Doğrudan Ticaret Tüzüğü öldü mü? |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Bildiğiniz gibi Mali Yardım Tüzüğü, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Başkanı Tasos Papadopulos’un önerisi ve arkasından belirli önerileri de sunması sonrasında, Avusturya Başkanlığı’nın girişimleri ile kabul edildi.
Mali yardım tüzüğünün kabulü aslında 25 AB üyesinin ortak isteği. Bu konudaki ortak düşünce Kıbrıs’lı Türklerin çıkarlarından çok AB’nin prestijini kurtarmak düşüncesi.
Mali Yardım Tüzüğünün aynı gün doğan ikiz kardeşi Doğrudan Ticaret Tüzüğü ise, bu son uygulamadan sonra adeta ikizinden ameliyatla ayrıştırılan ama yaşam savaşını kaybetmiş Siyam İkizlerine benziyor. Soluk alıyor ama aslında beyni ölmüş. Sağlıklı yaşam şansı hiç yok.
Bunun nedeni Avrupa Birliği Milletvekillerinin Rumların ağzı ile hareket etmeleri veya Kıbrıslı Türkleri görmezden gelmeleri veya biraz daha açık bir tabirle Kıbrıslı Türklerle dalga geçmek istemeleri. Her üç olasılıkta akla çok yakın.
Rum Yönetimi’nin, Türkiye’nin AB ile müzakere başlıklarına veto uygulamaması karşılığında Mali yardım ile Doğrudan Ticaret Tüzüklerine ilişkin taleplerinin karşılandığına dair etrafta söylentiler dolaşıyor ama bu söylenenlerin gerçeklerle ilgisi hiç yok. Bu sözler yakışıklı bir dedikodudan öteye değil.
Müzakerelerde Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinin her fırsatta sorun çıkaracağı veya VETO’ya baş vuracağı olasılığı ise bayağı yüksek. Limanların açılmaması ve Türkiye’nin Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini tanımamak için elden geleni yapması, bu olasılığın gerçekleşme oranını bayağı yükseltiyor.
Türkiye -AB Katılım Ortaklık Müzakerelerinde Türkiye, müzakerelerdeki konu başlıklarına ilişkin kararlarını, önlerine sunulacak belgelere göre verecek. Bir konu başlığının açılmasından çok kapanmasına ilişkin karar çok daha önemli. Özellikle bir konu tam olarak kapanmadan diğer başlığın açılması olanaksız olduğundan VETO kullanılma olasılığı konu kapanırken çok daha fazla ve akla daha yakın.
Gümrük Birliği, Adalet-Yargı veya İnsan Hakları gibi siyasi öneme sahip başlıkların gerek açılmasında gerekse kapanmasında, kesin kes Türkiye tarafından yerine getirilmeyen koşulların gerçekleştirilmesi talep edilecek. Bu iki kere ikinin dört ettiği kadar açık ve net. Bunu şimdiden görmemek veya koklamamak olanaksız.
Tüm AB üyesi ülkeler ve özellikle de Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti için, Gümrük Birliği’ne ilişkin müzakere başlığının açılması için ön koşul, Türkiye’nin kayıtsız şartsız Gümrük Birliği protokolünden ileri gelen yükümlülüklerini yerine getirmesi. Bu adeta olmazsa olmaz bir durum. Daha şimdiden kulaklara fısıldanıyor. Ben bile uzun kulaktan duydum sayılır.
Doğrudan Ticaret Tüzüğü’ne ilişkin 7 Temmuz 2004 tarihinde sunulan öneri, AB’nin 25 üye ülkesinin imzasını taşıyor ve şu anda artık yepyeni bir zeminde. Doğduğu gün olan 26 Nisan 2004 deki içeriği ve esasları ile şimdi çok farklı.
Artık Doğrudan Ticaret Tüzüğünün, tüzük ile direk bağlantısı kurulan Maraş’ın iadesi ve KKTC’deki Kıbrıs Rum mallarının kullanımına moratoryum uygulanması konuları olmaksızın görüşülmesinin olanaksız.
Tüzük, Maraş ve Moratoryum adeta bir troyka veya kopmaz bir üçlü. Biri olmazsa diğerleri de olmuyor veya geçerliliğini kaybediyor.
Doğrudan Ticaret Tüzüğünün yaşam borusu AB tarafından kesildi ve ölüme mahkûm edildi. Bu yeni koşullarda Doğrudan Ticaret Tüzüğünün hayata geçmesi olanaksız.