Memur Devletinin Batışı (1/2)

Memur Devletinin Batışı (1/2)

Kıbrıslı Türklerin büyük bir kısmı bir şekilde her ay sonu devletten maaş almakta. Özel şirketlerde çalışanların da hayali bir gün devlet dairesinde memur olmak.

 

KKTC’de memurlar, 1970 yılında temelleri atılan, 1975 ve 1983 yıllarında da Anayasallaştırılan kurallarla, hem son derece verimsiz çalışıyorlar hem de devletin bütçesine adeta el koymuş durumdalar. Vatandaştan haklı veya haksız bir şekilde, direkt veya da endirekt vergi ve harçlarla toplanarak oluşturulan bütçeyi adeta sonuna kadar sömürüp silip süpürüyorlar.

 

Bütçenin tamamı memurlara gittiği için bugün ülkemizdeki tüm altyapılar çökmüş durumdadır. Sendikaların geçmiş yıllarda büyük bir marifetmiş gibi, grev üstüne grev yaparak, sonucunu hiç düşünmeden devleti maaş artışına mecbur etmeleri, günümüzde tüm kesimlerde parasızlıktan dolayı alt yapı eksikliği olarak geriye dönmeye başladı.

 

Elektrik Kurumu, çalışanlarına her ay “Maaş, Tazminat ve K Değeri” adı altında 3 ayrı maaş, yılda da toplam olarak 39 maaş ödediği için batmak aşamasını bile geçmiş durumda. Kurum içindeki “Fazla Mesai” düzeni ise bazı kişilerin maaşlarını aylık 15-20 bin TL’ye kadar çıkmasını sağlamış. Kurum, “emperyalizm, haklarımızı söke söke alacağız, sömürü, proletarya, burjuva, işçi” gibi klasik lafların arkasına saklanılarak süreç içinde adeta içten kemirilerek batma aşamasına getirilmiş. Kurtarılmasının bile hayal olduğunu söylüyor bir çok ekonomist artık.

 

Zaten elektrik faturalarının yüklü olmasının nedeni de gelirlerinin dikkate değer ve dünya standartlarının çok üstünde bir kısmının personel giderlerine gitmesinden dolayı. Bir takım kişiler de halkı düşünmekten çok kendilerini düşündükleri ve ballı maaşlara da veda edecekleri için Türkiye’den elektrik gelmesine karşı çıkıyorlar.

 

Vatandaşın, Türkiye’den gelecek ve halka kilovat maliyeti 15-20 kuruş arasında olacak olan elektriği kullanması yerine kendilerinin ürettiği ve ballı maaşlar aldıkları kilovatı 49-72 kuruş arasında olan elektriği almalarını istemektedirler, fakiri fukarayı, asgari ücretle geçinenleri ve ekonomimizin elde edeceği rekabet şansını ve düşecek maliyetler ile fiyatları düşünmeden.

Telekomünikasyon dairesi ise yıllar önce hatanın nerede yapıldığının farkında. Maaş artışı yerine alt yapının yenilenmesini istiyorlar, özel sektörle rekabet edebilmek için. Yıllarca maaş ödemekten ve ballı emekli maaşları vermekten devlet alt yapıya kaynak ayıramadığı için telekomünikasyon sistemi de çökmemin aşamasına gelmiş durumda. Zaten böyle  giderse devletin elindeki tek seçenek, çağ dışı kalmış Telekomünikasyon dairesini kapatmak ve tüm hizmeti özel şirketlere devretmek olacak.

 

Bir yıl içindeki tatil, hastalık ve mazeret izinlerinin toplamı 100 iş günü civarında. Buna 104 günlük hafta sonu tatilleri ve 15 günlük de resmi tatiller eklendiğinde geriye yıllık çalışma günü olarak sadece 146 gün kalmakta. Yani memurlarımız yıl içinde yasalar ile kendilerine tanınmış tüm izinlerini kullanırsa sadece 146 gün çalışıp 219 gün tatil yapmakta buna karşın bütün bir yıl çalışmış gibi 13 maaş almakta.

