Rumlar Batmanın Eşiğinde

Rumlar Batmanın Eşiğinde

Kıbrıs Rum tarafının mali olarak batışına birçok konuda sırtlarını dayadıkları ve çok güvendikleri AB bayağı kayıtsız.

 

“Kendileri etti kendileri bulsun” diyen AB, yerel halk tabiriyle “hele bir batsınlar, çaresine bakarız” zihniyetinde. Ama akıllarındaki çarenin de ne olduğundan pek de bahsetmiyorlar.

 

AB’nin lokomotifi Almanya, Kıbrıs Rum Bankalarında derinlemesine kara para araştırması yapılmadan Kıbrıs Rum Yönetimini bataktan kurtaracak mali yardımın yapılmasına karşı. Hem karşı hem de Kıbrıs Rum tarafına yardım etmek için perde arkasından hazırlık yapan Rusya’ya da mani oluyor el altından.

 

Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi, Kıbrıs Rum tarafının mali yapısının Avro sisteminin bütününü tehdit eden bir yapıda olmaması nedeni ile batışının AB’nin para sistemini “hiç” etkilemeyeceğini söylüyor ve “Kıbrıs Rum Yönetimi batarsa bizi, yani Avro Bölgesini etkilemez” düşüncesinde.  Bu nedenle de Almanya Hıristiyan Demokrat Partili (CDU) Federal Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble ile ters düşmekte.

 

“Avrupa Merkez Bankası (AMB)”, Kıbrıs Rum tarafını denetleyen ve yardım için şartlar koşan “Troyka”nın bir parçası ve başkanı Mario Draghi de, “Na’palım yani, varsın batsın” havasında. Bu nedenle de ABM Kıbrıs’a yardım etmeyi pek düşünmüyor. Direktörler Kurulunun Alman üyesi Jörg Asmussen de, Kıbrıs Rum tarafının borçtan arındırılmasına sıcak bakmıyor. Özetle Kıbrıs Rum tarafına AMB’den pek fayda yok.

 

Alman Maliye bakanı Schauble ise Kıbrıs Rum yönetiminin mali yapısını iyice araştıralım, işin içinde üçkağıt ve kara para aklaması yoksa “Üye bir devletimizdir, yardım edelim” görüşünde. Bu görüşte ama ortaya koyduğu yardım şartları da bayağı can yakıcı olunca Hristofyas bu lokmaları yutmaya daha cesaret edemedi.

 

Schauble, Rum hükümetinden, yabancı sermayeyi Kıbrıs’a çekebilmek için aşağılara çektiği işletme vergisini yükseltmesini ve mali denetimleri de AB normlarına göre yapmasını istiyor. Kara para aklaması araştırılması konusunda da Rum bankalarının kapalı kutu olmaktan çıkarılmasını, kimlerin mevduatı olduğunun açıklanmasını ve de bağımsız bir kuruluş tarafından denetimlerinin yapılmasını talep ediyor.

 

Tam “battı balık yan gider”e uygun bu koşullar. Rum tarafı denetimi kabul ediyor ama bu denetimin “Moneyval” gibi AB’nin bir parçası olan kuruluşlarca yapılmasını öneriyor. “Moneyval” 1997 yılının Eylül ayında Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu tarafından kurulmuş bir örgüt. Almanya, Rumların perde arkasından başarılı kulis çalışmaları yaptığını çok iyi bildiğinden, üstelik bu kuruluşun içinde Rum ve Yunanlı bürokratların da yer alması nedeni ile bu kuruluşun denetim yapmasını kabul etmiyor ve illaki bağımsız bir kuruluş tarafından bu denetimin yapılmasında ısrarlı.

 

Almanya bu konuda ileriye dönük bir adım da attı ve bu isteğini Eurogroup grupları çerçevesine soktu. Böylelikle Memorandumda da yer alacağı neredeyse kesinleşti bu denetimin yabancı bir kuruluşça yapılacağı. Üstelik denetim sonrası elde edilecek bulgular da Kıbrıs Rum tarafının yükümlülüğü olacak. Yani kim kara para akladıysa, boynu altında kalacak ve yapılacak yardımdan oraya pay gitmeyecek.

