Ek protokolde oynanan satranç oyunu |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Avrupa Birliği Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, Türkiye’ye yaptığı ziyarette özellikle ek protokol’ün TBMM’ye getirilmesi konusunda imalarda bulundu.
Avrupa Parlamentosu, Türkiye’nin imzalayarak sunduğu ek protokolü, TBMM’de onaylandıktan sonra görüşmek niyeti ile erteledi.
Her ne kadar Avrupa Parlamentosunun yasa yapmak gücü yoksa da ve kararları da tavsiye kararından öteye değilse de, ek protokolü onaylaması veya reddetmesi kendi yetkisinde. Parlamento ek protokolü onaylamaz ise, ek protokol yürürlüğe girmez. Halen de yürürlükte değil zaten.
1963/4 Ankara Anlaşması Ek protokolünün içinde Gümrük Birliğini yeni 10 AB üyesi ülkeye genişletmeden öteye ne var ki, bu protokol bu kadar önem arz diyor.
Ek protokolün en can alıcı noktası, “ürünlerin serbest dolaşımı ve taşınmaları imkanlarına yasakların kaldırılması” maddesi. Kısa ve özet olarak da bu maddenin asıl amacının, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti bayraklı uçak ve gemilere Türkiye’nin deniz ve hava limanlarının açılması olmasıdır.
AB bu konuda, 3 Ekimden sonra bastırmaya başladı. Aslında tarihler bile belli. 30 Mart 2006’da deniz limanlarının, 30 Eylül 2006’da da hava limanlarının açılmasını talep ediyorlar.
İş bayağı ciddi boyutlarda.
Türkiye bu baskıdan bir kurtuluş yolu veya bir çıkış yolu arıyor. İlke olarak da her zaman ısrarla öne sürdüğü ve ara çözüm yolu olarak teklif ettiği, Kıbrıs’lı Türklere yönelik kısıtlamaların kaldırılmasına karşın, limanlarını açabileceği tezine sarılıyor ve bu tezi herkesin önüne itiyor. Protokolün onayının ardından limanların açılması konusunun gündeme geleceğini çok iyi bildiğinden, çok evvelden hedefini çizdi, tutumunu belirledi ve uyguluyor.
Dönem Başkanı İngiltere işin ciddiyetinin farkında ve bu nedenle de Türkiye’ye ve dolayısı ile de Kıbrıs’a, yani hem Rumlara hem de KKTC’ye destek veren bir tavır içine girdi.
Türkiye’nin, AB’a karşı protokolün içerdiği (ürünlerin serbest dolaşımı ve taşınmaları imkanlarına yasakların kaldırılması) yükümlülükleri yerine getirmesi ve denizcilik alanında Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetine uygulamakta olduğu kısıtlamaları, kendi şartını zedelemeden kaldırabilmesi için, Kıbrıslı Türklerin içinde bulundukları izolasyonların sona erdirilmesi maksadı ile tüzüklerin hemen ve şimdi yeniden gündeme getirilmesini istiyor. Bunu yazılı olarak üyelere bildirdi ve açıkça da zaman sınırının da İngiltere’nin AB dönem başkanlığı süresi olduğunu yazdı.
İngiltere planını tamamladı ve halen ilk adımların nasıl atılacağı konusunda beyin fırtınası yapıyor.
İngiltere’nin kulaklara fısıldanan bu planı, iki tüzüğün birbirinden ayrıştırılarak, ilk yıl içinde Kıbrıslı Türklerin finanse edilmesi ve içinde Rumların da yer aldığı 25 AB üyesi ülkenin, “Direkt ticaretin” 2006 yılı içinde görüşüleceğini taahhüt etmesi. Aynı anda ek protokolün Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanarak Türkiye tarafından hayata geçirilmesi ile KKTC üzerindeki kısıtlamaların kaldırılmasını, paralel bir işlemle aynı zamana denk getirmek.
Bir başka gerçekte, AB ödeneklerinin ciro edilmesi zamanının bitiyor olması. 259 milyon Euronun derhal Kıbrıslı Türklere verilmesi için iki tüzüğün birbirinden ayrılması şart. Aksi takdirde toplam meblağın 120 milyon Euroluk bölümü bütçeden düşecek ve kullanılmadan iade edilmiş gibi olacak.
Tün bunlara karşın Papadopulos, Türkiye’nin denizcilik alanında Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ne uyguladığı yasakları kaldırmak yükümlülüğü ile Kıbrıslı Türklerin izolasyonlarına son verilmesi amacıyla iki tüzüğün ayrıştırılarak onaylanması yönündeki her türlü çabayı reddediyor.
Papadopulos’un bu girişimleri reddetmesinin nedeni ise, AB Hukuk Birimi’nin Ağustos 2004 tarihli bilirkişi raporuyla direkt ticaret tüzüğünü uluslar arası hukuka aykırı ve yasadışı ilan etmesi.
Çekişmeli bir satranç oyunu.
İşin ilginç yanı bu oyunu oynayanların da üç kişi olması…