Bu günlerde kiminle konuşsam, kiminle rastlaşsam bana ilk sordukları soru “Müzakereler Nasıl Gidiyor?”dur. Sonra benim yanıtımı beklemeden “Benim hiç umudum yok” yorumunu ilave ederler sözlerine.
Müzakerelerin nasıl gittiği apaçık ortada. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun ve Müzakereci Kudret Özersay’ın bütün iyi niyetli ve çözüme yönelik girişim ve tavırlarına rağmen Rumların isteksizliği nedeni ile bir arpa boyu bile ilerlemiyor.
Rumlar müzakereleri yokuşa sürmek ve sorun yaratmak için geçmişteki liderlerin yaptıkları görüşmelerde üzerinde mutabakata varılmış konuları masaya tekrar koyarak ilerlemeye engel oluyorlar.
Talat-Hristofyas görüşmelerinde üzerinde mutabakata varılmış olan “Dönüşümlü Başkanlık” konusunu tekrar masaya koyup ” Başkan’ın Rumlar arasından seçilmesini, Başkan Yardımcısının daKıbrıslı Türklerin arasından ve ortak seçimle yapılmasını” talep ediyor.
Burada iki tane açıkgözlük var aslında… Tam bir Bizans tezgahı kurmak istiyor Anastasiades.
Bunlardan birincisi, Kıbrıslı bir Türk’ün hiç bir zaman ve hiç bir koşulda kurulacak devletin Başkanı veya Cumhurbaşkanı olamayacağıdır.
Batı dünyası böylesi bir düşünceyi “ırkçılık ve ırk ayırımı” olarak tanımlamakta.
Anastasiades’in bu önerisinin halk diline çevirisi, “İki paralık işe yaramaz bir Rum’un (Rumların tabiri ile bir Vraga (yontulmamış, eğitimsiz kaba adam)) bile Başkan olabilir ama bir Kıbrıslı Türk ağzıyla kuş tutsa bile asla Başkan olamaz”dır.
Anastasiades’in bu çirkin ve yakışıksız önerisinin bir de devamı da var. O da en az, yapılan öneri “Çirkin ve Yakışıksız”. Başkan ve Başkan Yardımcısı seçilirken Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler aynı sandıkta ve aynı oy pusulasını kullanacaklar.
Buradaki hinoğlu hinlik veya da atılmak istenen kazık aslında birkaç tane.
Öncelikli tuzak “Kıbrıslı Türk” kimliğini yok etmek ve “Kıbrıslı” kimliğini geçerli kılmak.
Zaten bunu artık verilen kimliklerde uyguluyorlar. Daha önceki kimliklerde “Kıbrıslı Türk” yazarken şimdi sadece “Kıbrıslı” yazıyor.
Bir sonraki tuzak da ortak pusula ile yapılan seçimde Rum oyları çoğunluk olacağı için, Başkan yardımcısı Kıbrıslı Türklerin istediği ve beğendiği kişi seçilemeyecek buna karşın seçilecek kişi Rumların istediği, Rumlara uşaklık yapmaktan mutlu olacak ve Kıbrıslı Türklerin haklarını ileri sürmeyecek biri olacak.
Bu öneri 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında yer alan “Adaylık ve Seçim Yöntemi” kurallarına ve Kıbrıslı Türklere tanınan “Ortaklık Statüsü”nden bile geri. 2014 yılındaki insan hakları anlayışı doğrultusunda ileri gidileceğine, 1960’ların gerisine gitmek istiyor Rum adadaşlarımız.
Asıl önemlisi ikinci gerekçe.
Talat ve Hristofyas görüşürlerken “Dönüşümlü Başkanlık” konusunda mutabakata varılırken bunun karşıtı olarak “Çapraz Oy verme” de bizim tarafımızdan, ödün olmasına rağmen” kabul edilmişti ve her ikisi de birer paketin parçalarıydı. Yani tek başlarına değillerdi.
Siz şimdi oynanan tezgaha bakın.
Rumlara göre “Dönüşümlü Başkanlık” iptal edilecek ve Başkan Rum, Yardımcısı Türk olacak, buna karşın tarafımızdan kabul edilmiş olan “Çapraz Oylama” kabul edildiği şekilde kalacak.
İşte buna “Rum Oyunu” diyorlar. Adadaşlarımızın bizlerle ortaklık kurmak gibi bir niyetleri yok, adayı hükümranlıkla, tek başlarına idare etme hayalleri var…
Ata ATUN
e-mail: ata@kk.tc
http://www.ataatun.com
6 Haziran 2014
Pazartesi günü KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile Rum lider Anastasiades arasında yapılan görüşmeyi incelediğim ve değerlendirdiğim vakit ortaya çizilmeye çalışılan tablodan çok farklı bir tablo, farklı bir gerçek çıkıyor.
