Rumlar Doğrudan Ticareti de öldürdüler |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
24 Nisan 2004 Referandumundan sonra, aralarında Kıbrıs Rumları olmadığı için iyi niyetle AB tarafından çıkarılan Mali Yardım ve Direk Ticaret Tüzükleri, aradan 4 gün geçip de Rumların da AB’ye katılmasından sonra, tam anlamı ile battos oldu. (tamir edilemeyecek şekilde bozuldu)
Rumlar AB’ye girer girmez her iki tüzüğün de çalışmaması için ellerinden geleni yaptılar ve koydukları engellerle bunda çok başarılı da oldular.
Zaten diğer AB üye devletlerinin, Kıbrıs’ta nelerin olduğunu ve nelerin cereyan ettiğini pekte merak ettikleri yok. KKTC’nin ambargo altında yaşadığı, izolasyonlarla dünyadan koparıldığı çok da umurlarında değil.
AB tüzüğünde KKTC diye bir terim yer almadığı için “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti’nin etkili kontrolü altında olmayan bölgeleri” ile Avrupa Birliği (AB) arasında doğudan ticaret konusunun görüşüleceği AB Dışişleri Bakanları toplantısına çok az bir süre kala Rum tarafı, Maraş konusunu yeniden masaya koydu.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Mağusa Limanı’nın işletilmesi ile Maraş’ın Rum tarafına iadesini birbirine bağlamakta ısrarlı ve bunun gerçekleşmesi için elden geleni de yapıyor.
Bu isteklerini, üzerine inşa ettikleri sağlam gerekçe COREPER kararı. COREPER, yani üye devletlerin temsilcilerinden veya diğer bir tabirleri büyükelçilerinden oluşan kuruluş, Mağusa limanından (sadece) AB’ye yapılacak dış satımları, Maraş’ın 1974 öncesi sakinlerine iadesine bağlamıştı.
Şimdi Rumlar, 22 Ocak pazartesi günü AB Dışişleri Bakanları’nın “Ticaret gündemi” ile yapacakları toplantıda Mağusa limanının AB ile direk ticarete açılmasının gündemde yer alması durumunda bunun geçmişte COREPER tarafından belirlenen çerçevede, yani Maraş’ın Rumlara iadesiyle ortak ve eşzamanlı olmasını talep ediyorlar.
Doğrudan Ticaret Tüzüğü, komisyon tarafından hazırlanıp sunulduğu ilk şekli ile limanlara ve de havaalanlarına atıfta bulunmuyordu. Mağusa Limanı’nın açılması gündeme getirildiği vakit, Rumlar müdahale ettiler ve alttan girip üstten çıkarak, Mağusa Limanının açılmasına karşılık Maraş’ın da 1974 öncesi Rum sakinlerine iadesini işin içine soktular ve konuyu bir paket halinde gündeme getirdiler. COREPER oy birliği ile, Mağusa Limanı’nın açılmasının Maraş kentinin iadesine bağlı olacağı yönünde bağlayıcı bir kararı aldı. Bu karar yürürlükte ve halen geçerli. Rumlar işte bu kararı şimdi öne sürüyorlar.
Her ne kadar Avrupa Komisyonu Komiseri Olli Rehn, Maraş’ın yasal sakinlerine iadesinin doğrudan ticarete ilişkin istişarelerden ayrı bir konu olduğunu ve bunun her zaman BM prosedürlerinin bir parçasını oluşturduğunu söylüyorsa da Rumlar isteklerinde ısrarlı. Ya Maraş iade edilir, ya da Doğrudan Ticaret olmaz diyorlar.
Görünen köy kılavuz istemez. Aynen Mali Yardım Tüzüğü gibi bu Doğrudan Ticaret Tüzüğü de Rumların koyduğu engellerden dolayı işlerlik kazanmayacak.
Elde şu anda bu konu ile ilgili hiçbir metin veya taslak yok. KKTC hükümetine veya KKTC’yi tanımadıkları için kendi deyimleri ile Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti’nin etkili kontrolü altında olmayan bölgeleri’ndeki her hangi bir “Sivil Toplum Örgütü”ne üzerinde çalışılması ve karşı görüş bildirmesi için verilmiş herhangi bir belge de yok. Anlaşılan KKTC’den veya Kıbrıs’lı Türklerden görüş istemiyorlar. Sanki Mağusa limanı Kuzey Kıbrıs topraklarında değil de Peru’da.
Dedik ya, KKTC veya Kıbrıslı Türkler, AB devletlerinin umurunda değil diye, AB’lilerin her hareketi ve davranışı bunu ispatlıyor zaten.