AB ile Ankara Anlaşması Ek Protokol’nun genişletilmesi krizi hâlâ aşılamadı |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
17 Aralık zirvesi, dönem başkanı Hollanda’nın, Türkiye’yi Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini tanıması anlamına gelen bir belgeyi imzalamaya zorlaması ile kopma noktasına gelmişti. Bunalım, Türkiye’nin, Ankara Antlaşması’nı yeni üyeleri kapsayacak şekilde genişleteceği sözü vermesi ile aşılmıştı.
Ancak 17 Aralık Zirvesi’nde Türkiye-AB ilişkilerini kopma noktasına getiren Ankara Anlaşması Ek protokolu’nun AB’nin yeni 10 üyesini de kapsayacak şekilde genişletilmesi konusu hala daha bir kriz olmaya devam ediyor.
17 Aralık Devlet Başkanları Konseyi toplantısından bu yana neredeyse 2 ay geçmesine rağmen Ankara Antlaşması Ek protokolunun, aralarında Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’nin de yer aldığı 10 yeni ülkeyi kapsayacak şekilde nasıl genişletilerek uygulamaya konulacağı ve prosedürü hâlâ netleşmedi.
Brüksel’in birbirini tutmayan ve usule uymayan çelişkili istekleri Türkiye’nin bu koşulu nasıl, hangi yöntemle ve AB’nin hangi birimi kanalı ile yerine getireceği konusundaki soru işaretlerini arttırıyor. Ne yapılması gerektiğini ve hangi prosedürün uygulanacağını, bu fikrin babaları da dahil olmak üzere pek çok üst düzey AB yetkilisi bilmiyor.
Brüksel, 3 Ekim’e hazırlanırken, ilgili AB Komisyonunun üçüncü ülkelerle yapılan anlaşmaları Avrupa Parlamentosu’nun tasdik etmesi gerekliliğini göz ardı ederek hazırladığı ilerleme programındaki yanlışlığa Türk diplomatlar dikkat çekince, komisyon, AP’nin onayının vakit alacağını belirterek Ankara’dan anlaşmayı Şubat sonuna kadar “parafe” etmesini istedi. Türkiye yasaların buna müsaade etmediğini ve bunun yapılabilmesi için Bakanlar Kurulu’nun onay vermesi gerektiğini bildirince, yaptığı hatayı farkeden Brüksel bu isteğini geri çekti.
Türkiye, antlaşmanın hem Bakanlar Kurulu hem de TBMM tarafından onaylanacağını; ancak metne, ek protokolun yeni üye on ülkeyi kapsayacak şekilde genişletmesinin direkt veya indirekt bir şekilde Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ni tanıması anlamına gelmemesi için, Roma Anlaşması örneği, bu imzayı atarken “işlemin Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ni resmen tanıdığı anlamına gelmediği”ni belirteceği bir çekince koyacağını açıklayınca Brüksel, böyle bir deklarasyonun anlaşmaya eklenemeyeceğini savunarak bu çekincenin eklenmesi isteğine karşı çıktı. Ancak Erdoğan hükümeti, AB’nin Makedonya ile yapılan anlaşmaya “Söz konusu ülkeyi Makedonya Cumhuriyeti olarak tanımıyoruz.” ibaresini masaya koyunca, Brüksel geri adım atmak zorunda kaldı ve iş gene çıkmaza girdi.
Öbür taraftan, Papadopulos, Ankara beni tanımaz ise ben 3 Ekim Türkiye-AB müzakerelerini “VETO” edeceğim diyerek “aba altından sopa gösteriyor” ama Avrupa Birliği Parlamentosunda çoğunluğun “EVET” diyeceği bir kararı da, tavsiye niteliğinde de olsa, nasıl ve neleri göze alarak “VETO” edecek o da tartışılması gereken ve Papadopulos’un kara kara düşündükten sonra vereceği bir karar…