Annan Planı Maddeleri |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Genelde her okuyucu veya yorumcu, Annan Planındaki maddelerle ilgili olarak Rumların itiraz ettikleri maddeler Türklerin haklarını koruyan maddelerdir, Türklerin itiraz ettikleri maddeler de Rumların haklarını koruyan maddelerdir diye düşünür.
Annan Planında değişiklik isteyen tarafların talepleri, diğerinin kazanımlarını azaltan maddeler olacağından uzlaşma zor sağlanacaktır diye yorum yapılır ve bu aşamada da Annan Planının olmazsa olmaz maddelerinden biri olan ve basit Türkçe ile “Sizin anlaşamadığınız maddelerde çözümü ben ortaya koyacağım ve sizde itirazsız kabul edeceksiniz” maddesi devreye girer ve işlerlik kazanır.
Bu madde ne demektedir. Siz Kıbrıs’ta yüzyıllardır yaşayan insanlarsınız. Eğer her hangi bir konuda anlaşamazsanız ve asgari müştereklerde (en ufak bir ortak nokta da) buluşamazsanız artık devreye ben gireceğim ve bana göre doğru olanı, ilgili madde olarak yazacağım ve sizler de hiç itiraz etmeden bu maddeyi olduğu gibi kabul edeceksiniz ve anlaşsanız da, anlaşmasanız da, kabul etseniz de, kabul etmeseniz de bu madde Anan Planının geçerli ve taraflarca kabul edilmiş bir maddesi olarak planda yerini alacaktır demektir.
İşte bu madde hem Rumların hem de Türklerin ortaklaşa itiraz ettikleri bir maddedir. Ortaklaşa kabul edilen maddeler gibi bu madde de ortaklaşa aynı doğrultuda itiraz edilen (yegane) maddedir.
Burada yapılması gereken Rum Siyasi Partiler ile Türk Siyasi Partilerin, Annan Planı görüşmeleri başlamadan evvel bir araya gelmesi ve ortak bir deklerasyon (açıklama) ile bu maddeye itirazları olduğunu ve bu maddenin iptal edilmesini veya değiştirilmesini talep ettiklerini açıklamalarıdır.
Direkt olarak Annan’ın ve indirekt olarak BM’nin bu itirazı kabul etmesi durumunda ortaya bu tür anlaşmazlıkların çıktığı maddelerde ne yapılacaktır veya üzerinde mutabakata (anlaşmaya) varılamayan bu maddeler nasıl giderilecektir diye ikinci bir sorun çıkacaktır. Bu sorunun giderilmesi artık tamamen taraflara kalmaktadır ve taraflar anlaşılamayan madde üzerinde tartışırlarken en az elli yıl geriye dönüp bakmalılar ve geçmişte yapılan hataların nelere mal olduğunu bir kere daha hatırlayarak orta yolu veya ortak mutabakatı bulmak için gayret göstermelidirler. Herkesin artık kalıcı bir barış istediği ve çocuklarını gelecekte barış dolu, silahların gölgesinde olmayan, huzur içinde yaşanılacak günler bırakmak arzusunda olduğu ortaya çıkmıştır.