Ankara’dan siyasi atak |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
AB Konsey’nin 3 Ekim’de Türkiye ile müzakerelere başlamak için koyduğu koşul hepimizin bildiği ve artık ezberlediği gibi, Türkiye’nin 1963 tarihli Ankara Anlaşması Ek protokolu’nun genişletilmesi ve AB’nin yeni 10 üyesini de kapsaması için AB Komisyonu ile müzakereler yapması ve 3 Ekim’den evvel de AB Dönem Başkanlığı ile yeni ek protokolu imzalaması idi.
Arkasından fırtınalı tartışmalardan sonra ve de hatta uzlaşılamayan isteklerden sonra 3 Ekim 2005 yerine 4 Ekim sabahı imzalanan ve tarihi gene de 3 Ekim olarak atılan AB Müzakere Çerçeve Belgesinin 4.cü maddesi, Türkiye’nin Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini, müzakereler sonuçlanmadan tanımasını ve 2006 yılı içinde de Türkiye’nin Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti bayraklı uçak ve gemilere uyguladığı ambargonun kaldırılmasını ön görüyor.
Türkiye’nin en geç, Haziran 2006’ya kadar deniz limanlarını Kıbrıs (Rum) Bayraklı gemilere açması koşulunu yerine getirmesi gerekiyor.
Aslında Türkiye’nin, Kıbrıs Rum bayraklı gemilere uyguladığı, deniz limanlarını kapatma uygulamasını kaldırma tarihi, Müzakere Çerçeve Belgesine göre 31 Mart ama, 2006 yılı ilk yarı gelişme raporunun son gün tarihi de 1 Haziran 2006 olduğundan, bu tarihe kadar limanları açıp açmamak konusunda Türkiye’nin zamanı uzatması da olası.
Nasıl olsa her hangi bir yaptırımı olamayacak o güne kadar. Ama ondan sonrası kıyamet.
Türkiye, Kıbrıs Rum hükümetinin KKTC limanlarına uyguladığı ambargo ile kendisinin Kıbrıs Rum bandıralı gemilere uyguladığı ambargoyu bir kefeye koydu ve konu ile ilgili olarak da 29 Mayıs’ta, söz konusu ambargoları karşılıklı kaldırmak teklifi yaptı.
Teklif, aslında AB’nin 24 Nisan 2004 tarihindeki Referandum’dan sonra 28 Nisan’da AB Komisyonunun aldığı ve Kıbrıs Rum Yönetiminin kabul edilmemesi için her tür düzenbazlığı yaptığı, KKTC’ye Mali Yardım Tüzüğü ve Doğrudan Ticaret Tüzüğü ile direk ilgili.
Mali Yardım Tüzüğü “Oy Birliği”, direk Ticaret Tüzüğü ise “Oy çokluğu” istediğinden Rumlar, oybirliğinde kullanacakları oyu şantaj aracı yaparak, Direk Tüzüğü’nün Mali Yardım Tüzüğünden ayrılması ve uygulamaya konmaması koşulu ile Mali yardım Tüzüğünü onaylayacaklarını açıkladılar.
Bu uyuşmazlık ve yerine getirilmesi olanaksız istek yüzünden Tüzükler maalesef onaylanamadı.
Aslında Direk Ticaret Tüzüğü’nün onaylanması veya işlerlik kazanması ile Rumların Kıbrıs Türk limanlarına koydukları ambargoyu kaldırması tamamen aynı konu ve sonuçları da aynı.
Burada Türkiye’nin yapmak istediği ve önerdiği, Kıbrıs (Rum) bandıralı gemilere koyduğu ambargoyu kaldırmak, buna karşın Rumların da, KKTC’ye koyduğu ambargoyu kaldırması. Böylece hem Müzakere Çerçeve Belgesi koşulu yerine gelmiş olacak hem de AB’nin kendisinin almış olduğu Direk Ticaret Tüzüğü de işlerlik kazanmış olacak.
İngiltere Dış İşleri bakanı Straw’ın KKTC’ye ve Ankara’ya ziyaretinin kökeninde bu ambargoların karşılıklı kaldırılması ve bunun neticesi olarak da neredeyse iki yıldır verdiği sözü tutamayan AB’nin saygınlık kazanması yatıyor.
Ankara’nın bu teklifini çok olumlu ve mantıklı bulan ABD, İngiltere’nin AB içindeki girişimlerine destek olarak BM içinde bir hareketlilik başlattı. Bunun sonucu olarak, Türkiye Kıbrıs konusunu AB’den bağımsız olarak BM’ye de aktarma kararı aldı ve dün BM Genel Sekreteri Kofi Annan’a, BM nezdindeki Türkiye Daimi Temsilcisi Büyükelçi Baki İlkin kanalı ile Türk deniz limanlarının, Kıbrıs Rum bayraklı gemilere açılmasını sağlayacak mantıklı ve kabul edilebilir bir teklif sundu.
OXİ (Hayır) demeye iyice alışmış olan Kıbrıs Rum Yönetimi, Türk limanlarının Kıbrıs Rum bayraklı gemilere açılmasını çantada keklik gördüğünden hemen ve derhal bu teklif resmen açıklandığı gün “OXİ” diyecek ve Türkiye’nin teklifini anında reddedecektir.
İşte çıngar ondan sonra çıkacak ve yılların ambargoları ters dönecek.. Zaten Kıbrıs Rum Yönetimi, İngiliz Dış İşleri Bakanı Straw, Cumhurbaşkanı Talat ile makamında görüşecek diye İngiltere’ye horozlandı ve politik rest çekti.
Bu OXİ’lerinden sonra bunların bedelini iyice ödeyecek.