 

Tüm bunlara ilaveten Almanya’nın mali şeffaflık ve vergi politikasında işbirliği talebi de var. Yani Almanya Kıbrıslı Rumlara “Siz artık kafanıza göre iş yapamazsınız, biz sizi her adımınızda denetleyeceğiz artık” diyor.

 

Kıbrıs Rum tarafı çoktan iflas etmiş durumda. Şimdi uzatmaları oynuyor ve emeklilik fonlarında, Sosyal sigorta fonlarında biriken paraları maaş ödemek için kullanıyor ve son nefeslerini soluyor. Mali açıdan batışın eşiği geldi çattı. Bir sigara içimi uzakta.

 

AB yardım etmezse, Mart sonunda veya da Nisan ayı içinde iflasını ilan etmek zorunda kalacak. Bu yüz karası durumdan kurtulmak için son dakika AB’nin ve de Almanya’nın tüm şartlarını kabul edip, mali ve ekonomik iplerin tümünü AB’ye devrederek teslim olacağı büyük bir olasılık.

 

Bence ondan sonrası daha da kötü olacak Rum adadaşlarımız için. Çalışmayana, tembele, verimsize, ikide birde aklına estiğinde grev yapana, protesto gösterileri yapanlara maaş, ödenek, prim vb adlar altında avanta para verilmeyecek artık.

 

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.com

8 Şubat 2013

7 Şubat 2013
Rumlar Batmanın Eşiğinde için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk

İran’ın Nükleer Tesisinde Patlama (4/4-SON)

İran’ın Nükleer Tesisinde Patlama (4/4-SON)

15 ve 17 Ocak günlerinde 36 Kuzey Koreli teknisyen ve üst düzey askeri subay İran’ın başkenti Tahran’a görevli olarak geldiler. Misyonları, kuruluş yıllarında tesislere kurulan santrifüjlerden çok daha hızlı, yeni bir kavramla imal edilmiş ve daha gelişmiş olan 6 sıra halindeki 174 adet santrifüjün kusursuz bir şekilde çalışmaya başladıklarına şahit olmak ve olası arızalara müdahale etmekti.

 

21 Ocak günü Fordow santrifüj tesisinde yaşanan patlamada bu Kuzey Koreli gruptan iki üst düzey askeri subay ile 14 teknisyen patlamanın yaşandığı anda tesisin en alt kısmındaydı ve -büyük bir olasılıkla da- hayata veda ettiler. Geri kalan 2 askeri danışman ve 18 teknisyen de bir diğer santrifüj tesisindeydi patlama olduğunda.

 

Fordow tesisindeki kameralar tarafından patlamadan evvel yaşananlar ile patlama anında kaydedilen kareler gerçekten çok ilginç.

 

21 Ocak pazartesi sabahı saat 09:15’de, 14 kişilik Kuzey Koreli Teknisyen ekibi ile 2 üst düzey askeri danışman, İranlı bilim adamları ile birlikte U-238 içeren gazı yeni kurulmuş santrifüjlere vermeye başladılar.

 

Saat 10:43’de elektrik akımında voltaj düşüklüğü yaşandı ve sistemin uyarı lambaları kapandı. Bu süreç 2 dakika devam etti ve ardından her şey normale döndü.

 

Saat 11:36’da santrifüj bölümünde arka arkaya beş patlama, Uranyum rezervlerinin saklandığı depoda iki patlama meydana geldi. Sonuncu patlama da çıkış koridorunda çıkış kapısına yakın bir yerde gerçekleşti.

 

Patlama anında çok parlak kırmızı ve turuncu bir renk kameralara ulaştı ve çok yüksek bir patlama sesi duyuldu. Kameralar devre dışı kalmadan evvel ekranda santrifüj bölmesinde duvarların yıkıldığı görüldü. Bütün patlamalar sanki de tavandan aşağıya doğru yayılmaktaydı.

 

Patlamadan sonra en alt kattaki kameralar ile santrifüjlerin yer aldığı bir üst kattaki kameraların tamamı devre dışı kaldı. Güvenlik ekibinin bulunduğu yer seviyesindeki odada kameralar ve diğer elektronik aygıtlar çalışmaya devam ettiği için personel derhal amirlerine haber verdi ve karşı casusluk ekibi gelene kadar tesisin dış dünya ile ilişkisi kesildi.

