AB’nin Türkiye’nin önüne koymak istediği 700 yıllık hesap |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Türkiye-AB müzakereleri ile ilgili Avrupa Parlamentosunda evvelki gün yapılan konuşmalar ve oylama, bende aynen yukarıdaki çağrışımı yaptı.
Bunda yanıldığımı da hiç sanmıyorum.
Avrupa açıkça Türkiye’nin önüne son 700 yılın hesabını koyayım ve intikamımı alayım düşüncesi içinde.
Önce Fransa’ya bakın. İktidardaki Halk Hareketi Birliği (UMP) ve Fransa Demokrasi Birliği (UDF) vekilleri, Türkiye’nin AB üyeliğine bayrak açtı ve 42 UMP ve 1 UDF vekili, Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’a çağrıda bulunarak Türkiye ile üyelik müzakerelerine başlanmasına karşı olduklarını belirtti. Vekiller, “Türkiye ile müzakerelerin açılması fikrinden çok büyük tereddüt ve hatta samimi nefret duyduklarını” ifade ettiler.
Yanlış okumadınız. “Samimi nefret” duymaktalar.
Aynı milletvekilleri “Halkların arzularına karşı yarının Avrupa’sı inşa edilemez. Bu demokrasiyi reddetmek demektir” diyerek akıllarındaki gerçek düşünceyi de nihayet ortaya koydular..
Ermeni konusunun ne işi var AB-Türkiye görüşmelerinde veya AP kararı içinde.
Amaç belli. Amaç “Üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek” . Avrupa Parlamentosu Türkiye ile üyelik müzakerelerine 3 Ekim’de başlamayı kabul etti ama öbür taraftan da oyladıkları karar tasarıları ile bunu buza yatırmak istediler.
Açıkça Müzakereleri “Dondurmak” istemiyorlar ama “Buza yatırıyorlar”.
Avrupa Parlamento’su sert bir tartışmanın ardından, Türkiye ile üyelik müzakerelerinin başlamasına ilişkin bir karar onayladı ama yüz yıllardır Avrupalıların akıllarında olan net bir siyasi mesajı da vermek amacıyla Ankara Anlaşması Ek Protokolü’nü onaylamayı erteledi.
Protokolün oylanması, Parlamento’daki en büyük siyasi grup olan Hıristiyan Demokrat’ların inisiyatifi ile ertelendi. 10.cu yüzyılda Müslümanların elinde olan Kudüs’ü geri almak için Haçlı seferlerini başlatan Avrupalı Hıristiyanların torunları olan günümüz Hıristiyan Demokrat’ları AP içinde çoğunluk olduklarından, politik karar almak yerine “Din esaslı” karar almayı yeğlediler ve “Avrupa Medeniyeti” veya “Batı Medeniyeti” imajının içine ettiler.
Türkiye’ye karşı çıkanlar ırkçılıkla bağlantılı görüşler ortaya koyuyorlar ve Dini – kültürel ırkçılık yapıyorlar. Türkiye’nin üyeliğine sadece ve sadece bir “İslam Ülkesi” olmasından dolayı karşı çıkıyorlar.
Tabi Avrupalı Parlamenterler, yüzyılların birikimini ortaya koyarlarken, komşumuz Kıbrıs’lı Rum Milletvekilleri de hiç boş durmadılar.
“DİSİ AP Milletvekili Yannakis Kasulidis Avrupa Komisyonu’nu ve Avrupa Parlamentosu’nu; protokolün hayata geçirilmesi ve limanlarla havaalanlarının açılması konusunda, aynen dini azınlıklar konusunun göğüslenmesinde, Ceza Yasası’nın 305. maddesinde, Ermeni soykırımı, kadınların mitinginin bastırılması, Orhan Pamuk meselesi ve Türkiye’deki ifade özgürlüğü konularında yaptıkları gibi, pas geçmek istemekle suçladı.
AKEL AP Milletvekili Adamos Adamu Türkiye’yi; Protokolü hayata geçirmeye ve Kıbrıs’ı tanımaya çağırarak, toprağını askeri işgali altında bulundurduğu ve tanımayı reddettiği bir ülkenin üye olduğu bir birliğe üye olmak istemesini paradoks olarak niteledi.
DİKO AP Milletvekili Marios Matsakis de Avrupa milletvekillerini; ret oyu vermeye ve 3 Ekim gününü Avrupa için kara bir gün haline getirmemeye çağırdı.
Tam “Lafa bak hizaya gel”. Eğer müzakereler başlarsa “3 Ekim kara gün” olacakmış.
Şansa bakın. Biz bunlarla zorla ortak bir devlet kurmaya mecbur ediliyoruz, Türkiye’de bunları resmen tanımaya zorlanıyor…Ne olacak sonra. Biz bunlarla dostça ve kardeş kardeş mi yaşayacağız…. Şüphelerim var.