Kıbrıs’ta ayrılık kesinleşiyor |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Geçmişteki bir takım siyasi olayları aynen, bandabulyadan (çarşıdan) alış veriş yaparken alacaklarınızı alt alta yazıp topladığınız gibi alt alta yazıp toplarsanız, siz de benim gibi Kıbrıs’ta çözümün, hızla ayrılığa doğru gittiğini görürsünüz.
Bu siyasi toplamanın sonucu da matematiksel bir toplama gibidir ve aynen 1 kg. domates + 1 Ekmek + 1 reçel = 10.24 YTL gibi net ve açıktır.
Rum tarafında geçen hafta yapılan anketin sonuçlarını, Papadopulos’un Cumhurbaşkanlığının 12 Şubat 2008 tarihine kadar devam edeceğini, Türkiye-AB Katılım Ortaklığı Belgesi ve Müzakere Çerçeve Belgesi içindeki koşullarını, AB’nin 26 Nisan 2004 tarihinde Kıbrıs’lı Türklere verdiği sözleri hala tutmamasını, 2006 yılı içinde Türkiye’nin hava ve deniz limanlarını Rum bayraklı uçak ve gemilere açacağını taahhüt etmesini ve 21 Ekim 2007 tarihinde Türkiye’de yapılacak Parlamento seçimlerini alt alta yazıp toplarsanız, ve birde tüm bunlara 21 Şubat 2010 tarihinde yapılacak KKTC Parlamento seçimlerini de eklerseniz, bu toplamanın sonucunun “Adanın birleşmiş bir Kıbrıs yerine ayrılmış bir Kıbrıs” olacağını kolaylıkla görürsünüz.
Büyük bir olasılıkla Ağustos sonlarına doğru veya Eylül başlarında hazırlanmaya başlanılacak olan ve Ekim ayı içinde de Parlamentoya sunulacak olan Türkiye-AB Ortaklık Müzakereleri İlerleme Raporu, Gümrük Birliği Ek Protokolünün uygulamaya konmadığını yani Türk hava ve deniz limanlarının Rum bayraklı uçak ve gemilere halen açılmadığını içerecek ve limanlar açılana kadar da müzakerelerin dondurulmasını tavsiye edecek.
Bunun yanında Türkiye’nin uygulamaya koyması gerektiği ama daha tamamlayamadığı için uygulamaya koyamadığı bir dizi AB Kriterleri ve Direktifleri de olacak.
Müzakere konusu olan teknik karakterli her bölümün, Fransa’nın önerisi ile Siyasi Kriterlere uygun olup olmamasına ilişkin AB üye devletleri arasında çıkan anlaşmazlıktan sonra, Türkiye’nin Katılım Ortaklığı müzakereleri kopma noktasına geldi. Müzakerelerdeki söz konusu bloke, Fransa’nın diğer bazı ülkelerle birlikte, Türkiye ile müzakere edilecek Eğitim ve Kültür başlığının teknik bölümlerinin şekillenmesine ilişkin 25’lerin ortak görüşüne, azınlık haklarının, kadın haklarının, azınlık dillerinin korunması vb. belirli siyasi konuların dahil edilmesini istemesiyle bayağı ağırlaştı, dayanılmaz ve onur kırıcı hale geldi.
Bu koşullarda Müzakerelerin kilitleneceği bence kesin hem de kesin kes kesin.
Ne Avrupa Birliği ödün vermek isteyecek ve KOB ile MÇB içindeki koşulları tekrar gözden geçirerek yumuşatmayı kabul edecek ne de Türkiye, uygulamaya söz verdiği ama şimdi taviz olarak değerlendirdiği müzakere koşullarını yerine getirmeye yanaşacak. Zaten Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinin ve Yunanistan’ın Veto’ları, AB’nin koşul yumuşatma çalışmalarına hemen takoz koyacak.
Bu durumda ve koşullarda, Türkiye’ye müzakereleri kesmemesi için şimdilerde AB kulislerine kulaklara fısıldanan ve koridorlarda konuşulan “İmtiyazlı Ortaklık” teklifi yapılacak.
Bu İmtiyazlı ortaklık teklifi bir nevi arabuluculuk çalışmasının sonucu gibi takdim edilecek ve Türkiye tarafından kötünün iyisi olarak değerlendirilerek reddedilmeyebilirde.
Teklifin ucu açık ve alternatifli olacak ve bir gün Türkiye’nin tüm kriterleri ve AB Direktiflerini yerine getirmesi durumunda da “Tam Ortaklığa” olanak sağlayacak şekilde ilgili maddeleri tanzim edilecek.
Limanların ve havaalanlarının Kıbrıs Rum bayraklı gemilere açılması koşulundan kurtulan Türkiye daha rahat ve cüretkar hareket edeceği için, Kıbrıs’ta ödün vermek yerine taviz koparmak peşine düşecek.
Zaten bu nedenle de Yunanistan ve Kıbrıs (Rum) Kesimi, İmtiyazlı Ortaklık teklifine sıcak bakmıyorlar ve nihai amaçları da Türkiye’yi kafesten uçurmamak.
Ama kader bir kere ağlarını ördü. Ada illaki bölünecek. Bundan kaçış yok, çünkü falda “Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti” gözükmüyor. Daha doğmadan öldü bu kavram.
(17-21 Nisan tarihleri arasında Uluslar arası bir toplantıya katılmam nedeni ile yazılarıma ara vermek zorunda kaldığım için siz sayın okurlarımdan özrü dilerim.)