2009 bitiş çizgisi mi |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
2009 yılının sonlarının Talat ile Hristofyas arasında süren müzakerelerin son tarihi olacağı iddiaları almış başını gidiyor.
Cumhurbaşkanı Talat, ısrarla 2009 sonunda bir çözüme ulaşılacağını vurgularken Rum tarafı hiçte o yoldan gelmiyor.
Rum Yönetimi Başkanı Hristofyas, Cumartesi günü Rum Kayıp Yakınları Örgütü Genel Kurul toplantısı çerçevesinde yaptığı konuşmada, Kıbrıs Rum tarafının hakemlik ve sıkı takvimleri de kabul etmesinin söz konusu olmadığını ve Cumhurbaşkanı Talat’ın da ilk başlarda hakemsiz ve takvimsiz bir sürece onay verdiğini sonra da BM tarafından hakemlik uygulanması başta olmak üzere, değişiklikler istemeye başladığını söyledi.
Hristofyas’ın konuşmasına destek olarak da Rum Hükümet Sözcüsü Stefanos Stefanu Cumhurbaşkanı Talat’ın açıklamalarını yorumladı ve Rum hükümetinin de Kıbrıs sorununun çözümü için acele ettiğini, ancak 2009 yılının iki lider arasındaki müzakerelerin sona eriş tarihi olmadığını açıkladı.
Hristofyas’ın söylemi ve Stefanu’nun bu sözlere destek veren açıklaması gerçekte çok önemli.
Rumların niyetlerini apaçık ortaya koymakta.
Belli ki Rum Ulusal Konseyinin Kiprianou döneminde almış olduğu “Üniter Kıbrıs Devleti” kararına uygun bir anlaşmaya varılana kadar Rumlar bu müzakereleri devam ettirecekler.
Üstelik Rum Koalisyon hükümetinin küçük ortağı KS EDEK Başkanı Yannakis Omiru da Cumhurbaşkanı Talat’ın 2009 yılı içerisinde Kıbrıs sorununun çözümünün gerçekleşebileceği konusundaki “iyimserliğini nereden aldığı” sorusunu dile getirerek, Kıbrıs Türk tarafının “kabul edilemez tezlerini kabul etmelerinin beklenmemesi gerektiğini” açıkladı.
Müzakerelerin seyrini ve iki lider arasında konuşulanlar hakkında hükümet ortağı olması nedeni ile detaylı bilgi sahibi olan Omiru’ya göre Rum tarafında 2009 yılında müzakereleri sonuçlandırmak gibi bir niyet ve istek yok. Bu nedenle de Talat’a “Bu iyimserliği nerden aldın” diye de soruyor.
Belli ki Rum hükümetinin niyeti müzakereleri hakemsiz ve takvimsiz olarak 2008 AB-Türkiye İlerleme Raporu açıklanana kadar sürdürmek ve Türkiye’ye şantaj yapmak.
Bu hedefe ulaşabilmek için de Eylül ayında AB komisyonu tarafından kaleme alınmasına başlanılacak olan raporun “güya” Türkiye aleyhine çıkmaması amacı ile Türkiye’nin, “Kıbrıs ve AB karşısındaki yükümlülüklerini yerine getirmesi ve Kıbrıs sorununa doğru ve işlevsel bir çözüm bulunması için işbirliği yapması” yönünde Türkiye’ye baskı uygulanması için, uluslararası alanda ve AB’de şimdiden faaliyetlere başladılar.
Belli ki bir taşla iki kuş vurmak istiyorlar.
Müzakereleri incir ipi gibi uzatarak Türkiye’ye limanlarını Kıbrıs Rum Bayraklı gemi ve uçaklara açtırmak için baskı yaptırmak, bu arada da müzakerelerde istedikleri sonuca gidemezlerse, hemen ve derhal Talat’ı ve Türkiye’yi suçlamak.
Yani hem bir taraftan AB-Türkiye müzakerelerinin devam edebilmesi için Türkiye’ye şantaj yapıp limanları açtırmak istiyorlar, hem de diğer taraftan Türkiye’ye müzakerelerin kendi istekleri doğrultusunda sonuçlanması için baskı yaptırtıp, mevcut Kıbrıs Cumhuriyeti’nin uyduruk ve kulağa hoş gelen yeni bir isimle “Üniter Rum Devleti” şekline dönüşmesini istiyorlar.
19 Nisan seçimlerinin sonucu bu süreci çok etkileyecek.
Ters yüz bile edebilir.