 

Patlamadan iki saat sonra tesise gelebilen  karşı casusluk ekibi hayatta kalan personeli sorguya çekip, kamera kayıtlarını inceledikten sonra patlayıcıların tavandaki lambalara yerleştirildiği, bilinmeyen bir tür oldukları ve elektrik akımındaki frekansın belirlenen bir seviyeye düşmesi/çıkması ile tetiklenerek patladıkları sonucuna vardılar.

 

Patlamadan evvelki son kareler, radyasyon geçirmeyen koruyucu elbise giymiş 8 kişinin can havliyle odalardan bir tanesini korunak haline getirmek çabası içine girdiklerini göstermekteydi.

 

Karşı casusluk ekibi, raporlarında lambaya sığabilecek denli küçük fakat patlama gücü çok yüksek olan bu tür bir patlayıcı türünü hiç görmediklerini ve ayrıca frekans oynaması ile patlayıcıların hangi teknoloji kullanılarak tetiklendiğini bilmediklerini belirttiler.

 

İşin kötü tarafı, toplamda yaklaşık iki yüzden fazla kişinin içeride kaldığı nükleer tesise, radyasyonun açığa çıkabileceği ve Uranyum gazının atmosfere yayılabileceği endişesi ile halen daha herhangi bir kurtarma operasyonu ve kazı yapılamıyor olması.

 

Bu gelişmeden sonra ABD’nin ve BM’nin İran’a uyguladıkları yaptırımların daha da sertleşeceği ve P5+1 Nükleer Enerji toplantısının İran başlığı ile ivedilikle toplanacağı kesin. İsrail ise işin içine iyice girmiş durumda. Başkasına gerek duymadan ve minnet etmeden kendi sorunumu ben çözeyim mantalitesi ile kapsamlı bir çalışma içinde.

 

Tüm bu yazılanlara ve ithamlara karşı İran ise “barışçıl amaçlarla nükleer çalışmalarımı devam ettiriyorum”  iddiasında.

 

Zaman bize gerçeğin ne olduğunu ve nelerin yaşanacağını gösterecek…. Son

 

Bu yazıdaki bilgilerin bir kısmı, http://www.wnd.com , www.israhaber.com , www.publici.com , www.turkishnews.com , www.timesofisrael.com , http://www.haaretz.com siteleri ile İsrail Devleti Milli Arşiv sitesinde konu ile ilgili makalelerden ve Michael Bar-Zohar ile Nissim Mishal’in Mossad adlı kitabından alınmıştır.

 

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.com

6 Şubat 2013

5 Şubat 2013
İran’ın Nükleer Tesisinde Patlama (4/4-SON) için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk

İran’ın Nükleer Tesisinde Patlama (3/4)

İran’ın Nükleer Tesisinde Patlama (3/4)

İran’da nükleer çalışmaları baltalamak ve önlemek için İsrail’in çalışmaları hiç hız kesmediği gibi suikastlar, adam kaçırmalar ve sabotajlar tüm hızı ile devam etti.

 

İran’ın nükleer silahlanma projesinde önemli bir rolü olan Profesör Dr. Mesud Ali Muhammed, 12 Ocak 2010 tarihinde sabah 07:50’de işine gitmek üzere arabasının kapısını açınca patlayan bomba ile hayatını kaybetti.

 

29 Kasım 2010 tarihinde İran’ın nükleer projesinin bilimsel lideri Dr. Macit Şahriyari, sabah 07:45’de arabası ile işine giderken, yolda arabasının yanına yaklaşan motosikletli iki kişiden birinin arabasının arka camına bir patlayıcıyı yapıştırması sonrasında gerçekleşen patlama sonucunda parçalanarak öldü.

Aynı gün Tahran’ın güney kesimlerindeki Atashi sokağında, nükleer bilimci Dr. Feridun Abbasi Davani de aynı yöntemle saldırıya uğradı.

 

2010 yılının en önemli olayı, yaz ayları içinde İran’ın nükleer projesini kontrol eden binlerce bilgisayar’a sinsi ve bulunması çok zor olan “Stuxnet virüsü”nün bulaşması ve büyük bir karışıklık yaratması oldu. Bu virüs, santrifüjlerin dönme hızları ile zamanlarını kimsenin haberi olmadan değiştirip, U-238’den ayrışan U-235’in tekrar U-238 ile karışıp işe yaramaz hale gelmesini sağlıyordu.

