Kıbrıs’ta iki kesimlilik ve ABD’ye üs |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Dünkü yazımı hatırlarsanız, başlığı “Kıbrıs, çözüme veya iki devlete doğru gidiyor” idi ve bunu da benim uydurmadığımdan ama Kıbrıs konusunda başlatılacak yeni süreci planlayan ve programlayan diplomatlar ve BM uzmanları tarafından kulaklara fısıldandığından bahsetmiştim.
Dünkü fısıltı bu gün, birazcık yüksek sese dönüştü ve arkası da geldi.
ABD’nin ve BM’nin, Kıbrıs sorununa ilişkin yeni inisiyatif düzenlemelerini uygulamaya koyacakları artık iyice kendini belli etti. Konu ile ilgili üst düzey bürokratlar, Kıbrıs’ta iki toplumun beraber yaşayamayacağını en nihayet anlamışlar ve tek çatı altındaki “Birleşik Kıbrıs devleti”ni oluşturmak yerine biri “Kıbrıs Rum Cumhuriyeti”, diğeri de “Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” şeklinde iki ayrı devletin kurulmasının daha mantıklı ve doğru olacağını düşünüyorlar.
Şimdi artık “Kıbrıs’ta barış ve çözüme” yönelik planlar bu kavram üzerine yapılmakta ve adada uzun vadeli ve kalıcı bir barışı tesis etmek için biri “Kıbrıs Rum Cumhuriyeti”, diğeri de “Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” şeklinde iki ayrı ve tanınmış devletin oluşturacağı bir Konfederasyon yoluna gidiliyor.
Bu tezi olgunlaştırmak ve her iki tarafa kabul ettirebilmek için, hem Rum tarafına mevcuttan daha iyi bir kazanım, hem de Türk tarafına, şimdiki durumdan daha iyi bir ortam yaratmak gerekiyor.
Bu iki kesimlilik tezinin birinci aşamasında, Rum tarafına verilecek kazanımların ne olabileceği var.
Bu planın fikir babası ve gerçekleştirmek için her katkıyı koyacak olan ABD’nin de bir kazanımı olması gerekiyor. Fısıltılara göre ABD, aynen adadaki İngiliz Üsleri gibi KKTC topraklarında bir Amerikan üssü edinmeyi arzuluyor. 9.3 kilometre kare olmasa da 5-6 kilometre karelik deniz kenarı bir alan böylesi bir üs için yeter de artar bile. Belki de biri Geçitkale yakınındaki havaalanı olmak üzere, diğeri de deniz kenarında, 2 tane üs daha da iyi olabilir. Birde dinleme istasyonu için yer verilebilirse, bu daha da iyi olur. Beşparmakların tepesi bence bir dinleme istasyonu kurmak içi çok ideal bir konuma sahip. Hem adanın kuzeyindeki ülkeleri, hem doğu taraftaki orta doğu ülkelerini hem de güney taraftaki Kuzey Afrika ülkelerini dinleyebilmek için önü tam olarak açık bir konumda.
Bu yep yeni müzakere prosedürünün başlama tarihi sonbahar olarak görülüyor. Diplomasi odasında, halen Annan planında önemli değişiklikler yapılması gerektiği düşüncesi hakim. Bu sefer gözle görünür haksızlık olmayacağı inancının bütün taraflarda yerleşmesini sağlayacak çalışmalar yapılıyor.
Çalışma merkezinde çözümün ekonomik yönü, mülkiyet konusu, TC kökenli KKTC vatandaşlarının ne olacağı ve ne kadarının kalabileceği, yetki yapıları, güvenlik ve garantiler üzerindeki düzenlemeler yorulmak bilmeksizin tartışılıyor.
Kıbrıslı Rumlar’ın elde edeceği kazanımların Türk tarafına net iki kesimlilik verilmesiyle dengeleneceğinin netleşmekte olduğu söyleniyor. Tabi bu kesin çizgilerle ayrılmış iki kesimlilik fikri, 5.ci Annan Planına göre geri dönecek olan Rum göçmen sayısının planda belirtilenden daha da az olmasını gerektiriyor.
Çalışma merkezinden dışarı sızdırılan bilgilere göre Türkiye, bu konuda “ben yeteri kadar verdim” sıra Rumlarda diye ısrarını sürdürmekte. Türkiye’nin değişmez taleplerinden biri olan ve Kuzeydeki Türk oluşturucu devletçiğinin, güneydeki Rum oluşturucu devletçiğinden olabildiğince “ayrı” olmasını arzu ettiği iki kesimlilik mantığının güçlendirilmesi gerekliliğini, şimdilik herkes kabul etmiş gözüküyor.
Bu nedenle tek taraflı olarak “hep veren taraf olmak” niyetinde olmadığını söyleyen Türkiye’nin yeni plana sıcak bakması için, “Güçlü Konfederasyon” nitelikli, çok gevşek bir “merkezi hükümete” sahip, kesin çizgilerle ayrıştırılmış iki kesimli bir çözüm planlanıyor veya diğer bir tabirle tezgahlanıyor.
Artık Kıbrıs’ta çözümün yeni şekli yavaş yavaş şekilleniyor. Güçlü Konfederasyon, zayıf merkezi hükümet…..