminde verdiği vatandaşlıklarda usulsüzlük yapıldığını hükme bağladı.

KKTC lideri Talat, 2003 yılında muhalefet lideriyken, 2002 ve 2003 yılları arasında 15 ayrı Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaşlık verilen çoğu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı 223 kişi aleyhine dava açtı.

Hala iktidarda bulunan Cumhuriyetçi Türk Partisi de (CTP), o dönemdeki liderleri Talat’a katılarak davacılar arasında yer aldı. 5 Şubat 2003 tarihinde açılan dava 4 yıl sürdü ve mahkeme geçtiğimiz çarşamba günü haklarında dava açılan 223 kişiden 156’sının vatandaşlığını iptal etti.

Talat’ın avukatı Emine Erk’e göre, Sinan Aygün’ün KKTC kimliğinde gösterdiği adres sahte çıktı. Davalılar arasında yer alan NET Holding Yönetim Kurulu Başkanı Besim Tibuk’un vatandaşlığı ise geçerliliğini korudu.

 

18 Kasım 2007 İSRAİL Cumhurbaşkanı Şimon Peres onuruna işadamı Jak Kamhi, evinde yemek verdi.
Yemeğe İstanbul Valisi Muammer Güler, İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Marmara Grubu Vakfı Başkanı Dr. Akkan Suver, Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçisi Namık Tan, İsrail’in Ankara Büyükelçisi Pinhas Avivi de katıldı.

 

17 Ağ 2007 Çankaya köşkünde, Cumhurbaşkanı Ahmed Necdet Sezer tarafından devlet üstün hizmet madalyasıyla ödüllendirilen Profilo Holding Yönetim Kurulu Başkanı Jak Kamhi, Amerika’daki etkin Yahudi örgütlerinden ADL’nin (Anti Defamation League) Ermeni soykırımı iddialarını tanıma kararını büyük üzüntüyle karşıladığını söyledi. Türk Yahudileri içinde çok anlamlı bir yere sahip olan Kamhi, ADL başkanı Abraham Foxman’a bir mektup göndererek üzüntüsünü dile getirdikten sonra konuştu:

Musevi asıllı Türk İşadamı Jak Kamhi”ye “Devlet Üstün Hizmet Madalyası” verilmesi vesilesiyle Cumhurbaşkanı Ahmet Nejdet Sezer”in düzenlediği törende bir konuşma yapan Jak Kamhi

 

Profilo Holding Yönetim Kurulu Başkanı olan 82 yaşındaki Jak V. Kamhi, geçen hafta perşembe günü ‘Devlet Üstün Hizmet Nişanı’almıştı. 82 yaşındaki Kamhi, Çankaya Köşkü’nde yapılan törende nişanını Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’den aldı. Törene başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt, Dışişleri Bakanı Gül gibi isimler de katıldı.

 

Gaziosmanpaşa’da hizmete giren Köroğlu Estetik Cerrahı Merkezi’nin açılışında İHA’nın sorularını cevaplayan ATO Başkanı Sinan Aygün, KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın açtığı dava sonucu KKTC vatandaşlığından çıkarıldığını bugün gazetelerden öğrendiğini bildirdi. Kararın ‘yanlı’ olduğunu dile getiren Aygün, “Beni KKTC vatandaşlığından şeklen çıkarmış olabilirler ama gönlümden çıkaramazlar” dedi. Denktaş’ın önerisi ve Bakanlar Kurulu kararıyla KKTC vatandaşlığına alındığını hatırlatan Aygün, iddia edildiği gibi yarım saatte vatandaşlığa alınmadığını, bu sürecin 6 ay sürdüğünü ifade etti. Aygün, “İşte Talat’ın bizlere, Türk milliyetçiliğine, Türk vatanperverliğine bakışının ne olduğunu görüyorsunuz. Sadece Denktaş’ın devletteki kadrosunu tasfiye edip, gayri milli kadroyu getirmekle kalmadı. Şimdi de dışarıdaki kadrosunu tasfiye etmeye çalışıyor. Kimlik olması çok önemli değil. O benim kalbimdedir. KKTC bayrağı da yakamdadır. Bu kararı çok önemsemiyorum” şeklinde konuştu.

Vatandaşlıktan çıkarıldığını gazetelerden öğrendiğini belirten Aygün, mahkeme kararının henüz kendisine ulaşmadığını söyledi. “Bu nasıl bir yargılama, bu karar nasıl alındı, anlamıyorum” diye tepki gösteren Aygün, tüm yasal yollara başvurarak, hakkını arayacağını vurguladı. Yapılanın haksız ve yanlı bir uygulama olduğunu herkese göstereceğine işaret eden Aygün, şöyle konuştu:

“Çok fazla konuşmak istemiyorum. Talat’a seslenmek istiyorum, ancak KKTC halkını üzmek istemiyorum. KKTC Cumhurbaşkanlığı makamını sıkıntıya sokmak istemiyorum. Gönlümdeki vatandaşlık hala bitmedi. Mehmet Ali Talat gibilerin de bunu sökmesi mümkün değil.”

