AB, Türkiye, Kıbrıs ve ABD |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Dün Almanya’ya giden Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanı Yorgo Yakovu, Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer ile olağan bir görüşme yaptı. Bu görüşme aslında Papadopulos’un İtalyan Başbakanı Berlusconi ile yaptığı görüşmenin bir başka versiyonu.
Yakovu’nun görüşmeden sonra yaptığı açıklama çok ilginç.
Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’nin Türkiye’ye karşı ideolojik çekinceleri olmadığından ve Türkiye’nin AB’ye katılmasının Avrupa’nın ve tüm Kıbrıs adasının çıkarına olacağını bahsetmiş. Türkiye’nin AB’ye katılması konusunda özel çekinceleri olduğunu belirtmiş ve Avrupa Birliğinden görüşmeler süreci içinde Türkiye ile Kıbrıs arasındaki ilişkileri normalleştirmesini beklemekte olduklarını vurgulamış.
Evvelki günkü dış politika yorumumuzda AB Konseyinde, Türkiye’ye müzakere tarihi verilmesi için bu görüşün Konseyde “OY BİRLİĞ” ile kabul edilmesi gerektiğinden ve Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’nin, AB üyesi bir ülke olarak 17 Aralıktaki Avrupa Konseyi toplantısında, Türkiye’ye müzakere tarihi verilip verilmemesi konusunda oy kullanacak üye ülkelerden bir tanesi olduğundan ama elindeki VETO hakkını da istediği gibi kullanamayacağını çok açık olarak belirtmiştik.
Bu ön görümü daha aradan 24 saat geçmeden, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanı Yorgo Yakovu yukarıdaki sözleri ile doğruladı. Bu doğrulamaya ilaveten, seyyar satıcıların yaptığı gibi sattığı malın yanında hediye olarak da Türkiye Cumhuriyeti’nin hemen ve derhal Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ni tanımasının ön şart olmadığını da belirtti.
VETO haklarını kullanmayacaklarını ve VETO etmemek için Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’nin Türkiye tarafından tanınması gibi bir ön şartlarının da olmadığını açıkça belirtmeleri çok büyük bir gelişme. Kıbrıs sorununun Avrupa Konseyi toplantısında, Türkiye’ye müzakere tarihi verilip verilmemesi ile bir bağı olmadığı ve hiçbir şekilde bir engel teşkil etmeyeceği artık çok açık. Bunu Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Papadopulos ve dava arkadaşlarının açık olarak görmesi de büyük bir aşama. Bence bu davranışları Kıbrıs konusunun çözümünü çok hızlandıracak ve bir o kadar da kolaylaştıracak.
Yakovu sözlerine devamla artık olayları “siyah ya da beyaz” şeklinde keskin çizgilerle bir birinden ayrılabilen bir şekilde görmediklerini, Türkiye’ye müzakere tarihi verilmesinin karşılıklı kazanca dayalı bir süreç olduğunu ve bu konuda hem Türkiye’nin hem de Kuzey Kıbrıs’taki Türklerin elden gelen her tür çabayı göstermelerini beklediklerini belirtmiş.
Bence Türkiye’ye müzakere tarihi verilmesi süreci Kıbrıs’a barış getirecek bir dönem olacak. Ben bu fırsatın kaçırılmaması gerektiğine inanıyorum. Bir takım olmazsa olmazlar şekil ve anlam değiştirecek ve Kıbrıs’taki iki toplum, özellikle Kıbrıs’lı Türkler daha saygın bir kişilik, daha iyi çalışan bir ekonomi ve dış dünya ile daha geniş kapsamlı sosyal, sportif ve kültürel ilişkiler elde edecekler.
Bunun sinyallerini George W. Bush hükümeti içinde bulunduğumuz hafta verdi. Amerikan hükümeti, ABD Dışişleri Bakanlığı ve Uluslararası Kalkınma Birimi (USAID) aracılığıyla, Kıbrıslı Türklere destek amacıyla verilmesi öngörülen 30 milyon dolarlık ödeneğin Kongre tarafından onaylandığını ve Amerikan Kongresinin bu ödeneğin dağıtımı rolünü, KKTC Maliye Bakanlığı’na verdiğini açıkladı.
Bence ABD Kongresinin bu kararı tarihi bir karar ve davranış niteliğindedir. ABD Kongresi tarafından ilk defa Kıbrıs’ta, Kıbrıs’lı Türkler diye ikinci bir cemaatin varlığı tescil edilmiş, adada Türklerin de yaşadıkları kesinlik kazanmış ve Kıbrıs’ın kuzeyinde kurdukları devletin kurumlarının fiilen varlığı dikkate alınmıştır.
İKÖ’deki KIBRIS TÜRK DEVLETİ olgusu ve üye ülkelerin KTD ile her türlü ikili temasları başlatma kararı gibi ABD Kongresi de bu tarihi kararı ile KKTC’nin statüsünü yükseltilmiş ve pekiştirmiştir.