Karadağ, KKTC’nin kaderini değiştirecek |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Karadağ’ın referandumundaki ayrılık sonucu ve BM’nin buna yaklaşımı, Kıbrıs konusunda yeni bir pencereyi açtı ve Kıbrıs konusuna yeni bir vizyon ile alternatifi getirdi.
Türkiye’nin KKTC’ye uygulanan izolasyonların ve ambargoların bir daha geri gelmemesi koşulu ile kaldırılmadan, hava ve deniz limanlarını Kıbrıs Rum uçak ve gemilerine açmak niyetinde olmadığı iyice ortaya çıktı.
Türkiye’nin AB ile yürüttüğü katılım müzakerelerinin tehlikeye girmesi pahasına da olsa, siyasi açıdan bunu yapmayacağını, iktidardaki AKP hükümetinin çok değil sadece 17 ay sonra Ekim 2007 tarihinde yapılacak Milletvekilliği seçimleri öncesinde böylesi bir kararı almayacağını artık Avrupalısı da, Asyalısı da, Amerikalısı da ve de en önemlisi Türkiye’deki halk ve siyasetçilerde biliyor.
AKP’nin seçimlere kadar bu kararı almaması yeterli değil, seçmene böylesi bir kararı seçildikten sonra da asla almayacağını kesin bir şekilde belli etmesi ve o güveni vermesi gerekiyor.
Güney Doğuda işlerin iyi gitmemesi, Kürt kazanının hala kaynaması ve dış güçlerin PKK kepçesi ile doğuyu karıştırmaya devam etmesi, Türkiye’deki mevcut siyasi iktidarı ve 17 Ekim seçimlerinden sonra iktidara gelecek olanları da Kıbrıs konusunda taviz vermemeye zorlamaktadır.
Şimdi AB, 1 Mayıs 2004 tarihinde Kıbrıs Rum tarafını üye olarak kabul etmekle ne denli büyük bir hata yaptığını yeni yeni fark etmeye başladı.
AB toprağı olarak ilan ettiği KKTC topraklarının, Kıbrıs konusunda taraf tutmasından ve beceriksizliğinden dolayı hiçbir zaman AB toprağı olamayacağının dehşeti içinde, kafası kesik bir tavuk gibi çırpınıyor.
Karadağ referandumu Kıbrıs konusunda, AB için beklenmedik kötü bir örnek olarak aniden ortaya çıktı.
Aslında bizim şimdi yapmamız gereken, adada artık barışı engelleyenin KKTC olmadığının kesin bir şekilde ortaya çıkmış olması nedeni ile BM’den 541 ve 550 No.lu kararları kaldırmasını talep etmek olmalıdır.
Arkasından da Karadağ’da yapılan “Sırplarla Birleşmek veya Ayrılmak” Referandumu gibi Rumlarla “Ortak Devlet Kurmayı” isteyip istemediğimizin” Referandumu yapılmalıdır.
Referandum sonuçları “Hayır” çıkarsa, Karadağ örneğinde olduğu gibi bunu BM’nin saygı ile karşılamasını istememiz ve BM’nin KKTC’yi bağımsız yeni bir devlet olarak tanımasını talep etmemiz gerekmektedir.
Beklenmedik Karadağ referandumu Kıbrıs konusunda yeni bir kapıyı açtı ve Türkiye’nin elini müthiş güçlendirdi.
Türkiye’nin ve Kıbrıs’lı Türklerin önünde artık canlı bir örnek var. Ya ambargolar kaldırılmalı ya da “KKTC’de Referandum yapılmalı” diye ısrarlı olunmalıdır. Buna hiç kimsenin artık “Hayır” demeye cesareti olamayacak.
Eğer AB iki yüzlü değilse, eğer AB Hıristiyan kulübü değilse, eğer AB’de Hukukun üstünlüğü geçerli ise ve de eğer AB’de insan haklarına saygı varsa, Hıristiyan Karadağ’lıların haklarına saygı gösterirken, Müslüman KKTC Türklerinin de haklarına saygı göstermelidir.