DÜNYA SİYASETİNDE LOBİCİLİK |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
DÜNYA SİYASETİNDE LOBİCİLİK
İkinci Dünya Kıbrıs Türkleri Kongresi
18-20 Nisan 2012, Acapulco Tatil Köyü, Girne
Prof. Dr. Ata ATUN
Yakın Doğu Üniversitesi ve SAMTAY Vakfı
Konu:
Yabancı ülkelerdeki Kıbrıs Türklerinin yaşadıkları ülkelerde siyasi-ekonomik-sosyal alanlarda görev üstlenmek ve tanınma/tanıtma faaliyetleri düzenlemek suretiyle KKTC adına siyasi etkinlik kazandırılmasını sağlamak amacıyla strateji geliştirilmesi.
Lobicilik
Bir rivayete göre, lobi kelimesinin doğuşunda, otel lobisinden esinlenilmiş. 1870’lerin başında ABD Başkanı Ulysses S. Grant, Beyaz Saray’da geçirdiği yoğun gündemin ardından, hemen yakındaki Willard Otel’in şık lobisinde puro ve konyak eşliğinde stresini atmaya çalışırmış. Bu sırada, dertlerini anlatmak için etrafına doluşanlara da “Lobiciler” adını takmış.
Tarih kayıtlarına göre, Amerikan İngilizcesi’nde “Lobi yapmak” fiili, 1850’lerden beri var. Kongre’nin geniş koridorlarında bazı yurttaşların milletvekili ve senatörlere “bir istirhamda” bulunma çabalarını tanımlıyor lobi yapmak sözcüğü.
Daha sonraki yıllarda ABD’deki demokrasi ile birlikte lobicilik de evrim geçiriyor, çeşitleniyor, kurumsallaşıyor ve yasalarla düzenlenir hale geliyor. Etik kurallarla biçimleniyor ve öyle ki; ABD Başkanı’nın kendinden bile bağımsız olan yasama gücü, Kongre nezdinde bir lobi ile etkili olmaya çalışabiliyor.
Kısa tanımı ile Lobicilik, özellikle siyaset dünyasında bireylerin ya da bazı grupların kanun yapıcıları etkilemek için planlayıp, organize ettikleri her türlü girişim ve etkinliktir.
Bir başka ifadeyle, bir fikri, bir ürünü, bir konuyu satma, kamuoyunda olumlu izlenimler oluşturulmasını sağlama, lanse etme, yanlış izlenimleri silme yada düzeltme, gerektiğinde baskı grupları yaratma, aleyhte olan bir durumu lehe çevirme olarak ta açıklanabilir.
Lobicilik ayrıca karar alma mekanizmalarını etkilemek demektir. Bilgilendirme ve sempati kanallarını çalıştırıcı etkenleri öne çıkarır. Bu sempati kanalları bazen ikili ilişkilerle, bazen kültürel ve sosyal ilişkilerle, bazen de ekonomik ilişkilerle olur.
Lobicilik hükümetler tarafından verilen kararları etkileme çalışması olarak da tanımlanabilir.
Bu çalışmalar kanun koyucuları ve memurları etkilemeye yönelik her türlü faaliyeti kapsar. Faaliyetler organize gruplar tarafından ya da kanun koyucular ve memurlar arasındaki gruplar tarafından yürütülebilir. Devlet çalışmalarını ve yasaları özel bir çıkar ya da bir lobi faydasına etkilemeye çalışan kişilere lobici denir.
Hükûmetler çoğunlukla organize grup lobiciliğini tanımlar ve regüle ederler. Lobicilik ilk kez 1946’da Amerika’da “Federal Regulation of Lobbiying Act”ile yasal bir çerçeve içine alınmış, federal hükümetler lobicilik faaliyetlerini modern devlet sisteminin ve hükümet anlayışının önemli vazgeçilmez bir unsuru olduğunu kabul etmişlerdir.
Kıbrıs Sorununda Rum Lobi faaliyetleri
Kıbrıs sorununun başladığı gün olan 21 Aralık 1963 tarihinden itibaren bakıldığında, Rumların saldırgan ve haksız taraf olmalarına rağmen, adayı Türklerden temizlemek ve Rum Üniter Devletini kurarak yasallaştırmak için her yolu denedikleri görülmektedir.
Bu emellerine silahla ulaşamayacaklarını anlayınca da lobiciliği öne çıkararak diplomasi ile adayı ele geçirme çalışmalarını başlattılar.
Bağlantısızlar grubuna liderlik yapmak heveslerinin, kendilerini BM’de istedikleri kararı çıkartabilmek aşamasına getirdiğini görünce, özellikle ABD’de deki Rum ve Yunan lobi gruplarını birleştirerek Kongre üzerinde etkili olmaya çalıştılar ve bunun meyvesini de Barış Harekatı sonrası Türkiye’ye silah ambargosu uygulatarak aldılar.
ABD yönetimi yaptıklarım yanlışın farkını varınca ambargoyu kaldırdı ancak artık Helen Lobisi de alt yapısını tamamladığından ve yöntemi de iyice öğrendiğinden her yer ve aşamada etkili olmaya başladı.
Terör örgütü PKK’ın lideri Abdullah Öcalan yakalandığı vakit üzerinden çıkan Kıbrıs Rum Cumhuriyeti pasaportunun hesabının sorulamamasının nedeninin her ne kadar hukuksal bir konu olduğu düşünülse de gerçekte yaptıkları başarılı lobicilik sayesinde bu ithamdan sıyrılmayı başardılar.
18 kasım 1983’de BM Güvenlik Konseyi tarafından alınan 541 No.lu karar tamamen Rum lobisinin etkin faaliyetinin bir sonucudur.
Rumların Lobi faaliyetlerinin bir devamını da Rumların AB’ye giriş isteklerinde görmek mümkün. Dönemin Rum Cumhurbaşkanı AB’ye yaptıkları katılım başvurusunun ekonomik beklentilerden çok siyasi kazanımlar olduğunu açıklaması Lobiciliğin ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Türk Lobi faaliyetleri
Dünya Kıbrıs Türkleri Kongrelerinin yapılması, dünyanın çeşitli ülkelerindeki Kıbrıslı Türkleri bir araya getirirken, örgütlü bir şekilde tek bir merkezden yöneltilebilen lobi faaliyeti yapmalarına da kapı açacaktır.
Aynı şekilde Başbakanlığın bünyesinde kurulan “Yurtdışı Türkler Birimi”nin de aynı doğrultuda organize çalışmalar yapması gerekmektedir.
Artık Kıbrıslı Türklerin haklılığını dünya politikasına yön veren kişi ve kuruluşlara duyurabilmek için bir LOBİ örgütü kurulması kaçınılmaz olmuştur.
Dünyanın neresinde ve hangi ülkesinde yaşarsa yaşasın her Kıbrıslı Türk’ü, KKTC’ye gönül vermiş Türklerle yabancıları ve Türklerin kurucusu oldukları dernek ve birlikleri bir çatı altında toplamanın zamanı gelmiştir.
Üniversitelerimizden mezun olan yabancı uyruklu gençleri, mezuniyetlerinden evvel LOBİ kuruluşumuza çağırarak bilgilendirmek ve bilinçlendirmek bu yoldaki çalışmalara büyük katkı koyacaktır.
Bu organizasyonun içine ATCA ve AMBARGOED gibi etkili kuruluşları da almak, LOBİ merkezine ve örgütüne büyük güç katacaktır.
ABD Temsilciler Meclisi Üyeleri ve Senatörleri ile Avrupa parlamentosu üyelerine periyodik ve düzenli olarak İngilizce olarak düşünce ve savlarımızın iletilmesi, Kıbrıs konusunda Türk tarafının tezlerinin de daha iyi anlaşılmasına yol açacaktır. Bu gibi dünyanın politikalarının belirlendiği merkezlerde, Kıbrıslı Türkler ve KKTC ile ilgili doğru bilgilerin bulunması en azından aleyhimize çıkacak kararları birkaç kez gözden geçirilmeden alınmamasını sağlayacaktır.
Türkiye’nin Bölgesel Rolü ve 1 Temmuz
Türkiye ve KKTC siyasilerinin son 1 yıldır ısrarla dile getirdikleri Kıbrıs Rum Yönetiminin AB dönem Başkanlığını devralacağı 1 Temmuz 2012 tarihi, Türkiye ve KKTC için çok önemli bir siyasi köşe taşı olacak, Türkiye’nin AB’ye yönelik siyaseti ile KKTC’nin dünya üzerindeki politik konumunun yeni bir kulvara girişine yol açacaktır.
1 Haziran’dan 1 Temmuz’a kadar geçecek olan süre LOBİ faaliyetlerimizin yoğunlaştığı ve doruğa çıkacağı dönem olmalıdır. Bu bir ay içinde 1 Temmuz sonrasında yapacaklarımızı, haklılığımızı destekleyen savlarla birlikte AB’ye ve BM Güvenlik Konseyi daimi ve geçici üyelerine anlatmamız, aynen 20 Temmuz Barış Harekatı öncesi Türkiye’nin haklı savlarını günler öncesi aynı odaklara anlatarak yapması, harekata müdahaleyi önlemiş, Türkiye’nin kınanması olasılığını da ortadan kaldırmıştır.
1 Temmuz sonrası atacağımız adımların dünyaca kabulünü istiyorsak, LOBİ faaliyetimizi şimdiden programlamalı ve hayata geçirmeliyiz.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.
Prof. Dr. Ata ATUN