 

Memurumuzun cebinden kendi sağlık sigortası, kendi emeklilik maaşı ve kendi emeklilik ikramiyesi için bir tek kuruş para çıkmaz. Bu yük, zamanın sosyalist geçinen abileri tarafından çok başarılı bir şekilde vatandaşımızın sırtına yüklenmiştir. 1975 ve 1983 yıllarında gene bu kişilerce yapılan Anayasamızda da “Muktesep haklara dokunulmaz” şeklinde bir madde konmuş ve vatandaşın sırtına yüklenen yük ile ballı emeklilik maaşlarının yaşam boyu sürmesi sağlanmıştır. Bizim ülkemizde memurumuz sadece almayı bilir ama devlete hiç bir para ödemez….  (Devam edecek)

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

8 Aralık 2014

7 Aralık 2014
Memur Devletinin Batışı (1/2) için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk

Zenciler ve Beyazlar

Zenciler ve Beyazlar

1950’li yılların son yarısında ve 1960’lı yılların başında Amerikan kültürünün, filmlerle ve şarkılarla, Amerikan ekonomisinin de otomobil ve çeşitli ev aletleri ile dünyayı istila ettiği dönemde Amerika Birleşik Devletleri tam bir rüya ülkesi görünümünü vermişti bana.

 

Rahmetlik babam Prof. Dr. Hakkı Atun’un İkinci Dünya savaşı sonrası iki kez burs alarak ABD’ye gitmesi ve orada akademik kariyer yapması, o yokluklar döneminde akla hayale bile gelemeyecek bir ücretle Squibb Firması’nınABD’deki merkezi araştırma laboratuvarında çalışma teklif etmesi, babamın daha ABD’ye ilk ayak bastığı hafta neredeyse bir takım elbise fiyatına ikinci el bir Studebaker marka otomobil satın aldığını söylemesi gerçekten de beni büyülemiş, ABD’yi gözümde her yönden mükemmel bir ülke konumuna yükseltmişti. Bunda ilkokulu okuduğum ve hocalarının bazılarının Amerikalı olduğu T.E.D. Ankara Koleji’nin de etkisi çok olmuştu. Okulun beyzbol takımına girmem de bu nedenleydi.

 

1960’lı yılların başında ABD’de Malcolm X adlı bir Afrika kökenli Amerikalının, o dönemde “Türkçede Zenci, İngilizcede de Negro veya Nigger” deniyordu, isminin duyulması, ABD’de İslam hareketinin başladığı haberlerinin gelmesi ilgimi çekmeye başlarken, 1965 yılı başlarında MalcolmX’in bir suikast sonucu öldürülmesi ABD ile ilgili araştırma yapmaya yöneltti beni, tabii o sıkıntılı yılların içinde ne bulabildiysem…

 

Kısa bir zaman içinde de okuduklarımdan sonra, çocukluğumdan beri beynimde oluşturduğum Amerikan hayranlığı hızlı bir şekilde erozyona uğramaya başladı.

 

Zencilerin beyazlarla eşit haklara sahip olmadıklarını, birtakım dükkanlara girmek haklarının bulunmadığını, beyazlarla aynı otobüse binemediklerini, ayrı kiliseleri vs. olduğunu, beyazlarla karışamadıklarını, sadece en ucuz ve düşük işlerde çalışabildiklerini, beyazlar ve zenciler arasında evliliklerin olmadığını, üniversitelere alınmadıklarını, okulların ayrı olduğunu, çocukların birlikte oyun oynamadıklarını, profesyonel futbol ve basketbol takımlarında zencilerin oynatılmadığını ve saire benzeri ayırımcılıktan dolayı zencilerin toplum dışı bırakıldıkları için kendilerini yoğun bir şekilde aşağılanmış hissettiklerini ve doğal olarak da berbat bir yaşam sürdürdüklerini öğrendiğim vakit adeta şok olmuştum.

