AB içindeki gruplaşmalar ve Tasos’un gücü |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
İşin gerçeğini söyelemek gerekiyorsa, Kıbrıs konusu, bir kenarı ABD + BM, diğer kenarı AB ve son kenarı da Yunanistan + Türkiye’den oluşan 3 köşeli bir çerçevenin veya matematik dili ile bir üçgenin tam ortasında yer almaktadır.
Üçgenin yapısından ve de kenarların bir birlerine olan bağımlılığından dolayı da bir kenar uzadığında diğer komşu kenar ona yaklaşmaya başlamakta ve aralarındaki açı da küçülmektedir. Açı sıfır dereceye yaklaştıkça iki kenar birbirine benzemeye başlamakta ve sonunda da açı sıfır derece olunca iki kenar üst üste çakışarak tek bir çizgi halkine gelmekte ve karşıdaki kenarın da boyu sıfıra düşüp ortadan kalkmaktadır.
Tabii merkezdekilere ne olduğunu anlatmaya gerek yok. Gittikçe birbirine yaklaşan kenarların arasında sıkışmaya başlamakta ve kenarlar arasındaki açı sıfıra inince de kenarların arasında “bittaga olarak” bir tanesinin üzerine yapışmaktadır.
İşte bizim “Kıbrıs” konusu da, aynen, yukarıda tanımlamaya çalıştığım kenarları değişikliğe uğrayan üçgenin tam ortasında yer almaktadır.
Yıllardır, ABD, BM, AB, Yunanistan ve Türkiye üçgeni içinde bir yerlerdeyiz. Hangisi biraz güçlenirse o taraf, aynen yukardaki üçgende boyu uzayan kenar gibi diğerlerini kendine çekmekte ve arada kalan bizler de hemen ezilmeye başlamaktayız. Bazen taraflar saf değiştirmekte ve o vakit dengeler bir o kadar daha bozulmakta ve bizim üzerimizdeki baskı aynı oranda artmaktadır.
Gelelim Kıbrıs üçgeninin, 2004 yılının Aralık ayının son haftasındaki durumuna. Durum çok ilginç ve de çok çekişmeli. Tüm kenarlar uzamaya çalışarak diğerinin boyunu kısaltmak ve aradaki açıyı sıfıra indirmek peşinde.
AB kenarı içinde Almanya ve Fransa sağı, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini engellemenin yollarını arıyor. Bu amaçla Almanya’da ana muhalefetteki Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin yetkilileri, Fransa’da iktidardaki Halk Hareketi İçin Birlik Partisi’nin lideri Nicolas Sarkozy’yi görüşmelerde bulunmak amacıyla ülkelerine davet ettiler. Buna ilaveten Yunanistan’da yayımlanan To Vima gazetesinde yer alan bir kamuoyu araştırması, Yunanlıların yüzde 31,1’inin 17 Aralık’taki Avrupa Birliği zirvesinde Türkiye’ye müzakere tarihi verilmesine memnun olduğunu, Yunan halkının üçte ikisinin de AB’li Türkiye’yi istemediklerini ortaya koymaktadır. Aynı doğrultudaki düşünceler Avusturya, Fransa, ve Hollanda halkında da yaklaşık aynı oranlarda mevcut. Bunu iyi farkeden Tasos Papadopulos, üçgenin ortasındaki yerini terkedip, AB kenarının, Türkiye’ye olumsuz bakan tarafına geçti. Arkasına yukardaki halkların AB Parlamentosundaki temsilcilerini alarak, hem Türkiye’ye hem de Kıbrıs Türklerine olmadık zorluklar çıkarmak peşinde.
Arkasında bu gücü hisseden “Hayırcı Tasos” son bir kaç gündür müzakere masasına oturmak için arka arkaya koşullar öne sürmekte ve 3 Ekim’e kadar Türkiye’nin kendisini tanıması koşulu ile müzakereler süresince elinde tutacağı VETO yetkisini, daha şimdiden ortaya koyarak kuvvetli tarafın kendisi olduğu havasını yaratmaya çalışmaktadır.
Bence Rumların, Türklerle ortak bir “BİRLEŞİK KIBRIS CUMHURİYETİ” kurmak düşünceleri hiç yok. Metehan sınır kapısından Lefkoşa’nın güney kesimine geçtiğiniz vakit, Muhaceret, Gümrük ve Trafik kontrolundan sonra hemen sağa dönerseniz ve o caddeyi sonuna kadar hiç bir ışıkta sağa-sola dönmeden giderseniz bir “T” kavşağına geleceksiniz. O kavşaktan tekrar sağa dönüp “Larnaka-Limasol” yolunu aldığınız vakit birinci trafik çemberine gelince başınızı sağa çevirin ve orada bulunan ve girişinde mavili beyazlı bir nizamiye olan RMMO Kışlasının duvarın üzerindeki yazıyı okuyun. Duvar üzerindeki Rumca yazı Türkçe olarak şöyle okunmakta; “Den ine edo tasinora mas ine stin Kerinya” yani “Sınırımız Girne’dedir, burada değil,”.
“Hayırcı Tasos”un Noel kutlamalarında ortaya koyduğu en son ve en yeni koşul, adada çözüm için görüşme masasına, sadece ve sadece, “Ankara ve Denktaş’ın reddettiği 3’üncü Annan Planı” ile dönebilecekleri oldu. Aksi takdirde masaya oturmayacaklarını vurguladı ve Türkiye’nin AB’ye girebilme anahtarının ellerinde olduğunu ve sonuna kadar da kullanacaklarını belirtti.
“Hayırcı Tasos”un bu çaba ve girişimlerini gördükçe hep aklıma Türkiye’nin büyük yazarı, rahmetli Ömer Seyfettin’in “DİYET” hikayesi geliyor…. Hikayede kolu kesen pala, “Hayırcı Tasos”un kafasına mı iner yoksa Kıbrıs’ı ikiye mi böler, bilemiyorum.
(Not : Burada “kafaya inen Pala” tanımı öldürmek manasında değil, görevden almak veya uzaklaştırmak manasındadır. A. A.)