Papadopulos çıkmazın sorumlusu konumunda |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Uluslararası gündemi belirleyen ve dünyanın her köşesindeki politik ve siyasi sorunlarda söz sahibi olan ABD, AB ve BM, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Başkanı Tasos Papadopulos’u, Kıbrıs sorununda gözlemlenmekte olan çıkmazın ana sorumlusu olarak görmeye başladılar.
Papadopulos’un, bir yandan Annan planı temelinde çözüm istediğini beyan ederken diğer taraftan planın temel yönlerini ortadan kaldırmak için çaba göstermesini kendi düşünce tarzlarına uygun bulmuyorlar ve Papadopulos’un Kıbrıs konusundaki siyasi manevrası ile mantığını takip etmekte zorlanıyorlar.
Bu nedenle de Kıbrıs sorununa yakın zamanda çözüm bulunmasına yönelik girişimlerini ve çabalarını rafa kaldırmış görünüyorlar ve bu konuda ellerinde tuttukları inisiyatifi de bir kenara koymayı düşünüyorlar.
Amerika Birleşik Devletlerine göre artık Kıbrıs konusu ve Kıbrıs’ın yarattığı siyasi sorun, kendi dış politika listelerindeki çözülmesi gereken sorunlar listesinde öncelikli bir yerde değil.
Birleşmiş Milletler başarı olanakları bulunduğuna dair açık işaretler ve Papadopulos’un taahütleri olmadan her hangi bir girişimde bulunmayı düşünmüyor. Özellikle Kofi Annan, başarısızlıkları listesini kabartmak niyetinde değil.
Kıbrıs sorununu istemeye istemeye miras alan Avrupa Birliği ise arabuluculuğa aktif katılımının söz konusu olmadığını ısrarla belirtiyor ve çözüm yerinin Birleşmiş Milletler olduğunu söylüyor.
Zaten Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Başkanı Tasos Papadopulos’un açıklamalarına bakarsanız, Papadopulos’un Annan planı çerçevesinde federal temelde bir çözüm istemediğini ve tam aksi yönde çaba göstererek Türkiye ile ticari bir anlaşma imzalamaya ve Türkiye’nin gümrük birliğini Güney Kıbrıs’a kadar genişletmesi konusuna öncelik verdiğini ve bunun için de her şeyi yapmaya ve her tür olumsuzluğu göze aldığını görürsünüz.
Bu nedenle gerek Washington gerekse de Brüksel, artık sorunun bugüne kadarki gibi federal temelde çözülmesinin Papadopulos’un kafasında ve gündeminde bulunmadığından emin. Buna ilaveten de Türkiye’nin Ankara Anlaşması Ek protokolünü geri kalan AB ülkelerine kapsayacak şekilde genişletmesinin, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini tanımasını da sağlamayacak veya gündeme bile getirmeyecek.
ABD ve AB, şimdiki mevcut koşullar altında Kıbrıs’ta barışa yönelik görüşmelerin başlamasından ümitlerini kestiklerinden, halen Kıbrıs sorununu Çin ve Milliyetçi Çin (Tayvan) şekline sokmak için KKTC ekonomisini ve Kıbrıslı Türklerin yaşam düzeyini iyileştirmek için çalışıyorlar.
Bu günkü gelişmeler ve uluslar arası konjöktüre göre görünen o ki, bu işin sonunda adada yan yana yaşayan 2 devlet olacak ve bir olasılıkla bu iki devlet, konfederasyon sistemi altında zayıf bir merkezi hükümet ve güçlü konfederal devletlerden oluşacak.