Rumlar gene havaya girmeye başladı |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
AB’ye girip arkalarını garantiye alan Kıbrıs Rumları gene kendilerini Kaf dağında hissedip horozlanmaya başladılar. Tarih hep tekrarlanıyor.
Bu hatayı 1919’da, 1963’de, 1964’de ve 1974’de yapmışlardı gene aynı yola, aynı havaya girdiler. Anlaşılan hiç akıllanmayacaklar.
AB’nin Malta’dan sonra en küçük devleti olan GKRY, AB-Türkiye Katılım Ortaklığı Müzakerelerinde, hasbel kader, yani kaderin bir cilvesi olarak karar verecek olan tarafta yer alması ve elinde doğal bir VETO hakkı bulunması nedeni ile boyuna posuna bakmadan Türkiye ile aşık atacağını ve yaptırımlar uygulayacağını zannediyor.
Daha dünün aşırı solcusu ve Kıbrıs’ta Federal Devlet kurulmasının fanatik bir taraftarı olan, GKRY’nin çiçeği burnunda yeni Dış İşleri Bakanı Yorgos Lillikas, Papadopulos’un Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmasının ardından jet hızı ile taraf değiştirip aşırı bir sağcı oldu ve sonunda da Bakan atanmayı başardı. Lillikas işe hızlı girdi ve evvelki gün yaptığı açıklamada, Türkiye’nin müzakere sürecinde diğer başlıkların açılıp kapanmasına onay vermelerinin söz konusu olmadığı balonunu patlattı.
İplerin kendi ellerinde olduğunu sanıyor ama kendi ipinin kimin elinde olduğunun da daha farkında değil. Kendilerini, zamanı geldiğinde Don Kişot gibi arenaya fırlatıp attıklarının ve hayali düşman diye Türkiye gösterip, kaldırmaya gücünün yetmediği kılıcını bu hayali düşmana sallattırıldığının bilincinde bile değil.
Filler tepişirken karıncalar ezilirmiş diye bir deyim var. Rumlar da aynen bu deyim gibi, AB ile Türkiye tepişirken bir gün etraflarına dikkat edemeyecekler ve ayak altında ezilip gidecekler. İşte o zaman hanyayı da konyayı da anlayacaklar ama çok geç olacak. Aslında o gün çok yakın. Rumların gene sapıtmalarından anlıyorum, o günün yakınlarda olduğunu.
Biliyorsunuz eski zamanda kahve öğütücülerinin bir de hık deyicileri vardı, işte günümüzde de bu Lillikas’ın hık deyicisi olan Rum Hükümet Sözcüsü Hristodulos Paşardis de Lillikas’a destek vermek için bir açıklama yaptı ve Rum Yönetimi’nin “Türkiye’nin AB sürecini desteklemeye devam ettiğini ancak Türkiye’nin AB gidişatının bedelini üstlenmeye niyetli olmadığını” söyledi.
Bu sözlerin politik çevirisi ve günlük halk dilindeki açıklaması “Şu anda, Türkiye’nin AB yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda ne olacağı veya neyin olması gerektiği konusunda senaryo ve alternatif yöntemler görüşülmüyor. Şu anda Rumları ilgilendiren tek konu Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti karşısında da aldığı yükümlülüklerini yerine getirmesidir. Bu nedenle de Türkiye-AB krizinden kaçınılmasının en kesin yolunun, Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirmeye ikna edilmesidir” şeklindedir. Yani, Türkiye bizim gemi ve uçaklara limanlarını açmalıdır demeye getiriyor Paşardis.
Paşardise göre, Rum Yönetimi, Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda diğer müzakere başlıklarının açılıp kapanmasına onay vermeyeceklerini ve buna paralel olarak da, Maraş’ın iadesini değil yeniden inşaasını öngören senaryoları dahi kabul etmeyeceklerini de adeta bir tehdit olarak masaya koydu.
Tabi Paşardis, AB içinde kendilerinden habersiz nelerin pişirildiğinin daha farkında bile değil. 24 Ekim tarihinde sunulacak olan “Türkiye İlerleme Raporu” içinde Rumların beklemedikleri bir takım kararların olduğu ve GKRY bayraklı gemi ve uçaklara Türkiye’nin deniz ve hava limanlarının açılması koşulunun bir başka sonbahara kaldığını, ben dahil olmak üzere Mısır’daki sağır sultan bile duyduğuna göre ya Paşardis’in dünyadan haberi yok, ya da birileri Rumlara “Kes sesini otur yerine” dediği için Papadopulos ve avanesi (ortakları), iç tribünlere oynamak zorunda hissettiler kendilerini ve yalancı pehlivanlar orkestrasını çaldırtmaya başlattılar. Ekime kadar bu atıp tutmalar, hep böyle gidecek.