Orgeneral Y. Büyükanıt ve elimizdeki çözüm kozları |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı birliklerini denetlemek üzere KKTC’de bulunan Org. Büyükanıt, dün Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a yaptığı ziyaret sırasında resmi olarak söyledikleri “Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki tavrını ve konuya yaklaşımını net bir şekilde” ortaya koydu.
Bu açıklamanın ardından Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Biz şimdiki haliyle Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ni ve bunun idaresini tanımayacağız. KKTC’yi tanımaya devam edeceğiz, desteğimize devam edeceğiz.” sözlerini vurgulayan yanıtı ve aynı gün Org. Büyükanıt’ın görüştüğü KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat’ın “Kıbrıs sorununun Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adada bulunuşuyla ortaya çıkmış bir sorun olmadığını, Kıbrıs sorunu nedeniyle Türk ordusunun adada bulunduğunu” belirtmesi, Türkiye Hükümeti–Türk Silahlı Kuvvetleri ve KKTC arasında büyük bir uyum ve ortak dış politika stratejisi olduğunu ortaya koymaktadır.
Org. Büyükanıt’ın sözleri ve açıklaması çok önemlidir. Kıbrıs’ta bütün dünyaca arzulanan çözüm yolunda, Türkiye’nin ve Kıbrıs’lı Türklerin olmazsa olmazlarından bir tanesini ve bence de en güçlüsünü ortaya koymuştur.
Çok gerilere değil, 2004 yılının Kasım ayına geri giderseniz, AB’ye üye olmuş Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinin ve lideri Papadopulos’un, AB tarafından Türkiye’ye üyelik müzakeresi tarihi verilmesi konusunda “VETO” yetkilerini kullanmamaları için, aşağıdaki isteklerinin yerine getirilmesini ısrarla şart koştuklarını görürsünüz.
17 Aralık’ta yapılan AB Konseyi toplantısında, Türkiye ile üyelik müzakerelerinin 3 Ekim’de başlatılması kararı çıkarken, koşul olarak Türkiye’nin 1963-4 Ankara Anlaşması Ek Protokolünü, AB üyeliğine kabul edilen son 10 ülkeyi de kapsayacak şekilde genişletmesi şartı, yukarıdaki 3 maddenin en sonuncusunu dolaylı veya endirekt olarak yerine getirmektedir.
Bu yöntemle olmazsa olmaz koşullarını 3’ten 2’ye indirmeyi başaran Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti, Kıbrıs’ta Türklerle ortak bir devlet kurmak için tüm çağrı ve baskılara rağmen masaya oturmamakta diretmekte ve işi “Türk askeri adadan çıkarsa” masaya otururuma getirmek istemektedir.
Yukarıdaki koşullara bir daha bakın ve tekrar okuyun. Kıbrıs müzakereleri başlamadan evvel “Türk Askeri” adadan ayrılırsa, Kıbrıs’lı Türklerin ve Türkiye’nin elinde, Rumları masaya oturtmak ve bir çözüme zorlamak için hiç bir koz kalmayacaktır.
Kala kala 1974 sonrası Türkiye’den adamıza gelip vatandaşımız olan kardeşlerimizin geri gönderilmesi kalacak ki, Rum’un bu defa “çözümü kabul etmek” için şartı onların kesin olarak geri gönderilmesi olacaktır. Sonrası, siz sağ biz selamet…
Beş on sene sonra eğer adada bir Kıbrıs’lı Türk bulunabilirse, soyu tükenmekte olan insan türü diye müzeye konabilir…