 

Yapılan araştırmalar ve virüs programının kodlarının çözülmesi, bu virüsün uzmanlardan kurulu bir ekip tarafından yazıldığını ve Natanz’daki bilgisayarda sadece istenilen yerin ayarlarını bozacak denli karmaşık ve dahiyane bir şekilde yazıldığını ortaya çıkardı. Virüs, bilgisayarın diğer sistemlerinin aksamasız olarak çalışmasını sağlarken sadece santrifüjlerin dönüşlerini etkileyen kısmını etkilemekteydi.

 

2011 yılının başına gelindiğinde Stuxnet virüsünün verdiği zarar sonucunda, mevcut santrifüjlerin neredeyse yarısının tamamen devre dışı kaldığı tespit edildi ve U-238’den U-235 elde etme işine sil baştan başlanıldı. Bu çok büyük bir gecikme demekti ve projenin bitiş tarihini epeyi uzağa attı.

 

Nükleer savaş başlıklarının faaliyete geçirilmesi için gerekli olan elektronik ateşleyicilerin geliştirilmesi üzerinde çalışan 35 yaşındaki fizik profesörü Daryuş Recai Necad, 23 Temmuz 2011 tarihinde, Tahran’ın güney kesimlerinde Beni Haşim sokağındaki evine girerken motosikletli iki kişi tarafından silahla kapısının önünde vurularak öldürüldü.

Tüm bu suikastlar, sabotajlar ve adam kaçırmalar, İran’ın 2007’de bitmesini hedeflediği nükleer silahlanma projesini şimdilik 2015 yılına ertelemesine neden oldu.

 

İran’ın nükleer enerji üretmek için kurduğu tesislerden bir tanesi olan Fordow’da 21 Ocak pazartesi günü yerel saatle 11:30’da yaşanan patlama ise bu tarihi biraz daha ileriye attı.

 

Bu patlama tesisin büyük bir kısmını harabeye çevirirken 240 çalışanın da toprak altında kalmasına, tesisteki tüm makine ve aksamın da onarılamayacak denli zarar görüp devre dışı kalmasına neden oldu.

 

Olmasına oldu ama İran’ın elinde şu anda bu tesislerden elde ettiği,  yüzde 3 buçuk düzeyinde yani nükleer santralde veya da nükleer bomba yapımında kullanılabilecek düşük yoğunlukta Uranyum bulunmakta. Belli bir praşanıncaosesten sonra bu düşük yoğunluktaki Uranyum’dan 6 adet nükleer bomba yapılabilir.

 

Bir nükleer bombanın yapımı için yüzde 20 düzeyinde zenginleştirilmiş Uranyum’un yüzde 90 düzeyine çıkartılabilmesi için 225 kilo daha zenginleştirilmiş Uranyum’a gereksinim duyulmakta. Bu nedenle İran’ın önünde daha aşılması gereken ithalat zorlukları ve zaman bulunmakta.

 

Patlamanın yaşandığı tesis yer yüzeyinden yaklaşık 92 metre derinde ve bir dağın altında. İki tane asansörü var. Bunlardan bir tanesi 75 m. derinliğe santrifüjlerin bulunduğu kata iniyor. Diğeri de ağır makine parçalarını indirmek/çıkarmak için ve de Uranyum Hexafluoride’ı transfer etmek için en alt seviyeye iniyor.

 

En alt kata inen bir tek acil durum merdiveni var. İkincisinin yapımı daha tamamlanmış değil. Tesisin güneybatısında yer alan bu bir tek acil durum merdivenine patlama nedeni ile ulaşmak mümkün olmuyor. Bu nedenle de Uranyum Hexafluoride’ın bulunduğu en alt kata inmek şimdilik olanaksız. Patlamanın, bir kat altında yüksek kalite zenginleştirilmiş Uranyumun bulunduğu 3. bölümde yer aldığı ve bölgeye ulaşmanın mümkün olmadığı iddia ediliyor. Sanki de yılların çabası boşa gitmiş gibi…

 

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.com

4 Şubat 2013

3 Şubat 2013
İran’ın Nükleer Tesisinde Patlama (3/4) için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk
  • Sayfa 3 ile 3
  • <
  • 1
  • 2
  • 3
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar