Biz Bildt için ne yaptık |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Son bir haftadır Rum tarafında ve AB’de, gündemi meşgul eden siyasi tartışma, İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt’in geçtiğimiz hafta Avrupa Parlamentosunda (AP) gerçekleştirilen görüşme esnasında yaptığı açıklama içindeki Kıbrıs’ta bugünkü durumun sorumlusunun Atina’daki Albaylar Cuntası’nın olduğu yönündeki sözleri oldu.
Rum tarafı ve Yunanistan, 1 Temmuz-31 Aralık 2009 tarihleri arasında AB’nin dönem Başkanlığını yapacak olan İsveç’in Dış İşleri Bakanının bu sözlerinden adeta çılgına döndü.
Neredeyse her yere saldırmaya, protestolar göndermeye başladılar.
Kıbrıs konusunda doğrular söylenmeye, gerçekler dile getirilmeye başlanınca bir türlü başkalarının doğrularını kabullenemiyorlar.
İlk etapta Kıbrıs Rum siyasi partileri, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesini tetikleyenin Yunan cuntasının Kıbrıs’ta gerçekleştirdiği darbe olduğunu açıklayan AB Dönem Başkanlığı’nı yürütmekte olan İsveç’in Dışişleri Bakanı Carl Bildt’e aynen bir orkestranın aynı müziği farklı enstrümanlarla çalan değişik elemanları gibi uyum içinde tepki göstermeye başladılar.
Rum Meclisi ve DİKO Başkanı Marios Karoyan, EDEK Başkanı Yannakis Omiru, AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu, Ana muhalefet DİSİ Başkan Yardımcısı Averof Neofitu, EURO.KO Başkanı Dimitris Şilluris ve Rum Ekologlar ve Çevreciler Hareketi, değişik zaman ve farklı mekanlarda hep aynı tepkileri dile getirdiler, Bildt’i ve İsveç’i protesto ettiler. Sanki de başlarında bir orkestra şefi varmış ve de onları yönetiyormuş gibi.
Hep bir ağızdan ve değişik yönlerden Bildt’e çullandılar.
Tümü de üzüntü ve hoşnutsuzluk belirttiler. Bildt’in AB’nin muhtelif kararlarına uymayan görüşler beyan ettiğini, İsveç’in AB Dönem Başkanı olduğunu ve Türkiye’nin AB’ye ve dolayısıyla Güney Kıbrıs’a karşı üstlendiği yükümlülükleri yerine getirmesinden sorumlu olduğu iddialarını ortaya attılar.
Amaçları, Kıbrıs konusunu çok iyi bilen İsveç Hükümetinin daha ileri bir adım atmasını önlemek ve Bildt’i de susturmak.
Tabii yapabilirlerse.
Kıbrıs Rum yönetimi hemen İsveç ve AB nezdinde protesto girişimleri başlattı.
Kıbrıslı Rum ve Yunanlı AB Komisyonu üyeleri konuyu komisyonlarına taşıyıp gündeme soktular.
Diasporadaki, yani yurt dışındaki Rum ve Yunan Dernekleri, Birlikleri, Cemiyetleri, sportif ve kültürel kulüpler hemen harekete geçtiler ve hem İsveç hükümetine hem de AB yetkililerine protesto yazıları göndermeye başladılar.
Yapılan protestoların, gönderilen yazıların ana temaları da hep aynı.
“Bildt Kıbrıs gerçeğini bilmiyor. Türkiye verdiği sözleri tutsun ve limanlarını açsın. AB Bakanlar Konseyi dönem başkanı, tarihi çarpıtamaz, gerçeği tahrif edemez, olguları değiştirip Türk işgal suçuyla Kıbrıs Helenizmi’nin, kabul edilemez gördüğü çözümü reddetmesini eşit kılamaz. AB’nin Kıbrıs ile ilgili kararları vardır. Avrupa Konseyi’nin Türkiye’ye, Güney Kıbrıs’a karşı yükümlülükler tevdi ettiğini, Bildt’in görevi de Türkiye’nin AB’ye karşı yükümlülüklerini yerine getirmesi yönünde çalışmak olmalıdır…” gibi mesajlar gönderdiler.
İsveç hükümeti, Dış İşleri Bakanı Bildt’in açıklamaları konusunda son günlerde Kıbrıs’ta yaşananlardan ve Bildt’in Rum siyasiler tarafından sert bir şekilde eleştirilmesinden “korkunç derecede” rahatsız.
Rum tarafı müzakerelerde sonuca gidilmesinin hedeflendiği 1 Temmuz-31 Aralık dönemi içinde yani İsveç’in AB Başkanlığı döneminde, İsveç ile ters düşmeyi göze alamıyor. Bu dönem içinde gerek Başkanlar Konseyinde, gerekse de Komisyonlardan gelecek raporların hazırlanmasında inisiyatif İsveç’in elinde olacak. Sonra da İspanya’nın. Her ikisi de Türkiye’yi destekleyen ülkeler.
Hristofyas hükümeti, bu konuda sıkı bir çalışma yaptı ve Bildt’in sözlerinin etkisini azaltmak, Kıbrıs gerçeklerini saptırmak için de üç aşamalı bir plan hazırladı.
Plandaki ana hedef İsveç ve Karl Bildt’in susturulması ve Rum görüşlerine yatkınlaştırılması.
Planın Birinci aşaması, Rum Dışişleri Bakanı Markos Kiprianu ile İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt arasında baş başa ve samimi düzeyde bir görüşmenin gerçekleştirilmesi.
İkinci aşama, Bildt konusundaki yaklaşımın aşırıya kaçılmadan ciddi bir argümanla gerçekleştirilmesi.
Üçüncü aşama ise Rum tarafıyla İsveç’in ilişkilerinin düzeltilmesi amacıyla sürekli çaba gösterilmesi ve değişik yönlerden girişimlerin yapılması.
Buraya kadar yazdıklarımın hepsi Kıbrıslı Rumların yapacakları ve Yunanistan’ın da bu konudaki bitmeyen desteği.
Önemli olan Bildt konusunda bizim ne yaptığımız ve yapacağımız.
Çok ender bir şekilde, neredeyse kırk yılda bir kez AB’nin başına Kıbrıs konusunu tüm çıplaklılığıyla bilen birisi gelmiş.
Biz bu durumdan faydalanabilmek için neler yapacağız veya bir takım girişimler başlattık mı?
Hristofyas bir yaklaşım planı yapmış. Biz de yaptık mı?
1963-1974 yılları arasında uğradığımız soykırımı ve 1974 Mutlu Barış Harekatı gerçeklerini anlatabilmek için bir hazırlık yaptık mı. Yoksa Rumların yıllardır üzerimize yıkmağa çalıştığı “İşgalci” suçlamasını kabulleniyormuyuz.
Bence Dış İşlerimizin mesai saatlerini dikkate almadan günde 24 saat çalışması gereken zaman geldi ve çattı.
Bu fırsatı asla kaçırmamalıyız…