Finlilerin “Son Gün” uyarısı, ilk değil |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
AB Dönem Başkanı Finlandiya’nın Başbakanı Matti Vanhanen’in, “Türkiye’nin 6 Aralık tarihine kadar Kıbrıs’a liman ve havaalanlarını açmaması halinde, yaptırımlar uygulanacağı” şeklindeki açıklaması, kendi klasmanında bir ilk değil.
Bu tanımlama, kulağımızın çok alıştığı ve spor alanında bir rekor kırıldığı iddiası olduğu zaman bir evvelki rekor sahibinden yükselen uyarı mesajına benziyor.
Finli Başbakan tam bir işgüzarlık yapıyor.
Daha evvelki “Fin teklifleri son şanstır, reddedilirse bir daha böyle fırsat ele geçirilemez” uyarısı fos çıktığı ve iyice prestij kaybetmesine neden olduğu için bu sefer işgüzarlık ve AB Dönem Başkanlığına yakışır bir efelik yapmayı tercih etti.
Türk deniz ve hava limanlarının, Kıbrıs Rum bayraklı gemi ve uçaklara, 2006 yılı içinde ve AB Devlet Başkanları Konseyinin yılın son Toplantısından evvel açılması kararı, AB tarafından 21 Eylül 2005 tarihinde alınmış bir karardı zaten. Söylemeye ve de sanki bir uyarıymış havasını vermeye de hiç gerek yoktu
Kıbrıs Rum tarafı, Finlandiya’nın girişimine, başarıya ulaşacağı düşüncesiyle çok umut bağlamıştı ve Türkiye’ye bir baskı şeklinde yansıyacak hiç bir girişimini ve desteğini de esirgememişti. Ama buna karşın Türkiye’nin limanlar konusundaki karşı iddiaları ve olmazsa olmaz tavırları AB içinde gittikçe yer etti ve taraftar buldu. Şimdi AB’deki kafalar eskisi gibi değil ve biraz karışık, hatta bayağı karışık. Körü körüne Kıbrıs’lı Rumlara inanmanın çok yanlış olduğunu fark etmeye başladılar.
T.C. Başbakanı Erdoğan’ın ve Başbakan Yardımcısı, Dış İşleri Bakanı Gül’ün ısrarla Kıbrıs konusunun BM’de görüşülmesi gerektiği söylemleri, T.C. Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın da aynı yönde Türk siyasilere destek vermesi, işin ciddiyetini iyice ortaya koydu.
Bu gelişmelerden sonra bu ısrarlı talebe kulak veren AB Komisyon Başkanı J. M. Barosso’nun yaptığı “Kıbrıs konusu BM zemininde çözülmelidir” önerisine bir müddet sonra yardımcısı Verheugen’in de katılmasından sonra, AB Komiseri Olli Rehn’in AP Genel Kurulunda AB’nin BM’nin Kıbrıs’ta kapsamlı ve kalıcı çözüm yolundaki çabalarına destek verdiğini söylemesi, ABD Dışişleri sözcüsü Bryza’nın ve BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın da aynı yönde desteklerini beyan etmeleri, Kıbrıs konusunun istikametini ciddi ciddi tekrar BM zeminine yöneltti.
Kıbrıs sorununun BM’de görüşülmesi artık AB’nin her kademesinde ele alınıyor. Papadopulos’un Kıbrıs sorununu AB içine çekme planı pek başarılı olamadı.
AB üyesi ülkelerin parlamentolarının, Avrupa İşlerinden Sorumlu Komiteleri’nin (COSAC) Helsinki’de gerçekleştirilen 36. toplantısında Kıbrıs sorunu da gündemde olmamasına rağmen sırf bu nedenle ele alındı.
Türkiye’nin AB üyelik sürecinin görüşülmesi, bu toplantıyı da etkiledi. Toplantıda Finlandiya Meclis Başkanı Pavo Liponen’in “Kıbrıs sorunu AB’ın değil, BM’nin sorunudur” şeklindeki açıklaması ise dün Rumlara komitede beklemedikleri bir uyarı oldu.
Finlandiya Meclis Başkanı Pavo Liponen’in bu sözleri, AB Dönem Başkanı Finlandiya’nın Başbakanı Matti Vanhanen’in, daha dün söylediği “Türkiye’nin 6 Aralık tarihine kadar Kıbrıs’a liman ve havaalanlarını açmaması halinde, yaptırımlar uygulanacağı” şeklindeki açıklamasının sadece bir sünnetçi korkusu vermek amaçlı olduğu, hiçbir hava kesmeyeceği ve gerek Türkiye gerekse de AB’nin diğer üye devletleri üzerinde hiçte etkili olamayacağı mesajını veriyor.
COSAC’ın Helsinki’de gerçekleştirilen 36. toplantısında Rum delegesi Hrisostomidis’in Pavo Liponen’in yukarıdaki sözleri üzerine yaptığı konuşmada, Kıbrıs sorununun çözülme yerinin BM olduğu ancak Türkiye’nin Avrupa’ya yönelik davranışı ile yükümlülüklerini yerine getirmesinin de AB’ın sorunu olduğunu belirtmesi ve Avrupa ilkelerinin hem büyük hem de küçük ülkeler için geçerli olması gerektiğini de dile getirmesi perde arkasında çok ilginç gelişmelerin olduğunun bir habercisi.
Bu konuşmadaki satır arası mesaj da çok önemli.
Anlaşılan artık Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ni AB içinde pek takan yok. Zaten AB’li diplomatlarda Kıbrıs’lı Rumları, “ikide birde kurt geldi koyunlarımı yiyecek çığlıkları ile köylüyü telaşa verip arkasından kıs kıs gülen çobana” benzetiyorlar ve bir gün gerçek kurt geldiğinde artık Rumların yanında olmayacağız diyorlar.