2023 Türkiye vizyonu ve KKTC |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Anavatan Türkiye’nin 2023 vizyonunu, yani Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılındaki vizyonunu Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Türkiye’nin yaklaşık 180 büyükelçisini bir araya getiren Üçüncü Büyükelçiler Konferansı’nın açılışında dile getirdi.
Açıklanan bu yeni vizyondaki hedefler, Cumhuriyetin 80. Yılı olan 2003 yılında ortaya konan hedeften çok daha büyük ve iddialı.
Özellikle Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun 100. yılında Türkiye’yi, dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi arasına sokmak hedefi çok etkileyici.
Dolar bazında 2000 yılında 202 Milyar Dolar olan Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH), 2005 yılında 362 Milyar Dolar’a, 2010 yılında da 730 Milyar Dolar’a çıkarılmış.
GSMH’daki son on yıllık artış yüzde üçyüz altmış bir (% 361).
Davutoğlu’nun ortaya koyduğu 2023 hedefi ise 2 Trilyon Dolar. Zaten matematiksel grafik mevcut şekli ile yükselişe devam ederse, 2023 yılından çok daha evvel belirlenen hedefe ulaşılabilecek.
Bu hedefe ulaşabilmek için alt yapı çalışmaların da şimdiden başlatıldığı kesin. Zaten GAP projesinin bu atılıma katkısı olağan üstü büyük.
Gerek Elektrik enerjisi olarak, gerekse de pahada ağır, üretimde hafif tarımsal ürünler konusunda.
Türkiye şu anda tohum konusunda İsrail’in en büyük rakibi konumunda. Daha evvel İsrail’den tohum ithal ederken, şimdi tohum ihraç eder konumda.
2 trilyon dolara ulaşmak için ne kadar enerjiye ihtiyaç duyulacağı hesaplanmaya başlanmış bile.
Hedef büyük ve illaki de ulaşılacak.
Günümüzde Türkiye, Avrupa’nın enerji politikalarının en önemli aktörlerinden birisi durumunda.
Ekonomi ne kadar güçlü ise, küresel politikada aktör olmak da o denli öne çıkıyor.
IMF verilerine göre, Türkiye 2011 yılı içinde, Çin, ABD, Brezilya ve Japonya gibi dünya devleriyle birlikte Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nı (GSYH) en fazla artıran ülkeler arasında yer alacak. Avrupa Birliği’ne üye 27 ülkeden 22’sini geride bırakan Türkiye, yıl sonunda 114.6 milyar dolarlık artışla GSYH’ni en fazla yükselten 12’nci ülke konumuna yükselecek.
Türkiye şimdi dünyada, küresel olaylarda sözü dinlenen, olayları önceden gören, o olaylara tedbir oluşturan, o olaylar için alternatif çözüm üreten akil bir ülke konumunda.
Çevre bölgelerde daha kriz çıkmadan krizi hissedebilen, hassas ayarlı bir diplomasi ile çözüm getirebilen bir dış politika güdüyor.
Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Ertuğrul Apakan’ın, Mavi Marmara saldırısının hemen ardından sabah 05:00’te uyandırılması ve BM Güvenlik Konseyi’nin acil toplantıya çağrılması bunun en güzel bir örneği.
İkinci örnek ise Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliğine aday olduğu vakit, karşısındaki rakip AB üyesi bir devlet iken 153 oy alarak bu göreve seçilmesi.
BM tarihinde 153 oy alıp Güvenlik Konseyine seçilen Batılı ülke yok.
Türkiye belli ki artık büyük oynamaya karar vermiş.
Yüzünü hem Doğu’ya çevirmiş, hem de Batı’ya, biraz da Kuzey’e.
Siyasette ve ekonomide, durdurulamayan bir yükseliş trendine girdiği tartışılmaz bir doğru.
Yılların yalnız Türkiyesi, şimdi yanına birçok ülkeyi almış dolu dizgin ilerliyor ve uluslararası arenada oyununu kendi kurallarına göre oynuyor.
Sadece oynamıyor, oynatıyor da.
Bu bilgileri yazmanın nedeni, anavatandaki bu gelişmelerin, doğal olarak biz Kıbrıslı Türklerin ekonomik ve siyasi konumunu da olumlu yönden etkileyecek olması.
Türkiye ne denli güçlü olursa, Kıbrıslı Türklerin de ekonomik ve politik konumunda bu günlere kıyasla daha güçlü olacağı net bir gerçek.
Türkiye’nin bu durdurulması olanaksız gelişmesinden sonra Kıbrıs konusunda, eskiden beri süre gelmekte olan ve artık değişmez olduğu sanılan düşünceler ve kavramlar da yavaş yavaş değişime girecek.
Değişime girecek olan bir başka etken de Müzakereler.
Artık müzakerelerin gidişatı hiçbir zaman eskisi gibi Rumların ve Yunanlıların ve de onların dostlarının baskısı altında ve onların istediği gibi gitmeyecek.