Denktaş sendromuna kapılanlar |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Bazı köşe yazarlarımız ve politikacılarımız ısrarla KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş’ın, Aralık 2002 Kopenhag zirvesi ile Mart 2004 Lahey zirvesinde Annan Planı’na o zamanki haliyle “EVET” dememiş olması dolayısıyla fırsat kaçırıldığından söz eder.
Halbuki geçmişle ilgili evraklara bir göz atarsanız ve Rum tarafındaki gelişmelere de tarafsız gözle bakarsanız gerçeğin hiçte böyle olmadığını görürsünüz.
Başlayalım 2003’ten.
28 Eylül 2003 tarihli Fileleftheros gazetesi, eski Rum Cumhurbaşkanı Klerides’in çözümle ilgili “Rumların Annan Planı’nı müzakere etmeyi kabul etmelerinin nedeninin bir çözüme varmak değil, fakat KKTC’nin tanınmasını önlemek olduğu” sözlerine yer verdi.
1 Aralık 2003 tarihli Mahi gazetesi eski Rum Cumhurbaşkanı Klerides’in “(Müzakerelerde) hiçbir taviz vermeden, hiçbir şey kabul etmeden, (görüşmelerde) kabahati Türk tarafına yükleyerek AB üyeliği amacımıza ulaştık.” itirafını yayımladı.
23 Aralık 2003 tarihli Politis gazetesi, Papadopulos’un, “Denktaş “EVET” deseydi dahi ben BM belgesini (Annan Planı) imzalamayacaktım. Denktaş imzalarsa ben de imzalarım şeklinde bir beyanım asla olmadı” dediğini yazdı. Hatırlarsanız bu konuda Sayın Denktaş’ı haksızca suçlayanlar olmuştu.
Referandum döneminin AB’nin genişlemeden sorumlu komisyon üyesi Verheugen, 24 Nisan halkoylamasında Rumların BM planını ezici çoğunlukla reddetmelerinden sonra, “Aldatıldım” diyerek isyanları oynamıştı.
Papadopulos’un bu aldatıcı tutumu, referandumdan çok önce Kıbrıs’taki çözüm yanlısı Rumlar tarafından da acı bir dille eleştirilmişti.
Nitekim, 10 Mart’ta Lahey’de yapılan toplantıda planı kabule hazır olduğu izlenimini veren Papadopulos, daha sonra Annan planının kabul edildiği takdirde “Türk işgalini” yasal hale getireceğini öne sürerek vatandaşlarını Referandumda “HAYIR”a yönelten kaos’un temelini oluşturmuştur.
Papadopulos’un bu kaypak yaklaşımına kıyasla, Annan planına başından beri olumsuz baktığını söyleyen Denktaş, daha dürüst ve tutarlı bir yaklaşım ortaya koymuştur.
Asıl en önemlisi, bir hukuk adamı olan Rum Eski Başsavcısı Alekos Markidis, 30/01/2005 tarihinde Alithia gazetesinde gönderdiği yazıda Papadopulos’u sert bir dille eleştirdi ve uyguladığı siyasetin Kıbrıs’ı çözüme doğru götürmediğini belirtmesidir.
Markidis, Papadopulos’un Kıbrıs politikasının “Adanın şu anki sınırlarıyla de facto bölünmesine götürdüğünü ve geçen zamanın ise yeni hoş olmayan durumların oluşması imkanını sağladığını” vurguladı.
Papadopulos sürekli olarak, Annan Planı’nı reddettiğini, zaman kısıtlaması kabul etmediğini ve Annan’ın arabuluculuğunu istemediğini belirtiyor.
Eski ve yeni Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanları Klerides ve Papadopulos’un net ve açık “olumsuz” niyetleri bizzat çözüm isteyen bazı Rumlarca dahi anlaşılmışken, bazı kişilerin sorunu sürekli şekilde Türkiye’de ve KKTC’de görmesi ve “Denktaş sendromu”na kapılmaları bana çok mantıksız geliyor.
Bundan kurtulup, doğruları görmemiz ve ona göre mücadelemizi yönlendirmemiz gerekmektedir… Artık herkes biliyor, çözümü istemeyen biz değiliz, Rumlar…