Rum lider Anastasiades, geçmişte müzakere masasına oturan Rum liderlerin uyguladıkları taktik ve stratejilerin aynısını, hatta buna tıpa tıp benzerini de uyguluyor diyebiliriz ama yöntemi çok değişik, üstü de iyice örtülü.
Ağzından “Şişhane” kelimesi çıkarken, gerçekte “Meyhaneyi” kastediyor, sol gösterirken de sağ vurmaya çalışıyor. İstediğini elde edemeyince de “Türkler müzakereleri baltalıyor” çığırtkanlığı yapıyor en ucuz bir şekilde, bayatlamış, yıllardır BM’yi de baymış ve artık kokuşmuş bir taktikle…
Pazartesi günü liderler arasında süren müzakere görüşmeleri tamı tamına 3 buçuk koca saat sürdü. Konuşulan konular, daha doğrusu Anastasiadis’in “Al-Ver” sürecine geçmek için masaya koyduğu taleplerinin tümü de Türk tarafının peşinen hayır dediği, bir evvelki Rum lider Hristofyas ile Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun anlaştığı ve üzerinde mutabakata vardığı konular.
Anastasiades hem geçmişte üzerinde mutabakata varılan ve BM kayıtlarına da “anlaşılmış konu” olarak geçmiş maddelere geri dönüp değiştirmeye çalışıyor, hem de BM Genel Sekreterinin raporlarında,‘müzakerelerin sonunda görüşüleceği belirtilen’ konuları öne çekmeye çalışıyor.
Talat-Hrtistofyas ve Eroğlu-Hristofyas görüşmelerinde üzerinde mutabakata varılan ve bu nedenle de kapatılan “Dönüşümlü Başkanlık” konusunu Anastasiades’in “Yönetim” başlığı altında tekrar sunmaya çalışması, bugüne değin süregelmiş olan müzakere etiğine tamamen aykırı. Zaten daha müzakerelere oturmaya nazlanırken ve masaya oturmamak için de binbir dereden su getirmeye çalışanAnastasiades, geçmişte üzerinde mutabakata varılmış hiç bir konuyu kabul etmeyeceğini, müzakerelere sil baştan başlanması gerektiğini öne sürmüştü. Taraftar bulamayınca da küllü su gibi yerine oturmuş, ABD’nin baskısıyla da bir müddet sonra masaya oturmak zorunda kalmıştı.
Pazartesi günü masaya koyduğu sadece bu konu değil. Türklerin “Hayır” diyeceği ne kadar konu ve kırmızıçizgiler varsa, neredeyse hepsini koydu masaya ve hedefi de Türklere “Hayır” dedirtmek ve masadan da Türkleri suçlayarak kalkmak. Rumların son 50 yıldır uyguladıkları bu Bizans taktiği gerçekten de bıktırdı artık.
Rum lider sırası ile “Toprak”, “Toprak ayarlamaları”, “Garantiler”, “Güvenlik”, “Maraş”, “Avrupa Birliğ’nin müzakerelere müdahil olması” ve “Kurulacak devletin başkanının Kıbrıslı Rum, başkan yardımcısının da Kıbrıslı Türk olması” konularını masaya koyarak Eroğlu’na açıkça “hayır” dedirtmeye çalıştı. Arkasından da bu konularda yakınlaşmalar sağlanmazsa, bir sonraki aşamaya geçemeyeceğini açıkladı.
Gerçekte Anastasiades Kıbrıslı Türklere demek istiyor ki,”Şartları ben koyarım. Ya kabul edersiniz, ya da müzakerelere devam etmem ve bozguncu olarak sizi suçlarım.”
Toplantıdan sonra da Anatasiades tarafından beslenen köşe yazarları Cumhurbaşkanı Eroğlu’nu suçlamaya ve “Yeni Mr. No” diye tanıtmak çabasına giriştiler. İşte bizim Rum adadaşlarımız böyle kişiler. Kendilerini fiilen 60 yıldan fazladır tanıdığım için hiç değişmediklerini söyleyebilirim.
“Beraber gül gibi geçinip yaşarız” diyenlere tavsiyem, önce Rumları bir tanıyın, sonra kararınızıverin…
Ata ATUN
e-mail: ata@kk.tc
http://www.ataatun.com
3 Haziran 2014
Rusya, Kıbrıs Rum Yönetimini istediğinde maymun gibi oynatıyor, tükürdüğünü yalattırıyor ve önünde el-pençe-divan durmasını sağlıyor.
