ABD’nin Rum’a ve AB’ye Gözdağı |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Bence, Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref tarafından KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a yapılan davet pek de tesadüfi değil.
Eğer olaya benim açımdan ve benim penceremden bakarsanız, Pakistan Devlet Başkanı tarafından yapılan bu resmi davet ve 4-6 Eylül 2006 tarihlerinde KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat tarafından İslamabad’a gerçekleştirilen bu resmi ziyaret, ABD tarafından Güney Kıbrıs Rum Yönetimine (GKRY) ve hamisi AB’ye yapılan bir uyarı.
Karanlık işler çeviren Mafia türü çeteler, birilerini uyarmak istediklerinde bir tetikçi gönderirler ve bu tetikçi de söz konusu uyarı yapılacak kişiyi alnından vuracağına ayağından vurur ve mesajı sözel değil sıktığı mermiler ile verir. Burada verilmek istenen mesaj, hem söz konusu kişiye kısa bir an için ölüm korkusunu yaşatmaktır hem de “Ayağını denk al” uyarısını vermektir.
İşte ABD’de, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve AB’ye adam gönderip canlı mermilerle ilgili kişileri topuklarından vurdurmak yerine, Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref tarafından KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a resmi davet yaptırarak, politik kurşunlarla vurduttu.
Tabi sakın sözlerimden Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref’in ABD’nin tetikçisi olduğu anlamını çıkarmayın. Bence Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref’den davet yapması ricasında bulunulmasının ana nedeni, Pakistan’ın 1974 Barış Harekatı sırasında Türkiye’ye karşılıksız silah ve malzeme yardımında bulunması ve 5 Kasım 1983’te de KKTC kurulduğunda ilk tanıma kararını açıklayan ülke olmasıdır.
Türkiye’ye ve KKTC’ye destek konusunda her zaman öncü olmuş olan Pakistan’ın böylesi bir davet yapması en mantıklı, akla en yakın gelen ve hiç itiraz edilip kınanamayacak bir hareket olacağı için bu ricada bulunuldu.
Şimdi sırada İKÖ üyesi devletler var. ABD’nin yaptığı bu uyarı dikkate alınmazsa, ABD uygun göreceği bir İKÖ üyesi İslam ülkesine, gerek gördüğü zaman aynı davetin yapılması ricasında bulunarak AB’ye ve yirmi dört buçukuncu üyesi GKRY’e sünnetçi korkusu vermeye devam edecek.
Peki burada ne için göz dağı verilmek isteniyor ve amaç ne.
ABD adeta yalnız başına ve sadece İngiltere’nin kısıtlı desteği ile içine düştüğü Irak tuzağında, kağıt üstünde doğru gözüken Büyük Ora Doğu (BOP) projesini planladığı gibi yürütemeyeceğini ve bu işin Türkiyesiz olamayacağını açıkça gördü.
İsrail’in Lübnan’a saldırısı sonrası Orta Doğu’da yaşananlar ise İsrail’in Orta Doğu’da yalnız kaldığını açıkça ortaya koydu.
ABD artık Türkiye’yi görmemezlikten gelemeyeceğini ve Orta Doğu’daki çıkarlarını da Türkiyesiz gerçekleştiremeyeceğini çok iyi anladı.
BM’nin Lübnan’da görevlendireceği Barış gücü içinde Türkiye’nin yer alması, tamamen İsrail’in lehine. Hem Hizbullah’ı, kendisi ile uyum içinde olan ve askeri işbirliği anlaşmaları bulunan Türkiye ile kontrol altında tutacak, hem de olası saldırıların ön tedbirlerini, müttefiki Türkiye ile daha gerçekleşemeden alabilecek. Türkiye Lübnan’da, her iki tarafa da faydalı olabilecek yegane ülke konumunda şu anda.
Türk askerinin Lübnan’da bulunması, İsrail için bulunmaz bir nimet ve fırsat, tabi babalığı ABD için de. Bunun bir adım sonrası İrak, ama şimdi daha sırası değil.
Al-ver’lerin tek taraflı olamayacağı nedeni ile, Türkiye’den Lübnan’a asker göndermesini istemek için, Türkiye’ye ve iktidardakilere bir şeyler kazandırmak gerekmekte.
Nedir Türkiye’nin zayıf karnı ve politik konjonktür. AB müzakereleri, Kıbrıs ve Mart 2007 Cumhurbaşkanlığı ile Ekim 2007 Milletvekilliği seçimleri.
Türkiye’nin AB ilerlemesine ilişkin Hollandalı AP Milletvekili ve Türkiye Raportörü Kamiel Eurlings tarafından hazırlanan ve Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi’nde kabul edilen rapor yenilir, yutulur cinsten değil. Komisyon adeta “Ben müzakereleri koparmak için Türkiye’ye olmayacak koşullar koyayım, ben bu işten vazgeçtim diyeceğim yerde Türkiye vazgeçsin, ben de itibarımı koruyayım” demeye getiriyor.
GKRY Dış İşleri bakanı Lillikas’ın da hayallere kapılıp, Türkiye-AB müzakerelerinde Limanlar açılmazsa VETO hakkımızı kullanırız tehdidi ise “Olmayacak Duaya Amin” horozlanması. GKRY kendisini açıkça nimetten sayıyor.
İşte Pakistan tarafından yapılan davet, her ikisine de yani AB’ye de, GKRY’ne de sıkılan birer topuk kurşunu. ABD, açıkça hem AB’ye hem de AB’nin buçuk üyesi GKRY’ye “Vazgeçin Türkiye’den olmayacak şeyler istemeye. Limanlar işini de çok ciddiye almayın. Tanıtırım KKTC’yi, siz de havanızı alırsınız” demeye getiriyor.
Tabi buna Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın da fikren hazır olması gerekiyor. Maalesef Cumhurbaşkanı M. A. Talat’ın saati 24 Nisan 2004’de durmuş. Talat için varsa da yoksa da “İki Kurucu Devlet ve Federasyon”. Hala daha Rumlarla beraber yaşayabileceğimiz düşüncesinde.