Müzakere tarihinden önce Ankara’da Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Elçiliği açılacakmı? |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
6 Ekim’de açıklanan rapor, politik ve uyum yasalarının aynen benimsenmesinden ziyade uygulanmasına özel bir vurgulama yapmakta ve buna ilaveten, tüm üye ülkelerin katılımı ile hükümetler arası düzeyde görüşmeler ve politik olarak karşılıklı konuşmaların yapılmasını tavsiye etmektedir.
Raporun içeriği konusunda Kıbrıs Rum siyasi parti liderleri aşağıdaki görüşlerini ortaya koymuşlar, Hükümet sözcüsü ise gelecekte yapmayı düşündükleri konusunda imalarda bulunmuştur.
DİSİ başkanı Nicos Anastassiades açıkça iç tribünlere oynayarak, rapordan çok üzüntü duyduğunu ve Türkiye’yi Kıbrıs sorunu konusunda tüm sorumluluklardan uzakta tuttuğunu ve adanın birleşmesi yönünde her tür çözüm insiyatifinden uzaklaştırdığını belirtmiş, raporun adadaki Türk askerlerinde, Türkiyeden gelen göçmenlere ve işgal altındaki bölgedeki Rum mallarına hiçbir atıfta bulunmadığını (üzüntü ile) ifade etmiştir.
AKEL başkanı Demetris Christofias, raporun bu şekilde olacağını tahmin ettiklerini fakat bu denli ağır koşulların yer alacağını hiç düşünemediğini belirterek raporun içeriğindeki bazı imaların Kıbrıs’ın çıkarına kullanılabileceği nedeni ile tüm siyasi partileri iş birliğine davet etmiştir.
EDEK başkanı Yinnankis Omirou ise Türkiye’nin AB tarafından konan şartlara uymadığı takdirde görüşmelerin durdurulabileceği konusunu dikkate almaya değer olduğunu işaret etmiştir.
DIKO, raporun AB içindeki çeşitli yaklaşımların ve eğilimlerin orta yolu olduğunu ve görüşmelerin durdurulabileceği konusunun çok önemli olduğunu belirterek, Kıbrıs’a özel bir atıf yapılmamasına rağmen Kıbrıs sorununun bir gerçek olduğunu ve Türkiye’nin bu sorun ile gerek Aralık toplantısında gerekse de görüşmelerin devamında sık sık karşılaşacağını açıklamıştır. AB’nin diğer ülkelerle eşit haklara sahip olan bir üyesi durumundaki Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinin Türkiye’nin katılım müzakereleri gidişatını devamlı kontrol edip değerlendireceklerini ve gerektiğinde birliğin kararlarına katkıda bulunacaklarını söylemiştir.
Avrupa Birliği üyelik müzakerelerinin Türkiye’ye çok sayıda sorumluluk yükleyeceğini belirten Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti hükümet sözcüsü Kipros Hrisistomidis ise, bu çerçevede Ankara’nın AB üyesi “Kıbrıs Cumhuriyeti” ile hükümet düzeyinde doğrudan ilişki kurmak zorunda olacağını ve öncelikle Türkiye’den, Avrupa ailesinin üyesi ve iki kesimli federatif bir yapıya dayalı bağımsız egemen devlet olarak “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni tanımalarını beklediklerini söylemiştir.
Sözlerine devamla Türkiye’nin, ada’daki Türk askeri varlığını, yerleşik Türkler meselesini tekrar düşünmesini beklediklerini ve bu beklentileri yerine gelmediği takdirde, 17 Aralık zirvesinde veto hakkını kullanmak istemediklerini, ama temel meseleleri de güvence altına almak istediklerini söylemiş (yani aba altından sopayı göstermiş) ve bu tavsiyenin Türkiye’nin Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini de kapsayan komşuları ile daha da geliştirilmiş ikili bağlar kurmasını ima ettiğini ve insan haklarına saygıdan bahsettiğini belirterek, halen daha toprak konusunun çözümlenmediğini öne sürmüştür.
Ben tüm bu beyanlardan ve açıklamalardan, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinin Türkiye tarafından tanınması, Ankara’da Elçilik açılması, karşılıklı uçuşların başlatılması ve deniz limanlarının kullanılması, adadan askerin çekilmesi ve Türkiye’den gelmiş göçmelerin geri çağrılması için Rumların her tür fırsatı değerlendirecekleri ve zaman zaman uyum içinde gidecek görüşmelere çomak sokacakları mesajını aldım.
Siz ne düşünüyorsunuz….