 

KKTC lideri Mehmet Ali Talat’ın 4 yıl önce muhalefet lideriyken açtığı çok tartışılan vatandaşlık davası sonuçlandı. ATO Başkanı Sinan Aygün ile işadamı Jak Kamhi’nin de aralarında bulunduğu 156 kişinin KKTC vatandaşlığı iptal edildi.
Yüksek İdare Mahkemesi, KKTC Bakanlar Kurulu’nun 2002-2003 döneminde verdiği vatandaşlıklarda usulsüzlük yapıldığını hükme bağladı.
KKTC lideri Talat, 2003 yılında muhalefet lideriyken, 2002 ve 2003 yılları arasında 15 ayrı Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaşlık verilen çoğu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı 223 kişi aleyhine dava açtı.
Hala iktidarda bulunan Cumhuriyetçi Türk Partisi de (CTP), o dönemdeki liderleri Talat’a katılarak davacılar arasında yer aldı. 5 Şubat 2003 tarihinde açılan dava 4 yıl sürdü ve mahkeme geçtiğimiz çarşamba günü haklarında dava açılan 223 kişiden 156’sının vatandaşlığını iptal etti.
Talat’ın avukatı Emine Erk’e göre, Sinan Aygün’ün KKTC kimliğinde gösterdiği adres sahte çıktı. Davalılar arasında yer alan NET Holding Yönetim Kurulu Başkanı Besim Tibuk’un vatandaşlığı ise geçerliliğini korudu.
Tetiği Sinan Aygün çekti
Talat’ın avukatı Erk dava açmalarına, ATO Başkanı Sinan Aygün’ün KKTC’de bir konferansta, KKTC kimliğini göstererek “Yarım saat içinde vatandaş oldum” demesinin neden olduğunu belirterek, “Kendisinden Allah razı olsun, bu sonucu almamıza yol açtı” dedi.
Annan Planı referandumu öncesinde Kıbrıs sorununda ‘Denktaş çizgisi’ takip eden Sinan Aygün, Talat ve CTP’nin büyük tepkisine yol açıyordu. Avukat Emine Erk, Sinan Aygün’ün adres olarak gösterdiği adresinin de sahte çıktığını belirterek, “Noter huzurunda yapılan yoklamada, bu kişinin bu adreste oturmadığı da tespit edildi” diye konuştu.

Kamhi ailesi de atıldı
Sinan Aygün, 29 Şubat 2003 tarihinde iktidarda bulunan Derviş Eroğlu liderliğindeki UBP ve Serdar Denktaş liderliğindeki koalisyon hükümetinin Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaş yapılmıştı.

Vatandaşlıktan çıkarılanlar arasında birçok ünlü isim bulunuyor. Sinan Aygün ile aynı Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaşlık hakkı kazanan ünlü işadamı Jak Kamhi, Tüli Kamhi, Şinasi Kerim Kamhi ve Hayati Kamhi de vatandaşlıktan çıkarılanlar arasında yer aldı.
21 Ağustos 2002 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla gerçek ismi yerine sahne ismi vatandaşlık verilen ses sanatçısı Murat Göğebakan da vatandaşlıktan atıldı.
Besim Tibuk kurtuldu
KKTC’de turizm ve otelcilik alanında büyük yatırımlar yapan NET Holding’in sahibi Besim Tibuk da dava edilenler arasında yer aldı. Ancak CTP ve Talat 2 yıl önce Tibuk’un da aralarında bulunduğu 67 kişi hakkında açtıkları davayı geri çekti.
Bu nedenle Tibuk’un KKTC Bakanlar Kurulu kararıyla verilen vatandaşlığı geçerliliğini korudu. Talat’ın avukatı Emine Erk, vatandaşlıkları iptal edilenlerden bir çoğunun başvuru dahi yapmadığını, adreslerin yanlış olduğunu, vatandaşlık başvurusu için gerekli olan sabıka kaydı gibi belgelerin de bulunmadığı ve bir çoğunun adının Resmi Gazete’de bile yayımlanmadığına dikkat çekti.
Denktaş: “Kamhi ve Aygün’ün büyük hizmetlerini gördük” KKTC eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ise, Jak Kamhi ve ATO Başkanı Sinan Aygün gibi isimlerin KKTC vatandaşlıklarının iptal edilmesini, “Çok ayıp ettiler. Bu kişiler Kıbrıs davasına büyük katkıları olmuş ve olmaya devam eden isimler. Türkiye’den gelen kardeşlerimizin vatandaş yapılmasını sindiremiyorlar, üzülerek izliyoruz ama elimizden bir şey gelmiyor” dedi.
Denktaş, geçmiş dönemde Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaşlık verilen Türkiyeliler arasında büyük hizmetler yapan şahsiyetler bulunduğuna dikkat çekerek şöyle konuştu:
“Örneğin Sinan Aygün. Bir başka örnek ise Kamhi ailesi. Kamhi ailesi sadece Kıbrıs sorununa değil, Türkiye’nin tüm meselelerinde Yahudi lobisini harekete geçiren, onlara baskı yapan, Türkiye’ye hizmet eden bir aile. Cumhurbaşkanlığım döneminde bir çok konuda yardımlarını gördük. Hala da Kamhi ailesiyle görüşüyorum, mektuplaşıp, bayramlarda konuşuyoruz.” Denktaş, CTP işbaşına geldikten sonra da yine Bakanlar Kurulu kararıyla çok sayıda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının KKTC vatandaşlığından çıkarıldığına dikkat çekti.

