AB Parlamentosu üyesi Karin Resetarits |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Bayan Karin Resetarits, Avusturya’nın AB Parlamentosu Milletvekili ve Liberal Grup üyesi.
Bir dönemin başarılı TV sunucusu. Kulağına kar suyu kaçmış ve konuları biliyor.
Karen hanım, Temmuz sonunda KKTC’ye “Gerçekleri Tespit” misyonu ile gelmiş, gezmiş, dolaşmış, görmüş, konuşmuş, incelemiş, tartışmış ve ülkesine geri dönmüş. İnanmayacaksınız ama Bandabulyaya bile gitmiş ve esnafla konuşmuş. Geri dönerken kafasındaki geldiği günkü düşünceleri de fırlatıp atmış. Sonra da oturup bir yazı yazmış.
Avusturya’nın popüler gazetelerinden birisi olan Der Standart gazetesinde yayınlanan 5 Ağustos tarihli yazısı beni çok etkiledi ve mutlu etti.
Karen hanım “utanç içinde geri döndüm” diye yazmış. Sözlerine devamla “Hatırlarsak ; 1974’de Kıbrıs Türkleri, yıllarca süren çarpışmalar ve Yunan askeri cuntasının darbesinden sonra önce İngilizlerden, sonra da Türklerden müdahale isteğinde bulundular. Önceki Koloniyel Güç [İngiltere] kendisini tehlikeye atmak istemedi; Washington’dan bir sinyal gelmemişti. Buna karşılık Türk askerleri adanın üçte birini fethetti ve ülkeye boydan boya bir demarkasyon çizgisi çekti.” diyerek adada Türk askerinin varlığının nedenlerini dile getirmiş.
Bizler, yani Avrupalılar, büyük çoğunluğumuz Kıbrıs hakkında neler biliyoruz diye kendini ve halkını sorgulamış. Arkasından da eklemiş, bütün bildiğimiz “Kıbrıs’ın bir Akdeniz adası, sevilen bir tatil beldesi, bölünmüş bir ülke olduğu. Güneyde Rumların, Kuzeyde ise Türklerin yaşadığı. Tel örgülü bir sınırın varlığı ve geçen yıl Kıbrıs’ın, Avrupa Birliğine girdiği.”
Tüm bildiklerimiz bunlardır diyor Karen hanım.
Sonra aniden bir referandum oldu ve Türkler yeniden Birleşmeye EVET, Rumlar ise HAYIR dedi, fakat biz gene bildiğimiz okuduk ve “vur abalıya” misali hemen Türkleri suçladık diyor.
Yüzyıllarca, biz hep Türkleri sorguladık, her şeyde onları suçlu bulduk ve bize göre onlar barbardı ve hala da barbarlar. Ağızları ile kuş tutsalar gene bize yaranamazlar. Bu sefer de ne kadar becerikli olduklarını değil, niye kuşu ağızları ile tuttuklarını sorarız ve onları suçlarız, demeye getiriyor Karen hanım.
Bundan sonraki sözleri de çok gerçekçi ve adeta günah çıkarıcı.
Devamla diyor ki;
Avrupa Parlamentosunda yalnızca Rumların yorumlarını dinliyoruz. Kıbrıslı Türklerin bu güne kadar Parlamentoda sorunlarını dile getirebilecekleri bir statüleri yok. Rumlar ne derlerse sadece onları duyuyoruz ve onlara inanıyoruz.
AB, referandumdan sonra yardım vadinde bulundu fakat hiçbir şey yapmadı.
Aynı zamanda da soruyorum: İngiliz ve Yunan askerlerinin de adada işleri ne?
Bu güne kadar, Kıbrıs’ta yasal bir hükümet yok. Ne güneyde, ne de kuzeyde!. Rum Kıbrıslılar, Cumhuriyeti Türkler olmaksızın yönetiyorlar. Bu şekilde, daha çok avantajlı bir durumdadırlar. Çünkü 1983’te kurulan KKTC bu güne dek BM tarafından tanınmadı. Neticesi : Ekonomik, toplumsal ve diplomatik ambargo, izolasyon.
Kıbrıslı genç Türkler, uluslararası spor yarışmalarına bile katılamıyorlar.
Tam burada AB’nin en büyük hatası yatıyor. 1 Mayıs 2004’te Kıbrıs’ın AB’ye alınmasından önce sorun çözümlenmeliydi. Şimdi, Kuzeye ekonomik yardım konusu ortaya kondu mu hemen Avrupa Konseyinde Kıbrıs Cumhuriyeti temsilcisi bunu reddediyor. AB’de Kıbrıs’lı Rumlar, evlerinde, Türk azınlığı mahrum bıraktıkları Veto hakkını, AB’de [kendileri] kullanmaktan çekinmiyorlar.
Fakat Kıbrıs Rum hükümetinin acelesi yok. Kuzey ne kadar uzun zaman uluslararası halk topluluklarından izole olursa, durumları da o kadar ümitsiz olur. Müzakere masasında psikolojik bir avantaj.
İşte AB Milletvekillerini davet etmenin faydaları.
Kendi kendimize ada içinde söylenip yazılar yazacağımıza, sıra ile AB Milletvekillerini davet edip gerçekleri kendilerinin görmesini sağlamak daha doğru olacak. İngilizce de buna “Fact Finding Mission” deniyor, “Gerçekleri Yerinde Tespit Gezisi”. İşte ispatı yukarıda.
Teşekkürler Karen hanım. Gözlerinizle gördüğünüz gerçekleri, sizin yorumlarınızla lütfen dile getirmeye, yazılar yazmaya devam edin. Teşekkürler.