Papadopulos adım adım hedefine ilerliyor |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Rum radyosunun haberine göre, Avrupalı Anayasa uzmanları, Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik yeni bir plan hazırlamakta imiş.
Annan Planı’na alternatif olarak hazırlanan ve Avrupa Birliği normlarına tamı tamına uygun olan söz konusu bu çözüm formülü, bir ay içinde tamamlanacak ve Atina ile Ankara’ya ilaveten Kıbrıs Rumlarına ve Kıbrıs Türklerine de sunulacak.
Kıbrıs için AB normlarına uygun çözüm planı hazırlayan Anayasa uzmanlarından oluşan bu grubun başında Frankfurt Üniversitesi Siyasal Bilimler Enstitüsü Profesörlerinden Alman Hukukçu Vilder Oberdorfer yer almakta imiş.
Annan Planı’nı eleştiren Alman Anayasa Profesörü, Planın Avrupa normlarına uygunluğu incelenmeden Kıbrıslılara sunulmasını skandal olarak nitelemiş. Bu plana alternatif olarak Kıbrıs için yeni bir Çözüm Planı hazırlayan söz konusu Anayasa uzmanları, adada varılacak çözümün, insan hakları ve demokratik öğeleri temel alması gerektiğini belirtmişler. Devamla “Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti”nin güçlü bir merkezi hükümet ve işleyebilir bir federe yapıda olmasını hedefleyen söz konusu uzmanlar, bunun Annan Planı’nda önerilen sistemden çok daha iyi olduğunu vurgulamışlar. Hazırlanmakta olan çözüm planı tamamlandıktan sonra Avrupa Birliği Parlamentosuna ve komisyonuna başvurularak, Brüksel’in sorunun çözümü konusunda devreye girmesini istenecekmiş.
Buraya kadar her şey kulağa hoş geliyor.
Ama bir sorun var.
Eğer Kıbrıs sorunu AB şemsiyesi altına girerse ve de çözüm Planı, Avrupalı Anayasa uzmanları tarafından AB adına hazırlanırsa, işimiz çok zor demektir. Zaten Papadopulos, daha işin başından beri müzakereleri AB organizasyonu, kontrolü ve denetimi altına çekmeye çalışmaktadır.
Tasos Papadopulos’un, müzakere ile ilgili tavrı açık ve aşağıdaki gibi.
Tasos Papadopulos’un aklında olan yaptırımlar ise şöyle;
Eğer Plan AB tarafından hazırlanırsa ve AB hakemliği altında müzakereler yapılırsa, AB Konseyi temsilcisi Papadopulos tüm bu konuları Konseye taşıyacak ve hem Türkiye’nin ve hem de bizim temsiliyetimizin olmadığı ve söz hakkımızın bulunmadığı AB Konseyinde, AB-Türkiye müzakerelerindeki VETO hakkını öne sürerek müzakerelerin akışını istediği mecraya sokacak.
Bence AB’nin, Kıbrıs Rumları üzerinde siyasi baskı yaparak “Çözümü ben de istiyorum, Annan da istiyor, uluslararası toplumlar da” diyerek, Kıbrıs’ta çözüm çabalarını BM şemsiyesi ve hakemliği altına sokması gerekmektedir.