 

 

KİMLERVAR

Vatandaşlıktan çıkartılanlar arasında birçok ünlü isim bulunuyor. Sinan Aygün’le aynı bakanlar kurulu kararıyla vatandaşlık hakkı kazanan ünlü işadamı Jak Kamhi, Tüli Kamhi, Şinasi Kerim Kamhi ve Hayati Kamhi de vatandaşlıktan çıkartılanlar arasında yer aldı. Bu arada Jak Kamhi’nin adının yanlışlıkla “Jack” şeklinde nüfus kaydına geçtiği de dikkat çekti.

Vatan ve Alman hastanelerinin sahibi, Universal Hospitals Group Başkanı Dr. Azmi Ofluoğlu ile sahne ismiyle vatandaşlık verilen ses sanatçısı Murat Göğebakan da vatandaşlıktan atıldı.

Onur vatandaşlığı verdiler mahkeme kararına uyarım

PROFİLO Holding Yönetim Kurulu Başkanı Jak Kamhi, KKTC vatandaşlığından mahkeme kararıyla çıkarıldığını Hürriyet’ten öğrendi. Jak Kamhi vatandaşlığın öyküsünü şöyle anlattı:

“Ben Kıbrıs sorununun çözümüyle ilgili çalışmaların içinde çok bulundum, çok emek verdim. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş bu çalışmalar sırasında bana ‘onur vatandaşlığı’ teklif etti. Seve seve kabul ettim. Mahkeme kararıyla vatandaşlığımın son bulmasını sizden öğrendim. Hemen KKTC İstanbul Başkonsolosluğunu aradım. Kendisinden ‘Asla böyle bir şey yok. Siz bizim vatandaşımızsınız’ yanıtını aldım. Mahkeme kararı neyse ben ona uyarım. Zaten KKTC vatandaşlığına özel olarak bir ihtiyacım yok. Sayın Denktaş teklif ettiği için kabul etmiştim.”

DENKTAŞ: Çok ayıp ettiler

KKTC eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Jak Kamhi ve ATO Başkanı Sinan Aygün gibi isimlerin KKTC vatandaşlıklarının iptal edilmesini “Çok ayıp ettiler. Bu kişiler Kıbrıs davasına büyük katkıları olmuş ve olmaya devam eden isimler” dedi. Denktaş şöyle konuştu: “Kamhi ailesi sadece Kıbrıs sorununa değil, Türkiye’nin meselelerinde Yahudi lobisini harekete geçiren, baskı yapan, Türkiye’ye hizmet eden bir aile.”

Besim Tibuk kurtuldu

KKTC’de turizm ve otelcilik alanında büyük yatırımlar yapan NET Holding’in sahibi Besim Tibuk da dava edilenler arasında yer aldı. Ancak CTP ve Talat 2 yıl önce Tibuk’un da aralarında bulunduğu 67 kişi hakkında açtıkları davayı geri çekti. Bu nedenle Tibuk’un KKTC Bakanlar kurulu kararıyla verilen vatandaşlığı geçerliliğini korudu.

Talat’ın avukatı Emine Erk, vatandaşlıkları iptal edilenlerden birçoğunun başvuru dahi yapmadığını, adreslerin yanlış olduğunu, vatandaşlık başvurusu için gerekli olan “sabıka kaydı” gibi belgelerin de bulunmadığı ve bir çoğunun adının Resmi Gazete’de bile yayınlanmadığına dikkat çekti.

19 Kasım 2007
SİYASİ KAN DAVASI FELAKETE DÖNÜŞTÜ için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk

SİYASİ KAN DAVASI FELAKETE DÖNÜŞTÜ

SİYASİ KAN DAVASI FELAKETE DÖNÜŞTÜ

Annan Planının masada olduğu, ABD ile AB’nin büyük bir kepçe gibi KKTC’yi karıştırdığı, daha hiç uygulaması yapılmamış “Building Public Perception” yani “Halkın Algılamasını Oluşturmak” veya bir başka deyimle “İstenilen Yönde Kamuoyu Yaratmak”  teorisinin doludizgin Kıbrıs Türk halkı üzerinde denendiği, “Birleşik Kıbrıs”, “Dünya ile Birleşme”, “Avrupalı olma”,  “Evet deyin, sonra ev, iş ve araba” zokasının hayalleri işgal ettiği, her yerde “Yes be Annem” naralarını atıldığı, “Rum Hayranlığı”nın pompalanarak doruğa çıkarıldığı günlerde, “KKTC”, “Türkiye”, “Milliyetçilik”, “Vatanseverlik”, “Denktaş” ve “Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)” düşmanı kişilerin büyük baskısı altında kalan dönemin muhalefet lideri tarafından açılan “Vatandaşlık Davası” ile ilgili Yüksek İdare Mahkemesi tarafından birkaç gün önce açıklanan karar, KKTC Dış Politikası için çok yıkıcı ve felaket yaratıcı oldu.

Yüksek İdare Mahkemesi, görevini yaptı ve kendisine yapılan başvuruyu sonuçlandırdı. Sorun başvuruyu yaptıran ve kelle isteyen zihniyette.

