Başkanlık Sistemi |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Son birkaç yıldır Cumhurbaşkanımız Sayın Rauf R. Denktaş, silahlı mücadele döneminin 1974 Mutlu Barış Harekatı ile kapandığını, Federe Meclisin açılması ile toplumumuzda gerçek Demokrasinin hayata geçirildiğini ve yıllar önce tohumları atılan Demokratik yaşam tarzının ilk adımı olan Parlamenter sistemin, yani “Yasama ve İcraatın Parlamento tarafından yapıldığı dönemin”, miadını doldurduğunu ve artık Başkanlık sistemine geçilmesi zamanının geldiğini söylemektedir. Bu düşüncesini de her fırsatta ve olanakta dile getirmektedir.
Dün de Türkiye’de Adalet Bakanı Cemil Çiçek, “Başkanlık Sistemi” ne değindi ve artık Başkanlık Sisteminin Türkiye için en ideal demokrasi yöntemi olacağını vurguladı.
Bizdeki ve Türkiye’deki mevcut parlamenter sistem içinde, “bazı siyasi partilerin Genel Başkanları” “tek adam”, “tek seçici”, “tek karar verici” konumundadırlar. Milletvekilleri adeta robot durumundadır. Parti içi demokrasi diye bir şey söz konusu değildir. Bu aşamaya, lider diktası ya da lider sultası denmektedir ve her iki ülkenin parlamenter sistemi de artık bu noktaya ulaşmıştır.
Başkanlık sisteminde, Liderlerin, Milletvekilleri üzerinde bu kadar yetkileri, baskıları ve seçicicilik hakları yoktur.
Güncel bir konu haline gelmekte olan bu Başkanlık sistemi, örnek olarak, bizlerin dikkatini çekebilecek aşağıdaki ülkeler tarafından halen uygulanmaktadır.
Kıbrıs’ın güneyindeki hükümet sistemi, 1960 yılında kurulduğundan beri Başkanlık sistemidir.
ABD’de kurulduğu günden beri Başkanlık sistemi yürürlüktedir. Bu sistemin yapısında tek turlu bir Başkanlık seçimi uygulaması vardır. Başkan olmak için illaki seçimde %50den fazla oy almak şart değil. Kim seçimde en çok oyu alırsa o Başkan olmaktadır. Amerikan sisteminde, siyasi hizipler az ya da çok, kendilerini iki ana parti içinde çalışmak zorunluluğunda bulmaktadırlar. Aksi takdirde demokratik sistemin dışında kalmaktadırlar.
Fransa’da da Başkanlık sistemi vardır. Bu sistemin yapısında iki turlu bir Başkanlık seçimi uygulaması vardır. İlk turda tüm adaylar Başkanlık için yarışa girmektedirler. İlk turda %50’den yukarı oy alan aday varsa, ikinci tura gerek kalmadan Başkan olmaktadır. Ama ilk turda %50 oydan fazla alan aday yoksa, en fazla oy alan 2 aday ikinci turda yarışmakta ve doğal olarak adaylardan 1 tanesi %50’den fazla oy alıp Başkan seçilmektedir. Bu sistem hizipleri, güçlerini ilk turda göstermeye ve ikinci turda da en üstteki iki sistem içi adaya oy vermeye teşvik etmektedir.
Nedir bu BAŞKANLIK sistemi.
Başkanlık sistemi, Yasama, Yürütme ve Yargı organları arasında kesin bir ayrıma ve dengeye dayanan, Yasama ve Yargı organlarının demokratik denetimi içinde, Yürütmenin iktidar olanaklarını genişleten bir hükümet sistemidir. Başkanlık sistemi, Başkanlık hükümeti sistemi olarak da adlandırılmaktadır. Bu tanım çerçevesinde dünyada hepsi birbirinden farklı, kendi tarihi, sosyolojik ve siyasal koşullarının ürünü olan başkanlık rejimleri mevcuttur. Bütün bu rejimlerin içinde herkes tarafından en başarılı bulunan örnek, ABD başkanlık sistemidir.
Devleti yöneten Hükümet tamamen dışarıdan kurulmakta, yani Bakanlar dışardan atanmaktadır. Yasama ile yürütme arasındaki müdahale ortadan kalkmaktadır. Milletvekili Bakan olamamaktadır. Milletvekilinin görevi sadece yasa yapmak ve Hükümeti denetlemekle sınırlı kalmaktadır. Milletvekili eğer Bakan olduysa, Milletvekilliğini bırakmakta ve sadece Bakanlık yapmaktadır. Bakanlık görevi sona erince de, tekrar Milletvekilliğine geri dönememektedir.
Devlet Başkanını doğrudan halk seçmektedir. Devlet Başkanı, her dönemi 5 yıl olmak üzere iki dönemden fazla seçilememektedir. Daha uzun bir süre seçilmek, kötü ellerde Devlet Başkanının Hükümetin tepesinde kemikleşmiş bir örgüt kurmasına yol açabileceği ve siyasi irade ile kişisel yetkilerin bir biri içinde bütünleşmesine yol açabileceği için sakıncalı görülmektedir.
Başkanlık sisteminin en büyük özelliği istikrarı sağlaması ve Hükümet üzerinde devamlı olarak halkın seçtiği Milletvekilleri tarafından denetimin bulunmasıdır. Milletvekilleri kişisel oylara gebe kalmadıkları için, toplumun çıkarın olan en iyi yasaları yapmak için gayret göstermekte, icrada olan hükümet de, halk oyu ile başa gelmediği için hiç kimseye oy borcu bulunmamakta ve oy kaygısı taşımadığı için de, popülist uygulamalar yerine toplumun geneli ve tümü için en uygun icraatı yapmaktan çekinmemektedir.