İsrail faturasını Batı ödeyecek |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
İsrail’in önce Lübnan toprakları içindeki Hizbullah kamplarına karşı başlattığını açıkladığı sonrada şekil ve hedef değiştirerek Sur ile Sayda kentleri arasında yer alan Litani ırmağının kuzey kıyılarına kadar uzattığı kara harekatının bedelini, uzun vadede, İsrail ile birlikte ABD ve İngiltere ödeyecek.
İsrail’in Litani ırmağının kuzey kıyılarına kadar olan bölgeyi kontrol etmesi demek, Lübnan’ın neredeyse beşte birini kendi toprakları içine katmış olması demektir.
Tabi burada Vietnam gerçeğini hiç unutmamak gerekiyor. Bu toprakları ele geçirmek kadar kontrol altında tutmak da beceri ve güç istiyor. Güney Lübnan’da artık İsrail her yönden gelecek saldırılara açık olacak.
Nereden saldıracağı belli olmayan Hizbullah milisleri için İsrail askerleri her an alarmda ve tetikte olmak zorunda. Bu da para ve insan gücü sarfiyatı demek. Bu günden itibaren İsrail ekonomisinin zora gireceği kesin. Savaşın maliyeti günlük 125 milyon ABD doları. Bu güne kadar harcanan para neredeyse 4 milyar ABD dolarını buldu. Her ne kadar ABD gerekli silahları ve cephaneyi İsrail’e veresiye de vermiş olsa, bir gün ya İsrail bu meblağı ödeyecek ya da ABD hazinesi bir daha onarılamayacak şekilde yara alacak. ABD hazinesinin yara alması demek, Dolara olan güvenin azalması demek olacağından, zaten pamuk ipliğine bağlı olan Dolara güven, koptuğu vakit dünya piyasalarına bomba düşmüş gibi olacak.
Lübnan’daki bu savaş gelecekteki bir çok tatsız ve yer küre üzerinde yaşayan insanların büyük bir yüzdeliğini etkileyecek olumsuzluklara kapı açtı. Artık geriye dönüş yok. Bu güne kadar yanılmamış olan Nostradamus’un kehanetleri, doğru çıkan eski kehanetlerinin devamı olarak gerçekleşmeye devam ediyor. Nostradamus, 21.ci yüzyılın başında Orta Doğu’da çıkacak bir savaştan bahsediyordu, ve daha 6 yıl bitmeden gerçekleşti de kehaneti.
Olaya İsrail açısından bakarsanız İsrail’in savaş kaybetmek gibi bir şansı yok. Savaşı kaybettiği gün haritadan silinmesi kaçınılmaz. Onun için canının dişine takarak her savaşı kazanmaya çalışıyor. Araplar ise, yenilgi almamız bir sorun değil, yenile yenile yenmeyi öğreneceğiz ve nasıl olsa bir gün İsrail’i yeneceğiz düşüncesinde. Bu nedenle de her savaştan bir ders alıyorlar.
Zaten artık bu savaşın şeklinin ve şemalinin iyice değişeceği, mücadelenin Avrupa ve ABD kentlerine sıçrayacağı gün gibi aşikâr oldu. Araplar artık Atatürk’ün ünlü “Hattı müdafaa yok, sathı müdafaa var” emrine uygun bir taktik uygulayacaklar ve çatışmayı kent terörü haline dönüştürecekler. Hedefleri AB ve ABD kentleri olacak. Bu ülkelerin milli sembolleri artık tehlikede.
Son istihbarat raporları ve haberler, ABD tarihinde görülen en vahim terör yıkımı olan ve 3 bin insanın öldüğü New York ve Pentagon’a yönelik 11 Eylül 2001 terör saldırısına benzer bir şekilde, İngiltere ve ABD’de teröre yönelik planların hazırlandığını ortaya koyuyor.
Bu saldırılar hiçbir zaman durmayacak ve bitmeyecek. AB ve ABD’de bulunan önemli şehirlerdeki soğuk savaş dönemi artığı olan uyku halindeki ajanlar, tekrar uyandırılıp devreye sokulacak ve akla gelmeyecek yöntemlerle masum insanlara karşı, intikam amaçlı terör saldırıları başlayacak. Artık elektrik santralleri, metrolar, su havzaları, benzin depoları, gıda fabrikaları ve benzeri yerler ile toplum simgesi haline gelmiş olan yapılar ile siyasiler ve önemli kültürel, sosyal simalar tehdit altında olacak.
Bu kaostan kaçınmak neredeyse artık olanaksız. Bir kere ok yaydan çıktı.
İşin ilginç yanı bu kaostan en karlı çıkacak ülkelerin başında Türkiye gelecek. Türkiye bu konuda en önemli rolü oynayacak ve Hıristiyan dünyası ile İslam alemi arasında bir arabulucu, bir köprü görevini yapacak.
21.ci yüzyılın başındaki bu gerginlik, aynen 11.ci yüzyılda başlamış olan Haçlı seferlerini andırmaktadır. Kasım 1095 tarihinde Papa II.ci Urban’ın Fransa’da bulunan Clermont şehrinde yapılan Konsey toplantısında Kudüs’ü ele geçirmiş Türklere karşı “Avrupa Birliği” çağrısını yapmış ve bu çağrıdan sonra da Haçlı ordusu toplanmış ve 1.ci Haçlı Seferi başlamıştı. Hedef Kutsal Toprakları kurtarmaktı yani Filistinden Müslümanları atmaktı.
Lord Allenby’nin 1.ci Dünya Savaşı’nda Kudüs’ün işgali sırasında, “Ancak şimdi Haçlı Seferleri sona ermiştir” sözü yüzyıllardır kaynayan “Kutsal Topraklar” kazanını hiç söndürmemiş ve bu Haçlı seferleri belliki 21.ci yüzyılda da şekil değiştirmiş bir şekilde hala daha devam ediyor.
Bin yıldır fokurdayan Filistin kazanı ne olursa olsun kaynamaya devam edecek. Ne ABD’nin ne de İsrail’in bu kazanı söndürmeye gücü yetmeyecek.