 

Türkiye, senin paranı, memurunu ve askerini” istemiyoruz diyebilecek kadar gözleri kararmış gerçeklerden bihaber kişilerin, dünya politikasının inceliklerini bilmeyen kendi büyük ama ufku küçük milletvekili adayları ile siyasi parti üyelerinin, politika dünyasında ağızdan çıkan sözün nereye kadar gidebileceğini bilmeyen küçük politikacıların hep birlikte yarattıkları fırtına sonrasında o günlerin muhalefet liderine adeta zorla açtırılan dava, KKTC’nin yüzüne kocaman bir kara çaldı.

Bir taraftan, Orta Doğu’da tartışılmaz bir rolü olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı, adeta ayağına kadar gelen “Dünya Yahudilerinin” Cumhurbaşkanı Dr. Şimon Perez’e, bizim adımıza İsrail’de KKTC temsilciliğinin açılması için ricada bulunuyor, diğer taraftan biz, “Dünya Yahudilerinin” Cumhurbaşkanı Dr. Şimon Perez’i evinde ağırlayan, Fransa’nın “Legion d”Honneur” ve “Commandeur dans l”Ordre National du Merite” nişanları ile İspanya’nın “Commander of the Order of the Spanish Civil Merit” nişanına layık görülen, 17 Ağustos 2007 tarihinde Çankaya köşkünde, Cumhurbaşkanı Ahmed Necdet Sezer tarafından “Devlet Üstün Hizmet” madalyasıyla ödüllendirilen Jak V. Kamhi’yi vatandaşlıktan atıyoruz.

Vatan ve Alman hastanelerinin sahibi, Universal Hospitals Group Başkanı Dr. Azmi Ofluoğlu’nu da vatandaşlıktan atıyoruz.

Yılların ATO Başkanı Sinan Aygün’ü ve benzeri statüde 123 kişiyi de vatandaşlıktan atıyoruz.

Düşüncesizce yapılan bir başvuru ve sonucu da tam bir yüz karası ve politik felaket.

 

Bizim hangimizde böylesi vasıflar, nişanlar ve madalyalar var.

Yerinde bir tabirle “bulduk ve bunadık.”

ABD, kendi ülkesinde sivrilmiş sanayici, iş adamı, akademisyen ve benzeri başarılı kişilere kayıtsız şartsız Amerikan vatandaşlığını teklif ederken, biz has bel kader vatandaşımız olmuş ülkesinde sivrilmiş, kalburüstü ve kaliteli insanları vatandaşlıktan atıyoruz.

 

Sonra da Profilo’ya, Alman Hastanesine gel ülkemize yatırım yap, ATO’ya da üyelerine çağrı yap KKTC’ye yatırım yapsınlar diyoruz. T.C. Cumhurbaşkanı da ilk uygun fırsatta bizim adımıza İsrail Devleti Cumhurbaşkanına, Tel Aviv’de KKTC’ye temsilcilik açmak izni ver ricasında bulunuyor.

 

NET Holding’in sahibi Besim Tibuk da dava edilenler arasındaydı ama 2 yıl önce KKTC’de turizm ve otelcilik alanında büyük yatırımlar yapıyor olması nedeni ile işbaşındaki hükümet, yani davayı açanlar tarafından yaptıkları yanlış fark ediliyor ve söz konusu vatandaşlık iptal davası geri çekiliyor.

 

Madem Besim Tibuk için dava geri çekilebiliyordu, Jak Kamhi, Tüli Kamhi, Şinasi Kerim Kamhi, Hayati Kamhi, Sinan Aygün, Dr. Azmi Ofluoğlu, Murat Göğebakan ve diğerleri için de davalar geri çekilemez miydi?.

Elbette çekilebilirdi. 15 ayrı Bakanlar Kurulu kararını içeren davanın içinden ilgili kararlar çekilebilirdi. Aslında boşu boşuna açılmış ve hiçbir kazanıma yol açmayan bir dava bu. Hepsi de geri çekilebilirdi.

 

Ne oldu bu davaların sonucunda.

Ne elde edildi bu davaların açılmasıyla.

Söz konusu 156 kişinin vatandaşlıkları iptal edildi diye bu davaları açan kişilerin başları göğe mi erdi, yoksa KKTC büyük bir kazanım mı elde etti? Yoksa KKTC’nin bütün sorunları çözüldü de biz mi bilmiyoruz?

 

Şimdi sıra kimlere geldi?

Aynı statüde ve aynı koşulda, KKTC Bakanlar Kurulu’nun 22 Ağustos 2007 tarihli toplantısında, 25/1993 sayılı Yurttaşlık Yasası uyarınca herhangi bir koşul aranmaksızın vatandaşlığa alınarak KKTC vatandaşı yapılan İtalyan parlamenter Maurizio Turco ile İtalyan uyruklu Perduca Marco’mu var sırada.

 

Jak Kamhi, Sinan Aygün, Dr. Azmi Ofluoğlu ve listedeki diğer kişiler de 25/1993 sayılı Yurttaşlık Yasası uyarınca Bakanlar Kurulunun aldığı kararla vatandaş yapılmışlardı.

 

Ne olacak şimdi?

Bu 25/1993 sayılı Yurttaşlık Yasası Jak Kamhi ve diğerleri için geçersiz ve uygulaması olanaksızken, İtalyan parlamenter Maurizio Turco ile İtalyan uyruklu Perduca Marco için geçerli ve uygulanabilir mi olacak?

Nasıl bir devletçilik anlayışı bu.

