Hristofyas Yalpalamaya Başladı |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Liderler arasında dün yapılması planlanan görüşme, Hristofyas’ın yanlış tutumundan dolayı krizin eşiğinden döndü.
Dünkü olay, Rum tarafında, Kıbrıs sorunu ile ilgili son günlerdeki gelişmelerin istedikleri gibi gitmemesi nedeni ile müzakerelerin devam etmesine karşı bir isteksizlik olduğunu ortaya koyuyor.
Dün, Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’ın görüşme saati olan 10.00’a 10 dakika kala BM Özel Temsilcisi Downer’e özel nedenlerle toplantıya katılamayacağını bildirmesi, müzakereleri sabote etmek ve bunun suçunu da Türklerin sırtına yüklemek amaçlı sahneye koymak istedikleri oyunun da ilk adımını oluşturdu.
Hristofyas’ın Türkleri suçlayıcı bahanesi de hazırdı ve Ara Bölge’den dönüşte “Müzakerelerin zemini netleştirilmezse çok ciddi kriz olacak. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun müzakereler zeminini sorgulayan geçen günkü açıklamalarının ardından herhangi bir çıkmazın ya da krizin olmaması için, doğrudan müzakereler çerçevesinde yapılan bugünkü görüşmenin iptal edilmesinin Rum tarafınca gerekli olarak değerlendirdik” cümlesi ile bunu basına açıkladı.
Rum tarafındaki gelişmeleri ve Rum siyasilerin konuşmaları ile tavırlarını iyi takip ederseniz, Hristofyas’ın bu açıklamasının gerçekleri yansıtmadığını çok iyi görürsünüz.
Dün Hristofyas’ın müzakerelere devam etmek amacı ile Ara Bölge’ye gelmemesin nedeni gerçekte, yukarıdaki “Sahte ve Eroğlu’nu suçlamaya yönelik ” gerekçesi değil.
Gerçek olan, Hristofyas’ın ana muhalefet ile başının dertte olması.
Sadece ana muhalefet değil, koalisyon ortağı “DIKO” ve Meclisteki EDEK, EVROKO ve Yeşiller partileri ile de başının dertte olması.
Tümü zaten, müzakerelerin ilk gününde Downer’in basına yaptığı açıklama nedeni ile Hristofyas’a saldırıyordu. Buna birde Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun “Beni Downer’in yaptığı açıklama bağlamaz, benim için BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’a gönderdiğim mektup esas olandır” açıklaması eklenince tümü de çılgına döndü ve Hristofyas’ı hedef tahtasına dönüştürdüler.
Rum tarafında 29 Mayıs 2011 tarihinde Milletvekilliği seçimleri var. Eroğlu ile sürdürdüğü müzakerelerin gidişatı bu şekilde olursa, AKEL’in zemin ve güç kaybedeceği açık ve net. Bundan kurtulmak için de Hristofyas, aklınca ve kurmaylarının da aklı ile, özellikle Rum muhalefetinin başını çeken DIKO Genel Başkanı Nikos Anastasiades’e ve diğer siyasi partilere bir şov yapmanın iyi olacağı düşüncesi ile, Eroğlu’nu suçlayıp müzakerelere gitmeme kararı aldı.
Almasına aldı da, az daha boynu altında kalıyordu.
Aradan geçen 50 dakikalık süre içinde BM’den gelen “Uyarılar” ve “Uluslar arası platformda suçlu durumuna düştün” ikazları kendisine iletilince, yaptığı vahim hatayı anlayıp, apar topar Ara Bölgeye gitti. Bu sefer de ister istemez Eroğlu’nun politik baskısı altına girdi.
Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun “Kriz değil, çözüm bulmak için çalışacağız. Bu nedenle de masadayım ve kaçmıyorum” sözlerinden sonra bölgeyi terk etmesi ile de Hristofyas ikinci bir darbe yedi.
Hristofyas’ın işi zor.
Arkasında AKEL’den başka hiçbir destek yok. AKEL’in gücü yüzde 28-30 civarında, geriye kalan yüzde 70 ise Hristofyas’ın müzakerelerdeki tavrını benimsemiyor ve desteklemiyor.
Bu tür yapay krizler, görüşmeleri hiçbir yere götürmeyecek.
Bu gidişat ve Rumların bu tutumu, Aralık 2010’da müzakerelerin tamamlanması hedefine gölge düşürüyor. Müzakereler tamamlanmaktan ziyade Rumlar tarafından kopartılacak gibi bir hava var…