Papadopulos ABD’nin kara listesinde |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
23 Nisan 2004 günü televizyona çıkan ve göz yaşları içinde ertesi gün yapılacak referandumda Rum halkından “HAYIR” demelerini isteyen ve bunda da başarılı olan Papadopulos, adada barışa ve çözüme engel olduğu için o gün bu gündür ABD’nin kara listesinde.
Araya giren aracılar ne havayı yumuşatabildiler ne de Papadopulos’u kara listeden çıkarmayı başarabildiler.
Son olarak Mart ayından beri Papadopulos’u söz konusu kara listeden çıkarmak için yoğun bir çaba gösteren Yunanistan Dışişleri Bakanı Petros Molivaitis’de bu uğraşılarından bir sonuç alamadı.
ABD’nin Kıbrıs sorununun çözümü çabalarında yer alan üst düzey bürokratlar hala Papadopulos’a kızgınlar ve onlara göre bu durum pek de değişmedi.
Bu nedenle ABD, Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin yeni girişimlerinde Yunanistan Başbakanı Karamanlis’ten önemli oranda destek ve yardım bekliyor.
Papadopulos’un inadını kırmak ve olumsuz tavırlarını değiştirmek için “KKTC ile ilişki kurmak” kozunu ortaya koyan ABD, son çare olarak ABD Dış İşleri Bakanlığı müsteşarı Laura Kennedy’i Papadopulos ile konuşmak üzere Kıbrıs’a gönderdi. Kapalı kapılar ardında neler konuşuldu açıklanmadı ama, Bayan Kennedy’in Papadopulos’a yaptığı telkinlerden veya bir diğer tabirle aba altından gösterdiği sopadan sonra Papadopulos, başlatılmasına felik koyduğu müzakerelerin tekrar başlatılabilmesi amacı ile BM Genel Sekreteriyle ön görüşmeler yapmak üzere BM merkezine bir temsilci gönderdi.
New York’a özel görev ve yetkilerle giden Papadopulos’un temsilcisi Tasos Çonis, BM Genel Sekreteri Yardımcısı Kieran Prendergast ile yaptığı beş görüşmeden sonra gerçeği tüm berraklığı ile gördü.
Yunanistan’ın New York’taki tüm diplomatik personelinin çabaları ve kendisinin de tüm girişimlerine rağmen Tasos Conis, Prendergast ile yaptığı temaslarda Papadopulos’un taleplerinden sadece 3 tanesinin dikkate alınmasını başarabildi. Bunlar da Kıbrıs sorununun özüne ilişkin konular değil, değil sürece ilişkin konular oldu.
Bunlar sırası ile :
1- Önleyici hakemliğin olmaması,
2- Rum tezlerinin yazılı olarak sunulmaması,
3- Boğucu takvimlerin olmaması,
Bu taleplere karşılık BM’nin alternatif önerileri ise şöyle;
1- Süreç boyunca hakemlik olacak.
2- Sözlü sunulan Rum tezleri, BM tarafından, Kıbrıs Rum tarafının da onayıyla yazıya geçirilecek.
3- Takvim boğucu olmayacak ama çalışma programına uyulacak.
Bence bu alternatiflerle Rum tarafı bayağı bir köşeye sıkıştı ve tam tabirle iki cami arasında kaldı.
P rendergast’ın bölgeye gerçekleştireceği ziyaret ve ardından 10 Mayıs tarihinde BM Genel Sekreteri Annan’ı bilgilendirmesi, diplomatik kaynaklarca “ilk basamak” olarak değerlendiriliyor.
Papadopulos’un dışındaki herkes artık yeni bir sürecin başladığını vurguluyor.