 

Başbakan Soyer bu dava sonucunda vatandaşlıkları iptal edilen Jak Kamhi, Sinan Aygün, Dr. Azmi Ofluoğlu ve diğer kişileri tekrar vatandaş yapacaklarını açıkladı. Hangi gerekçe ve hangi yasaya göre tekrar KKTC vatandaşı yapacaklar bu kişileri.

Gene 25/1993 sayılı Yurttaşlık Yasası’na göre mi vatandaşlığa geri alınacak bu kişiler. Zaten bu yasaya göre vatandaş olmuşlardı.

 

Ya Jak Kamhi, Sinan Aygün, Dr. Azmi Ofluoğlu ve diğerleri “Canınız Cehenneme” deyip vatandaşımız olmayı kabul etmezlerse, bunun hesabını kim verecek, yüzümüzdeki bu karayı kim temizleyecek?

19 Kasım 2007
SİYASİ KAN DAVASI FELAKETE DÖNÜŞTÜ için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk

TIME FOR KKTC TO OPEN FURTHER OFFICES IN MIDDLE EAST

TIME FOR KKTC TO OPEN FURTHER OFFICES IN MIDDLE EAST

The historic meeting between Israeli President Shimon Peres and Palestinian President Mahmoud Abbas took place in the Turkish capital of Ankara a few days ago.

In the same week Saudi Arabian King Abdullah came to Ankara to congratulate Abdullah Gül on his presidency. King Abdullah was Gül’s third guest leader, after President Nursultan Nazarbayev of Kazakhstan and Syrian President Bashar Assad, and this visit is his second within a short period. In addition, he is one of eight foreign statesmen who have been awarded the Turkish National Medal of Honor.

The Organization of the Islamic Conference (OIC) delegation is headed by the president of the Islamic Chamber of Commerce and In-dustry, Sheikh Saleh Bin Abdullah Kamel. Kamel arrived in the KKTC only a day before the king’s arrival in Ankara and was greeted by the foreign minister and other high-ranking officials at Ercan Airport. He managed a direct flight from Saudi Arabia to Ercan in the KKTC, irres-pective of the transportation embargo imposed on the Turkish Cypriots since 1983. Upon his arrival at the airport, Kamel stated that he was pleased to meet with his brothers in the KKTC.

The visit of King Abdullah to Turkey days before the historic meeting and the visit of the president of the Islamic Chamber of Com-merce and Industry to the KKTC wasn’t just a coincidence.

Israeli President Peres and Palestinian President Abbas signed an economic development agreement Tuesday in Turkey, the first time ever in the history of the Middle East, at least for the past 2,000 years. Turkish President Gül also signed the pact, which calls for the devel-opment of two industrial zones in the West Bank, creating 5,000 jobs. The heads of state met with the Ankara Forum, a group of business leaders from all three countries. This was a big step toward peace in the historical soil Terra Sancta, the Holy Land, for the followers of three religions.

Peres and Abbas addressed the Turkish Parliament as well. Both expressed great hopes and fears about the coming meeting in Annapo-lis, which Peres called a “historic opportunity.” The key role of Turkey in the reformation of the Middle East is surfacing slowly but surely.

The time has come to settle the Cyprus issue along with the oth-ers. Turkey has consistently called for steps to end the international isolation of the Turkish Cypriots after they voted for a UN plan to reu-nite the island in 2004, but despite pledges, there has been no signifi-cant progress since then.

The Israeli government and the Israeli people have not care much lately about the embargoes and isolation imposed on the Turkish Cy-priots. Between Israel and the KKTC, there are already social relations, with Israeli tourists and academics visiting without any restrictions.

A direct route for ferryboats between the port of Haifa and Fama-gusta was in place at the beginning of the new millennium and lasted for a few years; however, it was closed due to an insufficient number of passengers. Israeli investors have already purchased hundreds of thousands of square meters of land in KKTC territory and the amount of construction there has begun to rise.

After all of these civil and political developments, Turkey re-quested the opening of a Turkish Cypriot representative office in Tel Aviv when President Gül met with Peres in Ankara. President Peres did not turn down Gül’s request and responded by saying that he would have to discuss the matter with Israel’s Foreign Ministry before replying officially. It is of course the Israeli government who would respond to the request, but for the time being, the chances of an official representation of the KKTC opening in Israel seem to be high.

17 Kasım 2007
TIME FOR KKTC TO OPEN FURTHER OFFICES IN MIDDLE EAST için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk

KKTC NASIL VE NEDEN KURULDU

KKTC NASIL VE NEDEN KURULDU

Bu gün 15 Kasım, Cumhuriyet Bayramımız.

KKTC’nin kuruluşunun 24.cü yılı. Hepimize kutlu olsun.

 

Bu günlere kolay gelmedik.

Kan, gözyaşı, şehitler, göçler, arkada bırakılan topraklar, silinen hatıralar, kaybolan gelecekler ve yok olan ümitler pahasına geldik bu günlere.

 

Dün akşamki TV programımda sayıları sadece 41 olan KKTC’nin “Kurucu Ataları”nı tanıtmaya çalıştım.

Kendi politik ve tarih anlayışıma göre kafamda, iktidarı ile muhalefeti ile hiyerarşik sıraya göre bir liste yaptım.

