KKTC NASIL VE NEDEN KURULDU |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Bu gün 15 Kasım, Cumhuriyet Bayramımız.
KKTC’nin kuruluşunun 24.cü yılı. Hepimize kutlu olsun.
Bu günlere kolay gelmedik.
Kan, gözyaşı, şehitler, göçler, arkada bırakılan topraklar, silinen hatıralar, kaybolan gelecekler ve yok olan ümitler pahasına geldik bu günlere.
Dün akşamki TV programımda sayıları sadece 41 olan KKTC’nin “Kurucu Ataları”nı tanıtmaya çalıştım.
Kendi politik ve tarih anlayışıma göre kafamda, iktidarı ile muhalefeti ile hiyerarşik sıraya göre bir liste yaptım.
1 numaraya dönemin Kıbrıs Türk Federe Devleti Başkanı Sn. Rauf Raif. Denktaş’ı, 2 numaraya dönemin KTFD Meclisi Başkanı Sn. Nejat Konuk’u, 3 numaraya dönemin KTFD Başbakanı Sn. Mustafa Çağatay’ı ve 4 numaraya da dönemin Ana Muhalefet Lideri Sn. İsmail Bozkurt’u koyarak 41 kişilik bir liste yaptım.
Listenin devamında sırası ile önce Bakanlar, sonra Meclis Divan heyeti, sonra Meclis Komisyon başkanları ve sonra da Milletvekilleri yer aldı.
Program devam ederken ekranda da tarihi bir belgeyi gösterdim. Daha doğrusu ben rica ettim, arkadaşlar da getirdiğim tarihi resmi ekrana yansıttılar.
Resim, 2 sayfadan oluşan ve Cumhuriyetin ilan edildiği 15 Kasım 1983 günü sabah saat 09:00 KTFD Meclisinde yapılan tarihi toplantıda okunan ve oybirliği ile kabul edilen “Bağımsızlık Bildirisi” idi.
KTFD Meclis Başkanlığına sunulan söz konusu bildiri okunduktan ve oybirliği ile kabul edildikten sonra Milletvekilleri kürsüye gelmişler ve KKTC’nin kuruluşunu tüm dünyaya ilan eden “Bağımsızlık Bildirisi”ni tek tek imzalamışlardı. Bu nedenle bu tarihi belgenin üzerinde Milletvekillerinin imzaları da bulunmaktaydı.
İşte ekranda gösterdiğim resim de, 2 sayfadan oluşan ve metnini aşağıda yazdığım bu imzalı “Bağımsızlık Bildirisi” idi.
“Kıbrıs Türk Halkının özgür iradesini temsil eden,
Doğuştan hür ve eşit olan bütün insanların hür ve eşit yaşamlarına inanan,
Bu inanç içinde, Kıbrıs Türk halkının kendi kaderini tayin etme hakkını 17 Haziran 1983 tarihli kararıyla dünyaya ilan etmiş olan,
Irk, milli menşe, dil ve din gibi farklara dayalı olarak insanlar arasında ayırım gözetilmesini, her türlü sömürgeciliği, ırkçılığı, baskı ve tahakkümü reddeden;
Kıbrıs’ta, Doğu Akdeniz’de, Orta-Doğu’da ve dünyada tam bir barış ve istikrarın, özgürlüğün, insan haklarının egemen olmasını isteyen;
Kıbrıs Adasındaki iki halkın kendi milli benliklerini koruyarak, kendi kesimlerinde huzur ve güven içinde yaşamaya ve kendi kendilerini yönetmeye hakları olduğuna inanan;
Aynı adada yan yana yaşamaya mecbur bulunan bu iki halkın aralarındaki bütün sorunları, eşit düzeyde müzakerelerle, barışçı adil ve kalıcı bir çözüme ulaşmalarının mümkün ve zorunlu olduğu görüşüne sımsıkı bağlı bulunan;
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanının iki eşit halk arasında ortaklığın bir federasyon çatısı altında yeniden kurulmasını ve sorunların çözülmesini engellemeyip, kolaylaştırabileceğine kani olan;
İki halk arasındaki bütün sorunların barışçı ve uzlaşıcı bir politika ile çözülmesi için BM Genel Sekreteri’nin gözetimi altında, eşit düzeyde müzakereler yürütülmesini yürekten dileyen ve önerilmiş bulunan zirve toplantısının bu açıdan yarar sağlayacağına inan Meclisimiz,
KIBRIS TÜRK HALKI ADINA,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ve “Bağımsızlık Bildirisini” onaylar.”
KKTC’nin ilanının gerekçeleri son derece haklı nedenlere dayanmaktadır.
Rumların, Kıbrıslı Türklere hiçbir zaman ve hiçbir koşulda hayat hakkı tanımak istememeleri ve Kıbrıs’ta siyasi eşitliklerini kabul etmemeleri, Kıbrıs Türk halkını ve bu halkın yöneticilerini KKTC’yi ilan etmek zorunda bırakmıştır.
Kıbrıs Türk Halkı, yıllarca iyi niyetle ve içtenlikle, iki kesimli federal bir çözüm çerçevesinde iki halkın eşit ortaklığına dayanacak bir düzenin yeniden kurulmasına çalışmış ve bu nedenle de 1975 yılında kendi kendini yönetme zorunluluğu karşısında, kendi devletini resmen kurarken, federal bir birliğin kurulmasına öncülük etmek amacıyla, “Federe Devlet” adını ve statüsünü benimsemiştir.
İki toplum liderince kabul edilen 1977 Zirve Antlaşmasında, iki toplumlu iki kesimli bir federasyon ortak amaç olarak ilan edilmiştir. Bu amaç 1979 Zirve Anlaşmasında, BM Genel Sekreteri’nin 1980 tarihli Açış Beyanın da ve 1981 tarihli Değerlendirme Belgesi’nde teyit olunmuştur.
Kıbrıs Rum Liderliği, özellikle 1981 sonlarından beri, Yunanistan’dan gelen olumsuz etkiler altında müzakere sürecini baltalamak, müzakerelerin dayandığı temel aşama noktalarını ve müzakere çerçevesini yıkmak niyetiyle hareket etmiş, Kıbrıs Türk tarafının tüm iyi niyetli önerileri ve uzlaşma yolunu açabilecek adımlarını da karşılıksız bırakmıştır.
Federal bir çözüm doğrultusunda süratle ilerlenmesi için Kıbrıs Türk tarafı özlü müzakerelere hazır olduğunu birçok kez önemle belirtilmesine rağmen, Rumlar önce müzakere sürecini yavaşlatıp yozlaştırmış sonra da Kıbrıs sorununu Kıbrıs Türk Halkı’nın sesini duyurmasına ve haklarını savunmasına imkân olmayan forumlara götürmek üzere müzakere masasını terk ederek Kıbrıslı Türkleri Federal bir devlet yapısı içinde eşit kurucu ortak statüsünde görmek istemediklerini açık bir şekilde ortaya koymuşlardır.
Kıbrıs Rum Yöneticilerine egemen olan bu tutumun, Federal Devlet ve kurucu ortaklık anlayışı ile bağdaşmayan, geçmişin acı deneyimlerini değerlendirmeyen, Kıbrıs Türk Halkına kendi kesiminde, güven içinde özgürce yaşama hakkını tanımak istemeyen ve daha önce üzerinde anlaşmaya varılmış temel noktaları bile ortadan kaldırma amacı güden olumsuz bir davranış olması nedeni ile Kıbrıs Türk Halkı kendi geleceği üzerinde yeniden düşünmek zorunluluğunu duymuş ve “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”ni ilan etmek zorunda kalmıştır.
Bu gerçekleri bilmemiz ve adada hürriyet içinde, bağımsız olarak ve kendi kurduğumuz devlet yönetiminde yaşamak istiyorsak, 24 yıl evvel kurulmuş olan “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”ne sahip çıkmamız ve onu yaşatmak için her zorluğa göğüs germeyi göze almamız şarttır.
Bize miras bıraktıkları bu güzide devlet için KKTC’nin “Kurucu Ataları”na teşekkür ediyorum.