“Rumların Ruslarla ilişkisi çok iyiymiş, Ruslar kayıtsız şartsız Rumların arkasındaymış” iddiaları da tam bir şehir efsanesi gerçekte. Durum tam tersine ve bunların da zaten hepsi olmak zorunda. Aksini düşünmek bile yanlış olur.
Geçen hafta içinde, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ve Rusya Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Aleksei Meshkov, Kıbrıs’a birer ziyaret yaptılar. Bu ziyaretler Rumların kara kaşına kara gözüne olmadı tabii. Her ikisi de Rum Yönetimine hangi tarafta olduğunu sordu kapalı yollu.
Rusya’nın, eski günlerine dönebilmek ve ABD’nin karşısına ikinci bir güç olarak çıkabilmek amaçlı arka arkaya ataklar yaptığı bu günlerde bu gelişme çok doğal. Doğu Akdeniz,
içinde barındırdığı ve yeni keşfedilmiş hidrokarbon yatakları nedeni ile geçmişte bulunduğu yerden bir kaç adım daha öne çıktı.
Aslında bölgedeki hidrokarbon yataklarının büyüklüğü, Basra körfezindeki yataklarla kıyaslandığında üfürükten tayyare ama bölgemizde olduğu için bize sanki de bütün dünyayı doyurmaya yetecekmiş gibi büyük ve zengin geliyor. Ömrünün en fazla 2000’li yılların ortalarına kadar yetebileceğinden kimse pek bahsetmiyor şimdilik.
ABD, daha temkinli ve Kıbrıs sorunu çözülmeden Kıbrıs Rum Yönetiminin doğalgazı çıkaramayacağını açıkça dile getiriyor ve Kıbrıs sorunu çözüldükten sonra da doğal gazın çıkarılması, dağıtılması ve gelirinin aktarılması konusunda yardımlarda bulunabileceğinin garantisini veriyor, Kıbrıs Rum Yönetimine.
ABD’nin söyledikleri gerçekte de Batı blokunun doğruları. Çözüm olmadan bunların hiçbirinin olmayacağını masaya koymuş durumda daha şimdiden. “Yanındayım ama sen adanın tek sahibi olmak iddialarından da vazgeç” diyor Rumlara. Ekonomik çöküntü içinde olan Rumların refaha ulaşmak için güvendikleri doğalgazın çıkarılıp çıkarılamaması, ABD’nin iki dudağı arasında.
Rusya’nın verdiği garantiler ve Rumlara yaptığı teklif veya da gösterdiği havuç ekonomiyi canlandırmak için Rus turistleri adaya yönlendirmek ile banka sermayelerinin transferi konusunda. Gerçekte Rum tarafına gelen turist sayısında dramatik bir düşüş var. KKTC’ye gelen turist sayısının Rum tarafına gelen turistlerin sayısını orantısal olarak yakaladığını söylemek hiçte yanlış olmaz.
Bir de Rusların cebinde, 24 Nisan 2004 tarihinde Kıbrıs’ta gerçekleştirilen Annan Planı referandumundan sonra BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın referandum ile ilgili olarak 28 Mayıs 2004 tarihinde yayınlamak istediği ve Rusların vetosu nedeni yayınlayamadığı rapor var.
Genel Sekreter bu raporunda, “Referandumlar sonrasında, Güvenlik Konseyi dahil uluslararası toplumun tümünün dikkatinin Kıbrıslı Türklerin durumuna yönelmesi gerekmektedir” ve “Kıbrıslı Türklerin kullandıkları oy, kendilerine baskı uygulanmasına ve tecrit edilmelerine yönelik bütün gerekçeleri ortadan kaldırmıştır” ifadelerine yer veriyor.
İşte Rusların ellerindeki en büyük koz -siz buna şantaj malzemesi de diyebilirsiniz- bu rapordur. Ruslar vetolarını kaldırdığı an bu rapor yayınlanacağından, arkasından Kıbrıslı Türklere uygulanan insanlık dışı ambargoların kaldırılması ve Kıbrıslı Türklerin dünyadan izole edilmelerine son verilmesi gelecek ki, Rumların Ruslara tavla teslim olmalarına yeter bu korku. Zaten AB içinde Rusya’nın Truva atı konumundalar. Rusya aleyhine her tür karar Rumların vetosuna takılıyor son 10 yıldır.
Şimdi Rumlar, tam tabirle “iki cami arasında beynamaz.” Yukarı tükürseler bıyık, aşağı tükürseler sakal. Ama karar vermek zorundalar, şöyle veya böyle hangi tarafta olduklarına.
Ata ATUN
e-mail: ata@kk.tc
http://www.ataatun.com
2 Haziran 2014