1 numaraya dönemin Kıbrıs Türk Federe Devleti Başkanı Sn. Rauf Raif. Denktaş’ı, 2 numaraya dönemin KTFD Meclisi Başkanı Sn. Nejat Konuk’u, 3 numaraya dönemin KTFD Başbakanı Sn. Mustafa Çağatay’ı ve 4 numaraya da dönemin Ana Muhalefet Lideri Sn. İsmail Bozkurt’u koyarak 41 kişilik bir liste yaptım.

Listenin devamında sırası ile önce Bakanlar, sonra Meclis Divan heyeti, sonra Meclis Komisyon başkanları ve sonra da Milletvekilleri yer aldı.

 

Program devam ederken ekranda da tarihi bir belgeyi gösterdim. Daha doğrusu ben rica ettim, arkadaşlar da getirdiğim tarihi resmi ekrana yansıttılar.

Resim, 2 sayfadan oluşan ve Cumhuriyetin ilan edildiği 15 Kasım 1983 günü sabah saat 09:00 KTFD Meclisinde yapılan tarihi toplantıda okunan ve oybirliği ile kabul edilen “Bağımsızlık Bildirisi” idi.

KTFD Meclis Başkanlığına sunulan söz konusu bildiri okunduktan ve oybirliği ile kabul edildikten sonra Milletvekilleri kürsüye gelmişler ve KKTC’nin kuruluşunu tüm dünyaya ilan eden “Bağımsızlık Bildirisi”ni tek tek imzalamışlardı. Bu nedenle bu tarihi belgenin üzerinde Milletvekillerinin imzaları da bulunmaktaydı.

İşte ekranda gösterdiğim resim de, 2 sayfadan oluşan ve metnini aşağıda yazdığım bu imzalı “Bağımsızlık Bildirisi” idi.

Kıbrıs Türk Halkının özgür iradesini temsil eden,

Doğuştan hür ve eşit olan bütün insanların hür ve eşit yaşamlarına inanan,

Bu inanç içinde, Kıbrıs Türk halkının kendi kaderini tayin etme hakkını 17 Haziran 1983 tarihli kararıyla dünyaya ilan etmiş olan,

Irk, milli menşe, dil ve din gibi farklara dayalı olarak insanlar arasında ayırım gözetilmesini, her türlü sömürgeciliği, ırkçılığı, baskı ve tahakkümü reddeden;

Kıbrıs’ta,  Doğu Akdeniz’de, Orta-Doğu’da ve dünyada tam bir barış ve istikrarın, özgürlüğün, insan haklarının egemen olmasını isteyen;

Kıbrıs Adasındaki iki halkın kendi milli benliklerini koruyarak, kendi kesimlerinde huzur ve güven içinde yaşamaya ve kendi kendilerini yönetmeye hakları olduğuna inanan;

Aynı adada yan yana yaşamaya mecbur bulunan bu iki halkın aralarındaki bütün sorunları, eşit düzeyde müzakerelerle, barışçı adil ve kalıcı bir çözüme ulaşmalarının  mümkün ve zorunlu olduğu görüşüne sımsıkı bağlı bulunan;

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanının iki eşit halk arasında ortaklığın bir federasyon çatısı altında yeniden kurulmasını ve sorunların çözülmesini engellemeyip, kolaylaştırabileceğine kani olan;

İki halk arasındaki bütün sorunların barışçı ve uzlaşıcı bir politika ile çözülmesi için BM Genel Sekreteri’nin gözetimi altında, eşit düzeyde müzakereler yürütülmesini yürekten dileyen ve önerilmiş bulunan zirve toplantısının bu açıdan yarar sağlayacağına inan Meclisimiz,

KIBRIS TÜRK HALKI ADINA,

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ve “Bağımsızlık Bildirisini” onaylar.

 

KKTC’nin ilanının gerekçeleri son derece haklı nedenlere dayanmaktadır.

Rumların, Kıbrıslı Türklere hiçbir zaman ve hiçbir koşulda hayat hakkı tanımak istememeleri ve Kıbrıs’ta siyasi eşitliklerini kabul etmemeleri, Kıbrıs Türk halkını ve bu halkın yöneticilerini KKTC’yi ilan etmek zorunda bırakmıştır.

Kıbrıs Türk Halkı, yıllarca iyi niyetle ve içtenlikle, iki kesimli federal bir çözüm çerçevesinde iki halkın eşit ortaklığına dayanacak bir düzenin yeniden kurulmasına çalışmış ve bu nedenle de 1975 yılında kendi kendini yönetme zorunluluğu karşısında, kendi devletini resmen kurarken, federal bir birliğin kurulmasına öncülük etmek amacıyla, “Federe Devlet” adını ve statüsünü benimsemiştir.

 

İki toplum liderince kabul edilen 1977 Zirve Antlaşmasında, iki toplumlu iki kesimli bir federasyon ortak amaç olarak ilan edilmiştir. Bu amaç 1979 Zirve Anlaşmasında, BM Genel Sekreteri’nin 1980 tarihli Açış Beyanın da ve 1981 tarihli Değerlendirme Belgesi’nde teyit olunmuştur.

 

Kıbrıs Rum Liderliği, özellikle 1981 sonlarından beri, Yunanistan’dan gelen olumsuz etkiler altında müzakere sürecini baltalamak, müzakerelerin dayandığı temel aşama noktalarını ve müzakere çerçevesini yıkmak niyetiyle hareket etmiş, Kıbrıs Türk tarafının tüm iyi niyetli önerileri ve uzlaşma yolunu açabilecek adımlarını da karşılıksız bırakmıştır.

Federal bir çözüm doğrultusunda süratle ilerlenmesi için Kıbrıs Türk tarafı özlü müzakerelere hazır olduğunu birçok kez önemle belirtilmesine rağmen, Rumlar önce müzakere sürecini yavaşlatıp yozlaştırmış sonra da Kıbrıs sorununu Kıbrıs Türk Halkı’nın sesini duyurmasına ve haklarını savunmasına imkân olmayan forumlara götürmek üzere müzakere masasını terk ederek Kıbrıslı Türkleri Federal bir devlet yapısı içinde eşit kurucu ortak statüsünde görmek istemediklerini açık bir şekilde ortaya koymuşlardır.

 

Kıbrıs Rum Yöneticilerine egemen olan bu tutumun, Federal Devlet ve kurucu ortaklık anlayışı ile bağdaşmayan, geçmişin acı deneyimlerini değerlendirmeyen, Kıbrıs Türk Halkına kendi kesiminde, güven içinde özgürce yaşama hakkını tanımak istemeyen ve daha önce üzerinde anlaşmaya varılmış temel noktaları bile ortadan kaldırma amacı güden olumsuz bir davranış olması nedeni ile Kıbrıs Türk Halkı kendi geleceği üzerinde yeniden düşünmek zorunluluğunu duymuş ve “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”ni ilan etmek zorunda kalmıştır.

 

Bu gerçekleri bilmemiz ve adada hürriyet içinde, bağımsız olarak ve kendi kurduğumuz devlet yönetiminde yaşamak istiyorsak, 24 yıl evvel kurulmuş olan “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”ne sahip çıkmamız ve onu yaşatmak için her zorluğa göğüs germeyi göze almamız şarttır.

Bize miras bıraktıkları bu güzide devlet için KKTC’nin “Kurucu Ataları”na teşekkür ediyorum.

15 Kasım 2007
KKTC NASIL VE NEDEN KURULDU için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk

KKTC VAKIFLAR İDARESİ FİYASKOSU

KKTC VAKIFLAR İDARESİ FİYASKOSU

KKTC Vakıflar İdaresi, Kıbrıs Türk tarihinin 400 yıllık geçmişine ışık tutan “400 Yıllık Miras : Kıbrıs’ta Evkaf Kayıtları” adı altında bir çalışmayı Kasım ayı başından itibaren İstanbul Modern Sanatlar Galerisinde sergilemeye başladı.

T.C. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ve Türk Arşivciler Derneği’nin emek ve bilimsel birikimleri ile 150 uzmanın 2 yıllık çalışması sonucunda 400 yıllık mirasın kayıtlarını tutan 150 defterlik hazine şimdi sergilenmekte. Buraya kadar her şey güzel.

 

Ama söz konusu 400 yıllık mirasın kayıtlarını, küçücük ülkemizin çıkarları için ilgi yerlere göndermek ve gerek yerel gerekse de uluslararası mahkemelerde bu belgeleri gasp edilen ata topraklarımızı kurtarmak için kullanmak daha doğru iken, bunu yapmayıp hangi amaca yönelik olarak sergilendiğini, memleketini seven bir araştırmacı olarak halen anlamış değilim.

Bu sergiyi açmakla Vakıflar İdaresi asli görevini yapmak yerine göz boyamayı tercih etmiş ve sahiplenilmesi için canla başla çalışmaları gereken ata topraklarımızı da kaderine terk etmiştir.

 

Kıbrıs Vakıflar Örgütü ve Din İsleri Dairesi, 2000 yılında, yani şimdiki yöneticiler iş başında değilken, “Maraş’taki Türk Vakıf Mallarına sahip çıkmak” kararını almış ve “Abdullah Paşa Vakfı ve Lala Mustafa Paşa Vakfı”nın Emaneten İdarecisi ve Temsilcisi sıfatı ile Gazimağusa Kaza Mahkemesinde 271/2000 ve 272/2000 numaralı tespit davalarını açmıştır.

 

Abdullah Paşa Vakfına ait mülk davası 27 Aralık 2005’de ve Lala Mustafa Paşa Vakfına ait mülk davası da 28 Ocak 2002 tarihinde bitmiş ve Mahkeme kararı ile söz konusu gasp edilen malların bu Vakıflara ait olduğu tespit kararı ile meşrulaştırılmış yani resmiyet kazandırılmıştır.

Osmanlı devletindeki arşivcilik geleneği o denli düzenli ve güzel ki, hayran kalmamak elden değil. Her evrakın üç kopyası çıkartılmış ve devletin ayrı ayrı birimlerinde ve şehirlerinde arşivlenerek saklanmış.

Rumlar istedikleri gibi 1878-1960 yılları arasında evraklarda tahrifat yapıp sahtekarlıkla üzerlerinde Osmanlı mallarını geçirmiş olsunlar. Hiç fark etmiyor. Kıbrıs’ta bulunan evraklara ilaveten, Ankara ve İstanbul’da da birer orijinal kayıt belgesi bulunmakta.

 

Kıbrıs adasının İngiltere’ye kiralı olduğu dönemde birçok taşınmaz mallar, vakıf malları dahil, Tapu Sicillerine kayıtlı olmadığı nedeniyle, söz konusu taşınmaz malların kaydına olanak sağlamak için, İngiliz Sömürge Yönetimi 1907 yılında 12/1907 sayılı Taşınmaz Mal Tescil ve Değerlendirme Yasasını geçirmiş. Söz konusu Yasa kilise emlakini korumasına rağmen, bazı vakıflarla ilgili Osmanlı Türk İmparatorluğu ile İngiliz İmparatorluğu arasında imzalanan 4/6/1878 tarihli Savunma ittifak Anlaşmasına ekli 1/7/1878 tarihli Protokole ve Ahkamül Evkaf Prensiplerine aykırı bazı hükümler getirmiş.

Ancak söz konusu aykırılığa bakılmaksızın, 12/1907 sayılı Yasanın yapıldığı zamanlarda Kıbrıs’ta Osmanlı Hukuku ve Kanunları yürürlükte idi, yani “Maraş’taki Türk malları”nı ilgilendiren Osmanlı Arazi Kanunu yürürlükte idi ve zaten Ahkamül Evkaf Prensipleri de 1571’den bugüne kadar da halen yürürlüktedir.

İngilizce olarak kaleme alınmış olan 12/1907 sayılı Yasadaki ilgili hukuk terimleri Osmanlıcadır. Bu yasadaki Vakıf mülkleri ile ilgili olan 29. madde, Arazi-Mevcoufe ve Idjaretein Mevcoufe türü vakıflara, taşınmazlarını 10 yıl tasarrufunda bulunduranların zaman aşımı nedeniyle iktisab edebileceklerini öngörülmektedir. Ayni şekilde öncüllerinin tasarrufunda olması nedeniyle tasarrufları kendilerine miras yolu ile intikal eden söz konusu taşınmazları isimlerine kaydedebileceklerini de öngörmektedir.

Ancak Lala Mustafa Paşa Vakfı mazbut vakıf ve Abdullah Paşa Vakfı da mülhak, vakıf türünde vakıflar oldukları nedeniyle 12/1907sayıh Yasanın kapsamı içerisindeki bahsedilen Arazi Mevkufe ve İcaretein Mevkufe değillerdir.

Yukarıda detaylarını verdiğim tapu kütüklerine göre ısdar edilen koçanda birinci tescil Abdullah Paşa Vakfına yapılmış olup, mülhak vakıf olarak kayda geçirilmiştir. Söz konusu taşınmaz mal, tapu kütüklerine ilgili taşınmaz mal “Arazi- Mevkufe” veya “İcaretein Mevkufe” olarak kaydedilmediği için, hem bu 12/1907 sayılı yasaya göre hem de Ahkamül Evkaf Prensiplerine göre de vakıf taşınmaz mal elden çıkarılamayacağı ve/veya devredilemeyeceği ve sürekli olduğu ve/veya zaman aşımından iktisap edilemeyeceğinden söz konusu tapu kütüklerinde Rumlara yapılan, devirler ve/veya intikaller ve/veya tesciller yasadışı olup, geçersizdir.

 

Bu bilgileri derinlemesine araştırmak ve daha gün ışığına çıkarılmamış olası bilgilere de ulaşabilmek amacı ile 28 Aralık 2006 tarihinde KKTC Vakıflar İdaresi genel Müdürüne yazdığım yazıda, Kıbrıs Vakıflar Örgütü ve Din İsleri Dairesi kasa odasında bulunan “Sadr-ı Esbak Abdullah Paşa İbn Hasan Paşa Evkafı : Ref No. V.G.M.A 1057” no.lu dosyanın içinde yer alan Abdullah Paşa Vakfına ait mülklerin evraklarına bir araştırmacı olarak bakmak istediğime yanıt olarak bana gönderilen 10 Ocak 2007 tarihli yazıda, “Bilimsel incelemeye açık belgeler dışındaki idare arşivinin üçüncü kişilere verilmesi idare açısından uygun değildir” cümlesi ile Vakıflar İdaresi uhdesinde bulunan evraklarda araştırma yapmak talebim reddedilmiştir.

 

Şimdi çok merak ediyorum, KKTC’de iki elin parmaklarından daha az sayıda bulunan araştırmacılara bu evraklar gösterilmez iken ne diye İstanbul’da sergilenmektedir?  Bunu anlamak çok zordur.

Buna sadece göz boyamak için iş yapıyormuş havası yaratmak ve sorumluluktan kaçmak denebilir.

 

KKTC Vakıflar İdaresi sergi işini bir kenara bırakmalı ve sergiye harcadığı zamanı ve enerjiyi ata topraklarımıza sahip çıkmaya yoğunlaştırmalıdır.

KKTC Vakıflar İdaresinin hemen ve derhal, KKTC Devleti ile Xenides-Arestis aleyhine KKTC Magosa Kaza Mahkemesinde bir dava açarak tapu kütüklerinin düzeltilmesini talep etmesi ve söz konusu taşınmaz malın Vakıflar İdaresine teslimini öngören Hüküm ve Emir alması gerekmektedir.

 

Maraş’taki Vakıf mallarının Abdullah Paşa ve Lala Mustafa Paşa Vakıfları adına yeniden tescil edilmesinden sonra da, Kıbrıs konusunun seyri ve etkin parametreleri çok değişecektir.

12 Kasım 2007
KKTC VAKIFLAR İDARESİ FİYASKOSU için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar