Güney Kıbrıs’taki Rum yerleşikler |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Rumların yıllardır ağızlarına doladıkları “yerleşikler” tabiri var. 1974 Barış harekatından sonra Anavatan Türkiye’den gelip topraklarımıza yerleşen ve vatandaşımız olan, kız alıp kız veren, Kıbrıs’lı Türklerle hısımlıklarını pekiştiren kardeşlerimiz, Rumların gözünde “yerleşik”.
Onları bir türlü vatandaşlarımız olarak kabul etmiyorlar veya etmek istemiyorlar. Eğer bu kardeşlerimiz Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetine kayıtlı kişiler olsalardı, Kıbrıs’lı Rumlara göre isimleri veya tanımları “vatandaş” olacaktı ama KKTC’ye kayıtlı KKTC vatandaşı oldukları için vatandaş değiller ve adları da “yerleşik”.
Tabi Kıbrıslı Rumlar gözlerindeki merteğe bakmadan, bizim gözümüzdeki çapağa dikkat çekmeye çalışıyorlar ve bu çapağı eleştiriyorlar. Hiç durmadan ve hiç bıkmadan.
Dün, 1 Mart Perşembe günü, Ledra Palas Barikatındaki Birleşmiş Milletler denetiminde olan Ledra Palas Otelde Kıbrıs Türk ve Rum siyasi partilerinin ortak toplantısı vardı. Bende mensubu olduğum Demokrat Parti adına, DP Parti Başkanı Serdar Denktaş tarafından toplantıya katılmakla görevlendirildim, ve saat 10:30 da başlayan toplantıya katıldım.
Bu aylık, Türk ve Rum siyasi partileri arasındaki siyasi temas ve bilgi alış verişi toplantıları Slovak Elçiliği organizasyonunda yapıldığı için ilk sözü Slovak elçisi aldı. Sonra da her ay bir siyasi partinin ev sahipliği yapması nedeni ile, de ikinci sözü ev sahipliği yapan partinin başkanı yaptı ve genel görüşme başladı.
Son bir kaç toplantıdır, ADIK (Kıbrıs’ın Savaşcı Demokrat Hareketi) temsilcisi Edwin Iosifides, devamlı olarak kuzeydeki Türk yerleşikler konusuna hırslı bir şekilde girmekte ve eleştirmekteydi. Yerleşikler diye tanımladığı kardeşlerimizin hemen ve derhal geri gitmelerini yüksek sesle dile getirmekteydi. Son toplantıda biraz daha ileri giderek KKTC Cumhurbaşkanı M. A. Talat’ın seçimlerine dil uzatarak, Türk yerleşiklerin oy kullanması nedeni ile M. A. Talat’ın Cumhurbaşkanlığının ne kadar yasal olduğunu, geçerli sayılıp sayılamayacağını ve Kıbrıs’lı Türkleri temsil edip etmediğinin şaibeli olduğuna dair sözler söylemişti.
Bu defa da aynı sözleri söyleyeceğinden yüzde yüz emin olduğumdan, sıkı bir çalışma yaparak son 42 sene içerisinde, yani hem 1963-1974 ve hem de 1974-2006 yılları arasında Güney Kıbrıs’a kaç tane, kökeni Kıbrıs’lı Rum olamayan kişinin yerleştiğini çok yaklaşık sayılarla tespit ettim ve cebime koyarak toplantıya katıldım.
Güney Kıbrıs’taki “Yerleşik” olarak tanımlanacak kişilerin dökümü şöyle;
a) Pontus Rumları : 60,000 -70,000
b) Eski SSCB vatandaşları : 30,000
c) Lübnan’dan kaçan Hristiyanlar : 15,000 -20,000
d) Yunanistan’dan göç edenler : 100,000
e) İltica eden Kürtler : 2,500-3,000
f) İltica eden 3.cü ülke vatandaşları : 9,500
Toplam “Rum Yerleşikler”in sayısı yaklaşık olarak 230,000. Bunların arasındaki seçme ve seçilme hakkına sahip olanların sayısı ise 160,000.
Yerel seçimlerdeki seçmen listesine ilave olarak tamı tamına 30 bin kişi daha seçmen listesine yeni kayıt yaptırdıktan sonra seçmen sayısı 470 binden 500 bine çıktı. Bu 500,000 seçmen arasında 160,000 tanesi, yani %32’si “Rum yerleşik”.
Bu rakamları verdikten sonra sorularımı da sordum.
21 Mayıs seçimlerinde alınacak sonuçlar, ne dereceye kadar Kıbrıs’lı Rumların iradesini ortaya koyacak?. Papadopulos, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Klerides’e karşı %2 oyla, yani sadece 7-8,000 oyla kazandığına göre, bu oylar kimindi?.
Kıbrıs’lı Rumların mı, yoksa Rum yerleşiklerin mi?. Papadopulos gerçekten Kıbrıs’lı Rumların oyları ile seçilmiş Cumhurbaşkanı mı, yoksa Rum yerleşiklerin oyları ile mi seçilmiş Cumhurbaşkanıdır?
Ve tahmin ettiğiniz gibi sonrasında çıngar çıktı. Sanki ortaya bir bomba düştü. Rumlar, oturum başkanlığı yapan Slovak Elçisinden, konunun görüşülmesini yasaklamasını istediler. Büyükelçi, nazikçe bunu reddetti ve ben kimsenin konuşmasını kısıtlayamam yanıtını verdi.
Yıllardır ağızlarından düşürmedikleri “Türk yerleşikleri” konuşurken harman isteyenler, söz Rum yerleşiklere gelince hemen yasaklama istediler. Yıllardır bu hep böyle oldu. Benzer olayları hala daha günümüzde her ortamda yaşıyoruz. İşte bu da, en son örneği.