Rum siyasiler iç tribünlere oynamaya başladılar |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Rum tarafındaki seçimler yaklaşıyor. Kala kala 7 ay kaldı. Zaman daraldıkça, atışlar ve sataşmalar da çoğalmaya başladı.
Evvelki gün Avrupa Halk Partisi Başkanı Wilfried Martens’in Rum tarafını yaptığı ziyaretteki basın toplantısında söylediklerine Rum siyasiler can kurtaran gibi yapıştılar.
Söylediklerine bir baksanız, zannedersiniz ki, AB’de ve BM’de her şey kendi istedikleri gibi gidiyor.
Martens basın toplantısında, Kıbrıs sorununun çözümünün BM kararları ve AB ilkelerine dayanması gerektiğini ve Avrupa Halk Partisi’nin, Güney Kıbrıs’ın AB üyeliği ve Annan planının Rumlar tarafından reddedilmesiyle oluşan yeni koşulları göz önünde bulundurarak, gerek AB organlarını gerek üye ülkeleri Kıbrıs sorununda üstlenmeleri gereken rol karşısında cesaretlendirme niyetinde olduğunu ifade etti.
Annan planının Avrupa ilkelerinin etkilerini de içermesi gerektiğini vurgulayarak, BM’nin yeni bir inisiyatif üstlenmesinin gerekli olduğunu, ayrıca Güney Kıbrıs’ın AB üyesi olması nedeniyle AB’ın bu konuda tarafsız kalmasının mümkün olmadığını söyledi sonra da İstanbul’a gitmek üzere adadan ayrıldı.
Bu sözler, kibarlık içeren, ziyaret ettiği ülkenin aleyhine olmayan ama leyhinde de olmayan sözler. Nereye çekseniz oraya gider.
Rum siyasiler, özellikle de hükümet kanadı bu sözleri bir zafer olarak niteliyor. Halka verdikleri mesajlar tamamen aldatıcı. 24 Nisan Referandumunda “HAYIR” demelerini herkesin unuttuğunu ve bunun kendilerine karşı olumsuz unsur olmaktan çıktığından bahsediyorlar.
Sonra da ABD Dış İşleri bakanı Condoleeza Rice’ın, CB Talat’ı Amerika’ya davetini ise “Türkleri De Facto Tanıma”ya yol açacağı için de protesto ediyorlar. İngiltere’nin neredeyse resimleşmeye başlayan davetini ise durdurabilmek için her yolu deniyorlar.
Olli Rehn Türkiye’yle ilgili ilerleme raporunu hazırladı. Metinde Kıbrıs’a ilişkin ifadeler çok sınırlı. Hatta neredeyse yok gibi. Bence AB üyesi olan Rumların güvendikleri dağlara bu raporla, bayağı kar yağdı.
Rum siyasilerin söylediklerinin tam tersine, AB üyesi ülkelerin büyük çoğunluğu, Kıbrıs sorununun çözümü ve geçen yıl boyunca Kıbrıslı Türk’lerin izolasyonlarına son verilmesine yönelik tüzüklerin (Mali Yardım ve Direkt Ticaret) yürürlüğe girmemesi konusunda Rumların takındıkları olumsuz tavırdan hiçte hoşnut değil.
Olli Rehn tarafından hazırlanan Türkiye’yle ilgili ilerleme raporunda, Rum siyasi partilerinin Kıbrıs sorununun çözümü prosedüründeki tavırlarına ilişkin yer alan yorumlar, raporun olduğu şekliyle kalıp Bizans entrikaları ile değişmemesi halinde, Rum yönetiminin başını iyice ağrıtacak.
Rumların düşündüklerinin tam tersine, 24 Mayıs 2004 Referandumunda açıkça “takke düştü ve kel göründü”. BM’nin ileri gelen ülkeleri, ABD, Kıbrıs’ta birkaç asırdır baş rol oynayan İngilizler ve AB üyesi ülkeler artık adada kimin ne olduğunu, kimin yalan söylediğini, barışı kimin engellediğini ve hangi toplumun neyin peşinde olduğunu, aradan geçen bu 19 ay gibi kısacık bir dönemde çok iyi gördü ve anladı.
Artık hiçbir şey eskisi gibi değil ve eskisi gibi olmayacak.
Ama seçimlere sadece 7 ay kaldı ve geleneksel “Türk düşmanlığı” dahil bakalım daha nelere şahit olup neler duyacağız. Seçimler bitince de, büyük bir pişkinlikle olur böyle şeyler siz aldırmayın deyip gene hem bizi hem de dünyayı aldatmaya başlayacaklar.