Orta Doğuda yeni sınırlar |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Orta Doğu’daki silahlı, ekonomik ve siyasi gelişmeler, yaşanan olaylar, çatışmalar, petrol ve bu yörede üç büyük dinin kutsal şehri olan Kudüs’ün tarihten ve dini kitaplardan gelen dinsel önemi, Orta Doğudaki sınırların yeniden çizilmesini tetiklemektedir.
Bölgedeki olaylara kısaca en uzak köşe olan İran’dan başlarsak, İran’ın nükleer araştırmaları ve nükleer başlıklı füze imal etmek arzusu, resmen 2002 yılından beri AB’yi ve ABD’yi kara kara düşündürmektedir. ABD’nin bu konudaki kaygıları, 11 Eylül 2001’de New York’ta İkiz kulelere yapılan terör saldırısı ile doruğa çıkmış durumda. Hiçbir İslam ülkesinin, hele de ABD’yi “Şeytan” olarak halkına tanıtmış İran’ın elinde nükleer silah bulundurmasına tahammülü yok. İran’ın her ne kadar savunma amaçlı olarak tanıtacağı bu silahın bir müddet sonra kendisine yöneleceğinden çekinmektedir. 11 Eylül olayını göz önüne getirirseniz, bu konuda haksız olmadığını da fark edeceksiniz.
İran’ın yanındaki Irak’ta ise, olayları her gün TV’den izliyoruz. Ama perdenin arkası, Kuzeyde bir Kürdistan Devleti kurulmasının hazırlıklarının son sürat devam ettiğidir. Kuzey Irak’ı yöneten Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) lideri Celal Talabani ile Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani’nin, Kerkük’te Saddam döneminde sürülen Kürtler geri dönene dek yerel seçim düzenlemeyeceklerini ilan etmesi boşuna değil. Bu iş birliğinin beş ana nedeni var.
Kürdistan’ın kurulmasından hoşlanmayan ve bu konuda kırmızı çizgileri olan Türkiye, AB’ye giriş müzakerelerinde bu çizginin rengini pembeye dönüştürmek zorunda kalacak.
Biraz daha yakına gelince, önümüze düşman kardeşler Filistin ve İsrail çıkmaktadır.
Bence ABD, bağımsız bir Filistin devleti kurulması için kolları sıvamıştır. Bu hazırlığın üç ana gayesi var.
Kıbrıs ise, sonu belli bir yolda hızla ilerliyor. Artık çatışma yok. Bir şekilde adaya gelen barış, tarafların mutabakatı ile daha da pekiştirilecek.