Papadopulos’un falında siyasi kriz var |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Papadopulos, Gümrük birliğini 10 yeni üyeye genişleten protokolünün Türkiye tarafından imzalanmasını dört gözle bekliyordu ve atılacak bu imza ile bir çok kazanımlar elde edeceğini sanıyordu ama şimdi imzadan sonra çok fena sıkıştı. Türkiye’den hiç beklemediği bir şamar yedi ve her zaman yanında zannettiği hamisi AB de bu şamar atılırken kılını bile kıpırdatmadı.
Artık Hanya ve Konya belli oldu.
Hele dün AB’nin iki ayrı yetkilisinin yaptığı açıklama evvelki gün Türkiye’nin attığı imzanın üstüne bir de tuz biber ekti.
Papadopulos perişan halde. Yakovu da öyle.
Avrupa Birliği Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, dün yaptığı yazılı açıklamada, Ankara Anlaşması ek protokolünün imzalanmasının ardından, Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başlamasına bir engel kalmadığını resmen kayda geçirdi.
Hukuk Komisyonu yaptığı ilk değerlendirmede deklarasyonun, protokolün Türkiye tarafından gereği gibi uygulanmasına bir engel teşkil etmediği görüşünü benimsedi.
Arkasından AB Komisyonu Sözücüsü Amadeu Altafaj Tardio’da Türkiye’nin Ek Protokolü imzalayarak 3 Ekim öncesi en son şartı da yerine getirdiğini resmen açıkladı.
AB içinde kabul edilen olgu, Türkiye’nin yapması gereken tüm şartları yerine getirdiğidir. Her ne kadar Avustarya, Almanya, Yunanistan, Fransa, Hollanda ve Lüksemburg gibi ülkeler, Türkiye’nin deklarasyonunun “kabul edilemez ve protokol hükümleri ile çelişir” olduğunu söylüyorsa da Ek Protokol ve yayınlanan deklarasyon AB Komisyonu Hukuk Bürosu tarafından incelenecek. Deklarasyonun bir sorun yaratıp yaratmadığı konusunda Hukuk Bürosu AB Komisyonu’na görüş belirtecek. Bu görüş doğrultusunda AB Konseyi’de karar verecek. AB’li diplomatlara göre ilk bakışta deklarasyon Ek Protokol için bir sorun oluşturmuyor ve protokole gölge düşürmüyor, ancak bu konudaki son kararı Hukuk Bürosu verecek.
Durum aniden aleyhe dönünce, zevahiri kurtarmak için Papadopulos ilk iş olarak iç tribünlere oynamayı yeğledi ve 3 Ağustos 1977’de ölen Rum yönetimi eski lideri Başpiskopos Makarios’u anmak için mezarı başından düzenlenen törende bir açıklama yaptı. Açıklamasında Türkiye’ye çattı ve Ankara’nın deklarasyonunun hukuki geçerliliği olmadığı iddiasında bulundu.
Şimdi içte Papadopulos’un başı iyice dertte. Türkiye’nin Gümrük birliğini AB’ın 10 yeni üyesini de kapsayacak şekilde genişletilmesini öngören ek protokolü imzalamasına rağmen “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni tanımadığı yönünde deklarasyon yayımlaması, ortalığı karıştırdı ve toz duman etti.
Muhalefet yabi DISY, zaten arası 2003 yılından beridir iyi olmadığı Papadopulos’a ve DIKO’ya saldırmaya başladı. DISY’e ilaveten EDEK Başkanı Yannakis Omiru’da, imza işini Türkiye tarafından AB’a atılan bu şamar olarak tanımladı.
Şimdi hep birlikte Türkiye’nin hava ve deniz limanlarını, KKTC’ye ambargoların kaldırılması karşılığında Rum uçak ve gemilerine açması konusunu tartışmaya başladılar.
Protokol sonrası olası gelişmelerden de bayağı ürkmüş durumdalar. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bırakın “De Jure” olarak, “De Facto” olarak bile tanınmayacağı korkusu yüreklerine girdi.
Varsayımlarına göre, bu koşullarda 3 Ekim’de Türkiye’nin AB ile müzakerelerinin başlayabileceği ve Ek Protokol TBMM’de onaylanmadığı takdirde Rum Yönetimi’nin “de facto”olarak bile tanınmadan müzakerelerin başlamış olacağını ve Başbakan Erdoğan’ın Kıbrıs’ta çözüm bulunmadan Rum Yönetimi’nin bugünkü şekliyle tanımamak için protokolün onaylanmasını geciktirmeyi hedeflediğini düşünüyorlar.
Tam “Korku miskindir” atasözüne uygun bir paranoya durumu. Hep birlikte Türkiye’nin siyasi oyununa geldiklerini düşünüyorlar.
Güneyde siyasi kriz kapıyı çaldı.
AB’ye güvenerek geleneksel megalomanilerine kapılıp Türkiye’nin AB perspektifine VETO koyarlarsa, işte o vakit film kopacak…