 

Kıbrıs’ta o dönem Türkler arasında kökleri Afrika olan ağabeylerimiz, ablalarımız, amcalarımız, dayılarımız, yengelerimiz, kardeşlerimiz ve benzerleri vardı. Saygınlık, sevgi, hürmet, iş, birlikte hareket etme bakımından da hiçbir farkları yoktu bizlerden. Zaten Kıbrıslı Türk’tü onlar, ataları asırlar önce Afrika’dan gelmiş olsalar bile… Renk farkı gerçekte bizim için hiçbir mana ifade etmiyordu. Evlilikler ise hiç ayıplanmıyordu ve kısıtlı da değildi. Sosyal yapımız öyleydi o günlerde. Osmanlı’dan bize miras kalmış hoşgörü kültürünün bir parçasıydı herhalde bu düşünce ve yaşam tarzımız.

 

Ne yazık ki bu hoşgörü kültürünü bazılarımız kaybetti. Kıbrıslıyız, kendi kültürümüz var deyip övünmeye çalışırken bu kültürü oluşturan “hoşgörü” temel direğini söküp attık.

 

KKTC’de biz Kıbrıslı Türklerin bazıları kendilerini ABD’nin “Beyazları” statüsüne yükseltirken, Türkiye’den gelen kardeşlerimizi, soydaşlarımızı ve onların çocuklarını da “Zenci” konumuna indirgemiş, hangi hastalıklı beyinden çıktıysa bu fikir, düşünce ve ayırımcılık.

 

KKTC’de görevli olarak bulunan çok sevdiğim ve saydığım bir ailenin daha anaokuluna giden çocuğu bana bir olayı anlatınca anlayabildim ancak bir derin ve çirkin ayırımcılığı.

 

Anaokulunda dahi Kıbrıslı Türklerin çocukları ile Türkiyeli ailelerin çocukları birlikte oynamıyorlarmış maalesef. Daha doğrusu Kıbrıslı çocukların anneleri çocuklarının Türkiyeli ailelerin çocukları ile oyun oynamalarını yasaklamışlar.

 

Her kesimde ve düzeyde var olan bu ayırımcılığın anaokuluna kadar indiğine inanasım gelmedi ama “Çocuktan al haberi” diye de bir atasözümüz var.

Yazık ki ailenin ortaokula giden kızının anlattıkları da farklı değil. O da okulda Kıbrıslı öğrencilerin kendisiyle arkadaşlık etmediklerini söylemişti.

Üniversitede Kıbrıslı-Türkiyeli gruplaşmasının olduğunu duymuştum ancak küçücük çocukların dahi bu ayrımcılığa maruz kalmalarını aklım almıyor ve “Yazıklar olsun demokrasi, sosyalizm, insan hakları vs. deyip sosyal ayırım yapanlara” diyorum…

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

5 Aralık 2014

 

4 Aralık 2014
Zenciler ve Beyazlar için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk

Türk Malları Kasten İstimlak Ediliyor

Türk Malları Kasten İstimlak Ediliyor

istimlakKıbrıs Rum Yönetimi, Güney Kıbrıs’ta kalan Türk mallarını yok etmenin yolunu buldu.

İstimlak adı altında tüm Türk malları tek tek millileştiriliyor ve tapuları Rum Yönetiminin adına geçiriliyor.

 

1905-1931 yılları arasında başka bir yöntemle, adına evrakta sahtecilik de denilen bir uygulama ile Kıbrıs adasındaki Türklere ait malların büyük bir kısmını kendi adlarına kaydetmişlerdi.

 

Şimdi alenen sahtecilik yapmıyorlar ama nerede bir Türk malı varsa yasalara uygun bir şekilde istimlak edip üzerine halka açık tesisler kurarak sahipleniyorlar.

