Kıbrıs müzakereleri yeniden başladığında masada AB temsilcisi de oturacak |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Rumlar adım adım, Kıbrıs sorununu BM’nin siyasi platformundan çıkarıp AB’nin hukuk platformuna sokmak düşüncülerine doğru ilerliyorlar.
Rumların, AB’nin konu ile ilgili Komisyonunda yaptıkları kulis çalışmasından sonra komisyon üyeleri arasında müzakerelere önce tam tabirle “misafir sanatçı” olarak katılmak fikri sonra da bir fırsat yaratılarak müzakerelere taraf olmak fikri oluştu.
Olli Rehn ile AB Dış Politika ve Güvenlik Konuları Yüksek Temsilcisi Javier Solana, AB’nin Kıbrıs sorunu müzakerelerindeki rolünün yükseltilmesine olumlu bakmaktalar. Kıbrıs müzakerelerinin temelini ise hala Annan Planı’nın oluşturduğunu ve gerçekleştirilecek her türlü müzakerenin BM çerçevesinde yapılacağını ısrarla belirtiyorlar.
Rehn, Alvaro de Soto’nun Şubat-Mart-Nisan 2004 tarihinde Lefkoşa’da gerçekleştirilen Annan Planı görüşmeleri sırasında, bilgilendirme boyutundan ve hızından memnun kalmamıştı ve bu düşüncesini de referandumdan hemen sonra “De Soto’nun teknik konularda mükemmel bir düzenlemeye sahip olduğunu ancak adadaki hassas politik dengeleri anlama konusunda eksikliği bulunduğunu düşündüğünü” söyleyerek dile getirmişti.
Şimdi AB, resmi olmayan bilgilere göre Kıbrıs sorununu çözmek için müzakereler tekrar başladığında masada taraf olmak ve kendi temsilcisiyle de bu görüşmelere katılmak istiyor. Hatta gelen bilgilere göre temsilcinin adı bile belirlenmiş. Temsilci, Finlandiya’nın eski devlet başkanı Martti Ahtisaari.
Bu konuyu Komisyon Başkanı Barroso ve genişlemeden sorumlu sözcü Olli Rehn geçen hafta, birlikte Tasos Papadopulos’a aktarmışlar ve halen Papadopulos’un görüşünü bekliyorlar.
Zannederim kibarlıklarından Papadopulos’un görüşünü bekliyorlar. Gerçekte konuyu AB Komisyonunda ortaya atan ve üyelere benimsettikten sonra bir kademe de yukarı gönderten zaten Yakovu ve Papadopulos.
AB yetkililerinin söylediklerine göre şimdilik hiçbir şekilde BM’nin rolünü azaltmak veya bu rolü üstlenmek gibi bir niyetleri yok. Bütün istedikleri AB’nin komisyonda varlığı ile hem Rumlara hem de Türklere cesaret vermek. Olası bir anlaşmanın ertesi günü tümden KKTC halkı AB vatandaşı olacağından Kıbrıs’lı Türkleri zaten şimdiden müstakbel vatandaşları olarak görüyorlar. Bu nedenle de AB’nin müzakere masasında temsilci bulundurmasına Türkiye ve Kıbrıslı Türklerin tepki göstermeyeceklerini varsayıyorlar ve müzakerelerin akış süresi içinde birinci ağızdan bilgi sahibi olmak ve olası bir tıkanmada veya al-verin kilitlenmesinde de araya girerek olası bir bozuşmayı önlemek istiyorlar.
Şimdilik bu konu, her ne kadar AB içinde büyük bir sempati bulduysa da henüz bu düşünceden resmi olarak BM’nin, ABD’nin ve İngiltere’nin haberi yok. Daha onlarla konu görüşülmemiş ve bir yere bağlanmamış.
Bence “Minareleri gözüken köy kılavuz istemez” atasözümüze tıpa tıp uyan bu gidişatın sonu belli.