Batı Trakya Ve KKTC |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
BATTAM, “Batı Trakya Türkleri Araştırmaları Merkezi”, Konferansı bildirileri KKTC ile BATI TRAKYA arasındaki birçok benzerliği ortaya çıkarmaya başladı.
Yunanlıların ve Rumların Türklere hiçbir hak vermeme mantalitesi her iki bölgede de aynı.
Yöntemler aynı, uygulamalar aynı, düşünceler aynı.
Talat-Hristofyas görüşmelerine bakıyorum.
Hristofyas’ın yaptığı önerilere şimdi daha değişik bir gözle okuyup, yeni baştan değerlendirmeye çalışıyorum.
Yunanlılar Batı Trakya’daki Türkler için neler düşünüp uygulamışlarsa, aynısını Hristofyas da bizim için düşünüyor.
Yunanlılara göre Batı Trakyada Türk yok.
Yunanistan, her yerde yaptığı gibi ve dünyanın tümünün “Helen” ırkından olduğu iddiası ile Batı Trakya Türk’ünün de etnik kimliğini reddetmekte ve Lozan Antlaşmasına göre Batı Trakya’da “Müslüman Azınlık” bulunduğunu savunmakta. Ancak Lozan Antlaşmasına ek olarak imzalanan göç anlaşmasının başlığı “Türk ve Rum Ahalilerin Değişimi”dir. Ayrıca Milletler Cemiyeti (dönemin Birleşmiş Milletler’i) tarafından 5 Mart 1925’de Cenevre’de hazırlanan raporun başlığı da, “Batı Trakya’da Türk Irkından Azınlık”tır.
Batı Trakyalı Türkler Yunan Meclisine Milletvekili sokamasın diye yapılan yasa değişikliğinden sonra bütün Batı Trakyalı Türkler oylarını bir tek adaya bile verseler, gene bu aday Yunan Parlamentosuna giremiyor.
Seçim yasasında 1990 tarihinde yapılan bir değişiklikle getirilen yüzde 3’lük ülke barajı (200 bin oy) uygulamasının bağımsız adaylar için de geçerli olması nedeniyle, BTTA’nın Yunanistan Parlamentosu’na kuracağı bir parti adına, ya da bağımsız olarak temsilci gönderme imkanı fiilen elinden alınmış durumda.
200 bin oy barajı ise bilinçli bir şekilde konmuş. Batı Trakya Türklerinin, yeni doğan bebeğinden en yaşlısına kadar tümü de aynı kişiye oy verse, elde edilecek oy sayısı bu barajı geçmeye yetmiyor.
Batı Trakya’da yaşayanların Türk olmadığını iddia eden Yunan Hükümeti bölgeyi alt kimlik yakıştırması ile etnik olarak bölebilmek amacı ile her tür girişimi başlatmış.
Bir grup insana siz Türk değil “Çingenesiniz” diyerek, Çingene olarak faaliyet yapmaları karşılığı parasal olanaklar tanımış. Çingeneler ile ilgili bir çok kitabı “Yunan Genel Kurmayı” bizzat kendisi basmış
Aynı şekilde “Pomak Türkleri”ne de siz Türk değil, Müslümanlaştırılmış Helenlersiniz diyerek, ayrı okul, ayrı kitap ve ayrı eğitim sistemi kurmaya çalışmış.
Buna karşın Batı Trakya Türklerinin Türk dilinde eğitim yapacak “Ana Okulu” açılması talepleri ise hep reddedilmiş.
Lozan Antlaşması imzalandığı 1923 yılında bölgede yaşayan Yunan, Bulgar, Ermeni ve Yahudilere oranla Türk nüfusu, Pomak Türkleri de dahil olmak üzere çoğunlukta olmasına ve sayısal olarak da 129,120 kişi olarak kayda geçmesine rağmen, ki o dönemde bölgedeki Türk nüfusu toplam nüfusun %67’sini oluşturmaktaydı, aradan geçen 86 yıl içinde Yunanistan nüfus artışı eğrisine göre 235,958 kişi, Türkiye’nin nüfus artış eğrisine göre 667,784 civarında olması gereken Batı Trakya Türk nüfusu, asimilasyon ve göçler sonucu 120-150 bin arası bir sayıya düşmüştür.
Bugün toplam sayıları kesin olmamakla beraber 120-150 bin arası telaffuz edilmekte ve yaklaşık olarak da bölge nüfusunun %40’ını oluşturmaktadır.
Batı Trakya’daki Türk nüfusunu azaltmak maksadıyla, Yunan yönetiminin başvurduğu yöntemlerden biri de, ülke dışına seyahat amacıyla giden soydaşlarımızı çeşitli bahanelerle vatandaşlıktan çıkarmak olmuş.
Nitekim bu maddeye dayanılarak 1988’de 122, 1990’ın Haziran ayı itibariyle 66, Şubat 1991’de 544 Batı Trakya Türkü bilgi ve istekleri dışında vatandaşlıktan atılmıştır. Vatandaşlıktan çıkarılanlardan çoğu Türkiye, ABD ve Almanya’ya öğrenim görmek üzere giden Türk öğrencilerdir. Bu uygulamaya rağmen Yunan makamlarınca vatandaşlıktan çıkarılan Türkler’in sayısı halen gizli tutulmakta.
İşte Batı Trakya gerçeklerinden bazıları bunlar.
Mülkiyet konusu ise tam bir facia. Batı Trakya Türklerinin mülkiyet konusunda hiçbir hakları olmamış, Yunanistan’ın AB’ye girmesine rağmen de hala daha yok. Ne mülk alabiliyor, ne de mülkünü satabiliyor. Tapulu mülkünü imar edebilmesi ise bir hayal. Yunan Hükümeti çivi bile çaktırmıyor.
Kıbrıs adasında iki ayrı ve egemen devlete dayalı bir çözüm yolunu seçmezsek, başımıza gelecekler de üç aşağı beş yukarı bunların benzeri olacak. Batı Trakya’da yaşananların haklarında öteye pek fazla haklarımızın olmayacağı da Hristofyas’ın yaptığı önerilerden belli oluyor.
BATTAM Konferansı sayesinde benim ünümde artık yurt dışına taştı.
Yunan hükümeti tarafından finanse edilen ve özellikle de İskeçe, Gümülcine ve Dedeağaç bölgelerinde yaşayan Batı Trakya Türklerine yönelik yayın yapan gazetelerde çıkan resmimin altında, “İşgal Bölgelerinin, tanınmayan Üniversitesinden sözde Profesör Ata Atun” alt yazısı ile benim de BATTAM Konferansına katıldığım belirtilmiş.
Belli ki üçüncüsü yapılan bu konferans Yunan Hükümetini bayağı ürkütmeye başlamış.