Direk Ticaret Tüzüğü Fiyaskosu |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
AB’nin Direk Ticaret Tüzüğünün KKTC’de yapılan 18 Nisan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik olduğu yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başladı.
KKTC halkı Avrupa Birliğini, 2004 yılında verdiği vaatleri tutmamasıyla biliyor. Aradan geçen bunca yıldan sonra, huylunun gene huyundan vazgeçmediği kesin. Tarihten hiç ders almamışlar anlaşılan.
Güncel olarak “Doğrudan Ticaret Tüzüğü” de bunun en güzel ispatı.
Lizbon anlaşması sonrası Avrupa Komisyonunun Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nü Avrupa Parlamentosuna göndererek görüş istemesi sonrasında Kıbrıslı Rumlar, AB kurumlarını tam anlamıyla baskı altına alıp Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün Avrupa Parlamentosundan geçmemesi için büyük uğraş veriyorlar.
Bu uğurda “Soğuk Savaş”ın tüm yöntemlerini de uyguluyorlar. Doğrudan Ticaret Tüzüğünü destekleyen Parlamenterleri, basını ve TV’leri kullanıp baskı altına almaya çalışıyorlar.
Yanlarında tabi ki Yunanlı Parlamenterler, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, Fransız Parlamenterler, Almanya Şansölyesi Merkel, Merkel’in partilileri ve Avrupa Parlamentosundaki aşırı sağ parlamenterler var.
Bu yoğun çalışmalar ve girişimler sonucunda Direk Ticaret Tüzüğünü ele alan Avrupa Parlamentosu Uluslararası Ticaret Komitesi Koordinatörleri, Avrupa Halk Partisi’nin Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün Uluslararası Ticaret Komitesi tarafından değil Hukuk Komitesi tarafından görüşülmesi talebinin incelenmesine karar verdi.
Karar tabii ki son derece kasıtlı ve Direk Ticaret Tüzüğünü bir daha hayata geçmemek üzere öldürmeye yönelik.
Avrupa Komisyonu KKTC’yi, üçüncü aday eyalet, varlık veya devlet olarak addedip bu tüzüğün yürürlüğe konulup işlerlik kazanmasını isterken Rumlar, Direk Ticaret Tüzüğünün hayata geçmemesi için büyük paralar ödeyip rüşvetler verdikten sonra Avrupa Konseyi Hukuk Dairesi’nden aleyhte kullanılabilecek bir bilirkişi raporu çıkarttırmayı başarmışlardı.
Avrupa Konseyi Hukuk Dairesi, konuya 10. Protokol çerçevesinde ele aldı. Protokolda yazdığı gibi, “Kıbrıs adasının tamamının Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında AB’ye üye olduğu ve Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümetinin etkin kontrolü dışında bulunan Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ait bölgelerde şimdilik AB müktesebatının askıya alındığı” görüşünü dikkate alarak, Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümetinin etkin kontrolü dışında bulunan Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ait bölgeler, yani KKTC toprakları da AB toprağıdır ve “üçüncü aday eyalet, varlık veya devlet” olarak tanımlanamaz diyerek aleyhteki raporunu hazırladı. Rumlar da bu raporu 2004 yılından günümüze kadar her platformda tepe tepe kullandılar.
Rumların yoğun girişimlerinin ardından, Avrupa Halk Partisi Koordinatörü Daniel Kaspari, Uluslararası Ticaret Komitesi Koordinatörleri toplantısında, Avrupa Komisyonu’nun Doğrudan Ticaret Tüzüğü’ne ilişkin olarak tercih ettiği hukuki zemin konusundaki çekincelerini dile getirerek Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün Hukuk Komitesi tarafından ele alınması talebini sundu. Bu talepten sonra konu 27 Nisan Salı günü, koordinatörler düzeyinde ele alınacak. Büyük bir olasılıkla da kabul edilerek Hukuk Komitesine gönderilecek ve tüzük de orada mezara gömülecek.
Bunun sonucunda da Merkel’in ve Sarkozy’nin, Lizbon anlaşmasına işlerine geldiğinde uyup, gelmediğinde uymayacakları ana tema olacak ve AB’nin gerçek yüzünü ortaya koyacak.
Hristofyas istediği diye Merkel ve Sarkozy, Lizbon anlaşmasını bir kez ihlal etmekten bir zarar gelmez düşüncesi ile konuya yaklaşırlarsa, AB’nin inandırıcılığı büyük bir darbe yiyecek ve gelecekte kimseler kendilerine inanmayacak.
Doğrudan Ticaret Tüzüğü gerçekte AB için bir “Sınav” konumunda. Güvenilirlik ve inandırıcılık sınavı. AB’de kaldıysa tabii ….