Maraş’ı AB içine çekmek taktikleri |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Kıbrıs Rum Yönetiminin yeni taktiği çok belirgin olarak su yüzüne çıktı. Maraş konusunu AB içine çekmek ve AB içinde ayak oyunları ile gasp etmek.
Kostas Karamanlis ile Papadopulos yaptıkları görüşmede, kısa vadeli hedefleri ile birlikte atacakları adımları ve gerekli olan taktikleri belirlediler.
Direk Ticaret Tüzüğü ile Mali Yardım Tüzüğünün ayrılması için gösterilen gayretlerin perde arkası yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Maraş’ı önce AB içine çekmek sonra AB-Türkiye Katılım Ortaklığı Görüşmelerinin çok kritik bir yerinde VETO kullanmak ve VETO’yu kaldırmak koşulu olarak da Maraş’ın iadesini talep etmek.
Maraş yoksa Müzakerelerin devamı da yok.
Karamanlis’e göre Kıbrıs Rum Yönetimi sütten çıkmış ak kaşık. Kıbrıs’lı Rumlar kapsamlı, adil ve yaşayabilir bir çözüme bağlılığını defalarca göstermişler ve şimdi, aynı işbirliği ruhunu Türk tarafı göstermelidir iddiasında.
Karamanlis-Papadopulos ikilisinin aralarında anlaşmaya vardıkları 2006 taktikleri şöyle;
1- AB’yle ilgili olarak Avusturya’nın dönem başkanlığı süresi içinde Mağusa Limanı’nın açılmasına ilişkin tüzüğün ileri götürülmesi,
2- KKTC toprakları içindeki Kıbrıslı Rum mallarının istismarına Avrupa Konseyi kararı temelinde moratoryum getirilmesi yani durdurulması,
3- AB’nin birkaç gün evvel onayladığı Kıbrıslı Türklere yönelik Mali Yardım Tüzüğü’nün uygulanmasını hayata geçirmek,
4- Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak; müzakerelerin yeniden başlaması için paralel şekilde zemin hazırlığı amacıyla teknik komiteler oluşturulmasını öngören Paris Anlaşması’nın ileri götürülmesi ve hayata geçirilmesi,
5- Bu hedeflere ulaşabilmek için AB üyesi devletlerle ve ABD, Rusya, Çin gibi ilgili üçüncü ülkelerle de temaslara başlanması,
Şimdi her ikisinin de beklentileri, Türkiye Cumhuriyetinin 2006 yılında Kıbrıs Rum deniz ve hava taşıtlarına limanlarını açmaması ve bunu protesto ederek müzakereleri durdurmaları.
Güney Kıbrıs’ın AB’ye girmesi ile roller değişti ve Kıbrıs konusunda ortaya yeni parametreler çıktı. Rum tarafı 1 Mayıs 2004’ten sonra eline koz geçirdiğini zannetmekte ve bunu da pervasızca, 1974’de olduğu gibi sonuçlarını iyice belirlemeden ve dikkate almadan kullanmak niyetindedir.
Şimdi ilk istedikleri AB Dönem Başkanı Avusturya’nın Doğrudan Ticaret Tüzüğü konusunda inisiyatifi ele alması ve başkanlık dönemleri içinde Maraş’ın BM himayesi altında kendilerine iade edilmesi. Tabi Direk Ticaret tüzüğü görüşülürken de Ercan’dan da direkt uçuşların söz konusu Tüzük paketin içinde olmaması için elden gelen yapılacak. Zaten daha peşinen bu konunun Doğrudan Ticaret Tüzüğü içinde yer almasını istemediklerini dile getirdiler.
2007 yılı, AB üyesi 25 ülkenin bir çoğunda seçimlerin yapılacağı bir yıl. O nedenle 2007 yılı içinde Türkiye-AB müzakereleri bayağı çetin ve renkli geçecek.
Bir olasılıkla Türkiye-AB müzakerelerinin başında, birkaç bölüm birden müzakere edilmeye açık olacak ve birbiri arkasına müzakereler başlayacak. Ve tabii VETO tehditleri de. Ben Rumların yerinde olsam işler biraz ballanınca VETO lafları etmeye başlardım.