ABAD mı, AİHM mi |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
İngilizcesi “European Court of Justice” (ECJ)olan “Avrupa Birliği Adalet Divanı” (ABAD) çeviri değişkenliğinden dolayı “Avrupa Toplulukları Adalet Divanı” (ATAD) veya “Avrupa Adalet Divanı” (AAD) olarak da anılmaktadır. 1952 yılında Lüksemburg şehrinde kurulmuş olan bu Mahkemenin başkanı 2003 yılından beri görevde bulunan Yunan’lı yargıç Vasillios Skuris’tir.
Skuris, Rum tarafından menfaat sağlaması, madalyalar alması ve bunun karşılığında da önüne gelen ilk davada, Kıbrıs Rum Mahkemelerinin, Kıbrıs’ın kuzeyinde yani KKTC sınırları içinde yer alan her tür olay ile ilgili olarak karar almak yetkisine sahip olduğuna karar veren taraflı Yunanlı yargıçtır.
Bu Yunanlı yargıcın verdiği karara göre KKTC’deki Mahkemeler geçersizdir ve Rum Mahkemeleri kabul edilebilecek tek mercidir. KKTC’deki her hangi bir olayla ilgili olarak Rum Mahkemeleri karar almak yetkisine sahiptir.
İngilizcesi “European Court of Human Rights” (ECHR) olan “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi” (AİHM), ABAD’dan farklı bir kuruluştur. AİHM, uluslararası bir kuruluş olan “Avrupa Konseyi”ne bağlı olarak 1949 yılında kurulmuş uluslararası bir mahkemedir. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleriyle güvence altına alınmış olan temel hakların çiğnenmesi durumunda bireylerin, birey gruplarının, tüzel kişiliklerin ve diğer devletlerin, belirli usuli kurallar içerisinde başvurabileceği bir yargı merciidir. Avrupa Konseyi’ne üye olan ve aralarında Türkiye, Rusya, Sırbistan, Gürcistan ve Azerbaycan’ın da bulunduğu 47 Avrupa devleti, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yargı yetkisini tanımaktadır.
ABAD’ın Orams davasında, AİHM’nin de 8 pilot dava olarak tanımladığı 8 Kıbrıslı Rum’un mülkiyet davası ile ilgili aldığı kararlar birbirlerine taban tabana zıt ve çelişkilidir.
ABAD’ın Orams davası ile ilgili kararı, KKTC’yi yok sayıp Rum mahkemelerine KKTC sınırları içinde karar almak yetkisini verirken, AİHM’in son kararı bunun tam tersi yönde.
Bu son gelişmeden sonra Kıbrıs’ta şimdi yargısal statü ve de özellikle mülkiyet konusu çok ilginç bir yola girdi.
AİHM bu kararı ile “Taşınmaz Mal Komisyonu”nu Türkiye’nin İç Hukuk Organı olarak tanıdığını belirtirken, bu tanımanın KKTC’nin tanınması anlamına gelmediğine de vurgu yaptı. Buna karşın karardaki sürece göre KKTC’deki taşınmaz malları ile ilgili dava açmak isteyen Rumlar öncelikle Taşınmaz Mal Komisyonuna başvuracaklar. Buradan çıkan karardan hoşnut kalmazlarsa KKTC Yüksek Mahkemesi’ne başvuracaklar ve gene hoşnutsuzlukları devam ederse, iç hukukun sonuna kadar denendiği savı ile AİHM’e başvurabilecekler.
Bu karar, özellikle mülkiyet konusunda ABAD yargıcı Yunanlı Vasilios Skuris’in Orams davasını bahane ederek Kıbrıs konusunda empoze etmeye çalıştığı yargı süreci yöntemine taban tabana zıt.
AİHM 8 pilot mülkiyet davası ile ilgili yeni bir yargı yolunu açarken, bir başka tehlikeli kapıyı da beraberinde açtı. Rumların Kıbrıs konusunda muhataplarının artık KKTC değil Türkiye olduğunu, endirekt olarak bu karar ile ortaya koydu.
Cani papaz Makarios’tan başlamak üzere tüm Rum Cumhurbaşkanları, Türkiye’yi muhatap alıp, Kıbrıs konusunu Türkiye ile görüşmek için her yolu deneyip reddedilmişlerken, şimdi AİHM bu kapıyı bu kararı ile aralamış oldu.