Doğrudan Ticaret Kandırmacası |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Marc Pierini, 22 Ocakta yapılacak AB Dış İşleri Bakanları toplantısında AB’nin KKTC ile doğrudan ticaret başlatmasına karar verilmesini beklediğini söyleyip, KKTC halkına bir AB balonunu daha yutturmaya çalışıyor. Üstelik birde “Bu, AB’nin KKTC için atacağı ilk ciddi adım olacaktır” diyerek sanki önemli bir şeyler söylüyormuş havasını da verdi sözlerine.
Doğrudan Ticaret Tüzüğü ile ilgili 22 Ocakta AB’nin kodamanlarının alacağı karar, aynen ikiz kardeşi Mali Yardım Tüzüğü gibi hiçbir işe yaramayacak. Zaten Avrupa Birliği Dışişleri bakanları, Malî Yardım Tüzüğünü, beraber doğduğu kardeşi Doğrudan Ticaret Tüzüğünden ayırmakla her ikisini de tarihin “İşe Yaramaz Tüzükler ve Kararlar” mezarlığına çoktan gömmüşlerdi.
Gözle görünün o ki, Mali Yardım Tüzüğünden şimdilik bu çalışmaların bürokratik işlemlerini yapan AB şirketleri karlı çıktı. Milyonlarca Avro, bu şirketlerin personeline verilecek maaş şeklinde deve olmak yolunda emin adımlarla yürüyor. Aynen ABD’nin 30 milyon dolarlık Mali yardımı gibi. Bu yardımdan KKTC halkı daha “1 tek Cent” bile almadı. Tüm para bu işi üstlenen Amerikan şirketinin personeline maaş olarak gitti. Bu da öyle olacak.
22 Ocak’ta uygulanabilir hale geleceği iddia edilen Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün, Rumların isteklerine göre uygulanacağından kesin olarak emin olabilirsiniz.
Zaten daha tüzüğün başlığı bile, daha doğduğu günden bize kazık atmaya yönelik.
Başlık aynen şu kelimelerden oluşmuş. “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti’nin etkili kontrolü altında olmayan bölgeleri ile ticareti düzenleyen özel koşullara ilişkin, KONSEY TÜZÜĞÜ”. Yemede yanında yat bu başlığın.
İşin açıkçası, bizim dört elle sarıldığımız ve yaşaması için her şeyimizi feda etmeye hazır olduğumuz “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”, AB için yok ve bir mana bile ifade etmiyor. Dilleri bir türlü KKTC demeye dönmüyor. Sağ olsunlar bizim son dönem yöneticilerimiz de KKTC adını ağızlarına almamaya çok gayret ediyorlar. Ellerinden gelse KKTC’yi lav edecekler ama şimdilik herhalde biraz erken ki, bir türlü dile getirip deneyemiyorlar.
Doğrudan Ticaret Tüzüğünü iyice okuduğunuzda, her ne kadar Kıbrıs Türk Ticaret Odası (KTTO) geçerli belgeyi vermeye yetkilendirilmiş gibi gözükse de, daha giriş bölümünde yetkili merci tanımlaması yapılırken “Kıbrıs Türk Ticaret Odası veya yetkili kılınan başka bir kurum” cümlesine yer verilmesi gereği duyulmuş.
Bundan maksat, birilerinin K.T.T.Odasını sahte belge vermekle itham edebilmesine kolaylık sağlamak ve bu iddiayı temel alarak, belgelerin giriş bölümündeki tanımlamaya göre kendileri tarafından verilmesini talep etmesine kapı açmak.
Yetkili kılınan bu “başka kurum”un, başında bir Rum bulunan AB Kıbrıs ofisi olacağından benim hiçbir şüphem yok. Maksat kendi topraklarımızda bizim egemenliğimizi yıkmak ve Kıbrıs’lı Türklere “KKTC”yi ve onun kurumlarını, başlarına vura vura yok saydırmak.
İşin sonunda gerekli onay belgelerinin Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti bölgesindeki AB ofisinden veya onun temsilcilerinden alınması koşulu getirilirse hiç şaşmamak gerektir. Zaten senaryo da aynen böyle. KKTC’nin var olmadığını Kıbrıs’lı Türklere, bir şekilde boğazlarını sıkarak ve onurlarını ayaklar altına alarak kabul ettirmek.
Zaten Madde 1., fıkra 1.1, fıkra 3, fıkra 5 ve fıkra 6’yı okursanız, KKTC’den veya Tüzükteki adı ile “Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti’nin etkili kontrolü altında olmayan bölgeler”inden bu koşullar altında AB’ye hiçbir ticari malın gönderilemeyeceğini veya ancak çok az sayıda ve kısıtlı çeşitlilikteki malların gönderilebileceğini net bir şekilde anlarsınız.
Maksat verilen sözü tutmak ama Rumlar ile Yunanlıları gücendirmemek için Doğrudan Ticaret Tüzüğüne işlerlik kazandırmamak.
Beni bu düşüncelere yönlendiren Doğrudan Ticaret Tüzüğünün ilgili maddeleri aşağıda. Varın siz de kendi algılamanıza göre kararınızı verin.
Madde 1
1.1. 2913/92 no.lu Konsey Tüzüğü’nün 23 ve 24. maddeleri çerçevesinde, Bölgeler menşeli ve doğrudan doğruya oradan nakledilen ürünler, 2. maddede atıfta bulunulan belgeyle desteklendikleri ve ihracat iadeleri ve müdahale önlemlerine tabi olmadıkları sürece, yıllık vergi kotalarının sınırları içinde eşit etkiye sahip olan gümrük vergileri ve masraflardan muaf tutularak, Topluluğun gümrük bölgesi sınırları içinde serbestçe dolaşabilecektir. Bu, ithalata ilişkin dolaylı vergilere halel getirmeyecektir.
3. Topluluk mevzuatının veterinerlik mevzuatına tabi olan canlı hayvanların ve hayvansal ürünlerin Bölgelerden Topluluğa girişi, yeterli veterinerlik ve kamu sağlığı standartları sağlanana kadar yasaklanacaktır.
5. Gıda güvenliğine ilişkin nedenlerden dolayı, Ek IV de listelenen Komisyon Kararları kapsamında olan ürün çeşitlerinin Bölgelerden Topluluğa girişi yasaklanacaktır.
6. AB ticari savunma tedbirlerine tabi ürünlerin, bu tedbirlere tabi olan maddeleri içeren ürünler de dahil olmak üzere, Topluluğa girişi yasaklanacaktır.
Özetle, “Kıbrıs’ın kuzeyinde mahsur kalmış Kıbrıslılar!” her ne kadar biz kapılarımızı açtıysak da, AB’ye hiçbir ticari mal satamayacak denmektedir bu tüzükle.
Doğrudan Ticaret Tüzüğü, “‘İzolasyonların kaldırılması” veya “Ambargoların delinmesi” şeklinde de asla algılanmamalıdır.
Bu tüzük sadece kağıt üstünde, AB ile “Kıbrıs’ın kuzeyinde mahsur kalmış Kıbrıslıların!” ticaret yapması ile ilgilidir. Her ne kadar ticaretin yapılacağı söyleniyorsa da, bu yıllardan beridir süre geldiği gibi tek yönlü bir ticarettir ve sadece AB’nin “Kıbrıs’ın kuzeyinde mahsur kalmış Kıbrıslılara” mal satması şeklinde gerçekleşmeye devam edecektir.
Gerisi, süslenip püslenmiş bir AB aldatmacası olarak dünya klasikleri arasına girecek “hikaye”dir.