 

Larnaka’dan Dikelya’ya doğru giderken sağ tarafta, yol ile deniz arasında kalan yakıt depolama tesislerini, şehir artık oralara kadar uzayıp genişlediğinden, 2001 yılında bulundukları yerden kaldırmak, başka bir yere kurmak ve bölgeyi temizleyip rehabilite ederek ilgili belediyeye devretme kararı almışlardı.

 

Rum hükümetinin istimlak bedellerini ödeyebilecek parası olmadığı ve hemen ödeme yapamayacakları için Rumlara ait toprakları istimlak edemediklerinden gözlerini Kıbrıslı Türklere ait topraklara diktiler.

 

Güney Kıbrıs’taki toprakların yüzde 80’i Rumlara ait olmasına rağmen Kıbrıs Rum Yönetimi Rumlara ait bu toprakların içinde depolama tesisi yapacak bir yer bulamadı nedense! Türklere ait yüzde 20’lik toprakların içinden 856 dönümü (1,145,528 metrekare) uygun buldu da, istimlak işlemlerini başlattı!

 

Türklere ait bu arazinin üzerine akaryakıt deposu, liman tesisleri ve doğalgaz deposu inşa edilecek ve söz konusu yer “enerji ve sanayi bölgesine” dönüştürülecek. Rum Yönetiminin parası olmadığı için de yol, telefon hattı, internet bağlantısı, elektrik dağıtım sistemi gibi gerekli diğer altyapıyı da, bölgede faaliyette bulunmak için başvuracak şirketler kendi ceplerinden ödeyerek yapacaklar. Böylece Kıbrıs Rum Yönetimi cebinden bir tek kuruş çıkmadan hem Kıbrıslı Türklerin topraklarını Rumlaştırmış (Helenleştirmiş) olacak, hem de bir “Sanayi ve Enerji Bölgesi” sahibi olacak.

 

Gerçekte de Kıbrıslı Türklere ait toprakları istimlak etmek çok işlerine geliyor. Hem para ödemiyorlar, hem de Türk mallarının tapusunu yasal bir üçkağıtla Rum Yönetimi adına geçirerek Güney Kıbrıs’taki Türk mallarını Rumlaştırıyorlar. Bir taşla iki kuş vuruyorlar yani…

 

 

Cebi delik Rum Yönetimi, istimlakların yapılabilmesi için, Kıbrıslı Türk mal sahiplerinin çıkarlarını korumakla yükümlü ve personelinin tümü de Kıbrıslı Rum olan “Kıbrıs Türk Malları Vasiliği” ile Kıbrıslı Türklere ait malların istimlak bedellenin 20 yıllık bir süre içinde taksitler halinde ödenmesi konusunda anlaşmaya vardı. İşin garibi, Kıbrıslı Türklerin ne bir haberi var bu anlaşmadan, ne de onayları.

 

1957-1974 yılları arasında Rumlar, dönemin Rum Devlet başkanı Makarios’un bilgisi ve onayı dahilinde Türk köylerine silahlı saldırılar düzenleyip Türklerin taşınır ve taşınmaz mallarına el koyarlardı, soran eden olmazdı. Şimdi de yasal yollarda delikler açıp aynı yöntemi uyguluyorlar.

 

İstimlak bedelleri hiçbir zaman Kıbrıslı Türklerin ellerine geçmeyecek, aynen Kıbrıslı Türklere paylarını düşeni çözümden sonra vereceklerini iddia ettikleri doğalgaz paraları gibi. İş o aşamaya geldiği vakit, “AİHM kararları doğrultusunda bizim Türklerden tazminat alacağımız var” deyip, Kıbrıslı Türkler adına bir hesapta biriktirildiği iddia edilecek.

Sonrada istimlak bedelleri ile doğalgaz paylarına el koyacaklar ve Kıbrıslı Türklere bir tek kuruş vermeyecekler….

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

3 Aralık 2014

2 Aralık 2014
Türk Malları Kasten İstimlak Ediliyor için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk
  • Sayfa 3 ile 3
  • <
  • 1
  • 2
  • 3
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar