Papadopulos, hemen ve derhal Talat’ı uzlaşmaz ilan etti |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Önce konuya, dünyanın KKTC seçimlerine nasıl baktığından başlayalım.
Dünyadaki genel değerlendirmelerde, KKTC Milletvekili seçimlerinin, Kıbrıs Türkleri’nin birleşik bir Kıbrıs’ı arzuladıklarını yeniden teyit ettikleri ve AB’nin bir parçası olmayı istediklerini açıkça ortaya koydukları şeklinde kabul edilmiş ve seçmenlerin, AB’ye açıkça ekonomik ve siyasi tecritlerinin sona ermesi için güçlü bir mesaj gönderdikleri şeklinde algılanmış. Yorumculara göre bu seçimler Kıbrıs Türkleri’nin Ada’nın yeniden birleşmesi ile AB’ye girme arzularını bir kez daha teyit etmektedir.
Seçim sonuçları AB tarafından memnuniyetle karşılanmış ve AB bu seçimin, Kıbrıs sorununun çözüme ulaşması yönünde ani ve hızlı bir etkiye yol açmasını arzulamakta.
Siz olsanız buraya kadar CTP ve DP koalisyon hükümetini nasıl yorumlarsınız. Çözüme taraf bir hükümet mi, yoksa çözüm istemeyen bir hükümet mi?….
Gelelim Papadopulos’a nasıl bakıldığına.
Cumhurbaşkanı seçildiği günden beridir Papadopulos’un AB üyesi olmak avantajını sonuna kadar kullanmak niyeti ve de her şeye HAYIR demek alışkanlığı, zaman içinde gerçek yüzünü yavaş yavaş ortaya çıkardı. Bu nedenle, uluslararası gündemi belirleyen ve dünyanın her köşesindeki politik ve siyasi sorunlarda söz sahibi olan ABD, AB ve BM, artık kendisine, Kıbrıs sorununda gözlemlenmekte olan çıkmazın ana sorumlusu olarak bakıyorlar.
Papadopulos’un, bir yandan Annan planı temelinde çözüm istediğini beyan ederken diğer taraftan planın temel yönlerini ortadan kaldırmaya çabalamasından, bu söz sahibi kişiler (ABD, AB ve BM) hiç hoşlanmıyorlar.
Birleşmiş Milletler başarı olanakları bulunduğuna dair açık işaretler ve Papadopulos’un taahütleri olmadan her hangi bir girişimde bulunmayı bile düşünmüyor.
Artık ortada Papadopulos’a bir güvensizlik var ve çözümsüzlüğün baş aktörü olarak görülüyor.
Zaten Papadopulos’un bir diğer adı da “Giriye OXİ” veya “Mister NO”, Türkçesi ile “Bay HAYIR”.
Tüm bu gerçeklere ve de adadaki çözümsüzlüğün baş aktörünün Papadopulos olarak bilinmesine rağmen, Papadopulos, dün Brüksel’e hareketinden önce yaptığı açıklamada, Kıbrıslı Rumlardan daha fazla çözüm isteyen başka kimsenin olmadığını iddia etmesi ve zamanın Kıbrıs’ın aleyhine çalıştığını söylemesi çok ilginç.
Muhabirlerin “Başbakan Talat ile diyaloğa girmeyi reddettiği ve ikili görüşmelerden kaçındığı” yönünde iddialar olduğunu sorması üzerine de, esas diyaloğu ve ikili görüşmeleri istemeyenlerin kendisini eleştirenler olduğu yanıtını vermesi de bir o kadar dikkat çekici.
Dün tüm bu söyledikleri bir kenara benim en çok dikkatimi çeken ise, “Talat, siyasette sesini duyurmaya başladığı yıllarda tam bir Kıbrıslı gibi davranırdı… Aradan zaman geçti ve bu defa Kıbrıslı Türk gibi davranır oldu. Başbakanlıktan sonra ise, Türk gibi konuşmaya başladı…” sözleri oldu.
Tam bir “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” örneği.. Hem çözüm isteme hem de çözüm isteyenleri çözüm istememekle suçla.
E vallahi pardon…