Annan Rüzgarı Bitti |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
CTP hala daha 24 Nisan 2004’de yaşıyor ve o günlerde AB’nin gazlaması ile arkasına aldığı rüzgarı yaşatmak ve unutturmamak istiyor.
Bu güne kadar hep o oyları kendi oyları sandı ama bu herkesin de bildiği gibi doğru değil.
Zaten Annan’lı günleri yaşatmaktan ve canlı tutmaktan başka çaresi de yok. Annan rüzgarı durursa, CTP’nin balonu da söneceğinden hep o günlerden bahsediyorlar ve sanki o rüzgar hala daha esiyormuş havasını vermek istiyorlar.
Ama rüzgar durdu, deniz bitti.
Koltuk tatlı geldi ve orada oturabilmek için 36 yıllık prensiplere bile sırt dönüldü. Dün “Ak” denilene bu gün “Kara” dendi, zamanında başkası yaptığında CTP’nin protesto ettiği davranışları şimdi CTP kendisi yapar oldu.
Sayın Cumhurbaşkanının da saati 24 Nisan 2004’de durmuş. Sabah akşam Annan planını sayıklıyor.
Sayıklıyor sayıklamasına da, hem AB hem de AB’nin buçuk bile olsa üyesi Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti, Annan planını yok sayıyorlar ve artık duymak bile istemiyorlar.
Bu gerçeği nihayet kağıt üstüne de yazdılar ve Avrupa parlamentosu Türkiye rapörtörü Camiel Eurlings’in Türkiye Değerlendirme Raporuna koydular.
Artık Annan Planı yok, Annan Planının çıkardığı rüzgar da yok.
KKTC halkına yaşatılan yapay fırtına durdu ve pompalanan umutların boş olduğu ortaya çıktı. Taşlar gene eski yerine oturdu. Geriye kala kala AB’nin yarattığı hüsran ve AB’ye duyulan güvensizlik kaldı.
Ve tabiî ki güneydeki adadaşlarımızın da gerçek yüzleri ortaya çıktı. Ne istedikleri, bize nasıl baktıkları ve ele geçirseler, bizi nasıl bir kaşık suda boğacakları çıktı ortaya.
Hele AB içindeki (İlerleme Raporu taslağı) Türkiye Değerlendirme Raporunun hazırlanış tartışmaları ise tam bir yüzkarası.
Önce Türkiye’ye “Ermeni Soykırımı’nı tanımazsan ilerleme Yok” denildi. Sonra da tamam bu koşulu biraz hafifletelim ama sende karşılığında “Limanlarını Kıbrıs (Rum) Bandıralı gemi ve uçaklara aç, Gazimağusa limanını AB’ye devret ve Maraş’ı BM kontrolüne ver” dendi.
28 Eylül 2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, T.C. Bakanlar Kurulu’nun “Türkiye ile Avrupa Topluluğu Arasında Oluşturulan Gümrük Birliği’nin Uygulanmasına İlişkin Esaslar Hakkında Kararı” tavizin verildiğini, limanların Kıbrıs (Rum) Bandıralı gemilere açılacağının alt yapısının oluşturulmaya başlandığının haberini veriyor.
AB Dönem Başkanı Finlandiya’nın, KKTC’ye izolasyonun kaldırılması, bu çerçevede Rumları da tatmin edecek bir planın benimsenmesi için yeni bir girişim başlattı haberi ise tam bir sol gösterip sağ vurma. Gerçeklerle alakası bile yok.
İşin sonunda izolasyonlar kalkmayacak ama elden Gazimağusa limanı ile Maraş gidecek ve Türkiye’de de limanlar Kıbrıs (Rum) bandıralı gemilere açılmış olacak.
Tam bir AB kazığı.
Finladinya dönem başkanının girişimi, Türkiye limanlarını Rum bandıralı gemi ve uçaklara açarken, Gazi Mağusa limanını AB’ye, Maraş’ı BM’ye bırakılması şeklinde.
Bunun karşılığında da güya Kıbrıs Türklerine “Direkt Ticaret Tüzüğü” uygulaması başlayacakmış. “Mış” diyorum çünkü tam bir hikaye.
Bu girişim gerçekleşirse, içinde bulunduğumuz durum daha da kötüleşecek ve eldeki kozlarımızdan birkaç tanesini de yitirmiş olacağız.
AB’de son zamanlarda gelişen ve “Direkt Ticaret Tüzüğü” ile “KKTC’ye uygulanan İzolasyonlar”ı ilişkilendiren yaklaşım son derece tehlikeli bir şekil almaya başladı.
“Direkt Ticaret Tüzüğü”nün uygulanması halinde bile hiçbir şekilde izolasyonlar kalkmıyor. Sadece siz öyle zannediyorsunuz.
KKTC’den izolasyonların, ambargoların kalkması demek, “Direkt uçuşları, seyahat, iletişim özgürlüklerini, kültürel ve sportif engellemeleri” ortadan kaldırmak demektir.
Ben “Direkt Ticaret Tüzüğü” içinde böyle bir şey okumadım. Okuyan varsa bana söylesin.